Genç bir delikanlı ekmek almak için her zaman ki fırınına girdi.
Fırıncı tanıdığı delikanlıya “iki dakika sonra yeni ekmek çıkıyor, biraz bekleyeceksiniz” dedi.
Delikanlı kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye yaşlıca bir adamın girdiğini gördü. Eskimiş ceketinin sol yakasının altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe topallıyordu.
Selam verdikten sonra fırıncının tezgahına yaklaşarak, “ekmeklerimi alayım” dedi. “Benim ikizler acıkmıştır”
Fırıncı adamın kendisine uzattığı torbayı alarak tezgahın altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden 4-5 tane çıkarttı.
Delikanlı o sırada ayağa kalkmış ve taburedeki yerini yaşlı adama vermişti bile…
Fırıncının hazırladığı bayat ekmeklere dokunmak ihtiyacı da hissetti.
Ekmeklerin şekli değişmiş taş gibi katılaşmıştı.
Fırıncının kulağına eğildi ve “Bu amcaya neden taze ekmekleri beklemesini söylemiyorsunuz?” diye sordu.
Fırıncı aynı fısıltıyla karşılık verdi;
“Bayat ekmekleri kendisi istiyor. Çok fakir olduğundan, ona ücretsiz olarak veriyorum”
Delikanlı meraklandı; “Kim bu adam?”
“Kore gazilerinden” dedi fırıncı. “Oğluyla gelini bir trafik kazasında vefat edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır onlara bakıyor, hem de çok az aldığı maaşla”
Fırıncının anlattıkları karşısında delikanlı ne diyeceğini bilemedi. İçi yandı bir şeyler yapmak ihtiyacı hissetti.
Fırıncıya “Lütfen hissettirmeyin parasını ben ödeyeyim, ona da taze ekmeklerden verin” dedi. Fırıncı olur manasında başını salladı.
Biraz sonra fırından çıkan taze ekmekleri fark ettirmeden adamın torbasına doldururken, bayatlamış ekmekleri de yeniden tezgahın altına koydu.
“Çok şanslısın amca” dedi. Fırıncı. “Çocuklar için sana bugün pasta gibi ekmek vereceğim”
Yaşlı adamın gözleri parladı. Bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne bastırırken “Allah senden razı olsun evladım” diye karşılık verdi. “Bugün onların doğum günü olduğunu nereden biliyorsun?”
İnsan arasında birliğin ve dayanışmanın iş başarma ve mutlu olma yolunda gerekli olduğuna inanan atalarımız “Bir elin nesi, iki elin sesi var” demişler. Hayatın zorlukları ve doğal olaylar karşısında tek insan aciz ve kudretsizdir; silinmeye mahkumdur. Başkalarından uzaklaşan, yalnız kendilerine inanan insanların daima yenilgiye uğrayışları bu gerçeği ispatlamak için yeterlidir. Yaşamak zorlukları yenmek, başarı yolunda mesafe kazanabilmek için insanların birbirlerinin güçlerine, fikir ve düşüncelerine ihtiyaçları vardır. Birinin düşünce ve görüşlerinin tükendiği yerde, diğerinin zekası ve buluşları sonuca ulaşmada yararlı olabilir. Birlik olunan yerde ele alınan işlerin başarı yolları daha doğru ve sağlam olarak bulunabilir; çalışma düzeni daha sağlam bir şekilde kurulabilir. Fikir ve görüş çatışmaları dahi, gerçeğin ortaya çıkmasına yardım eder.
Bütün girişim ve atılımlarımızda, daima bizden daha tecrübeli olanların fikir ve görüşlerine, yardımlarına başvuralım. Birliğin güçlü ahenginden ayrılmayalım.
Yardımlaşmaktan el ele vermekten insan birikimlerinden bir şey kaybetmez zaten o yüce sözde demez mi ki; “Bir mum diğerine ışık vermekle kendi ışığından bir şey kaybetmez” diye…
Bu olay da böyledir. Hadi herkesi parlatalım. Herkes bizler gibi pırıl, pırıl olsun. Hem onlar da bizlere aydınlık versin. Yoksa biz birbirimizden ateşimizi saklarsak o ateş ışıldayamaz. Artmaz, güçlenemez. Küçük bir rüzgarda kül olur gider.
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.