Şimdilerde İzmir’e yerleşmiş olan çocukluk arkadaşım İbrahim Akdoğan’ın çok sevdiğim küçük kızı Pınar’a ne zaman büyüyünce hangi mesleği seçeceğini sorsam,dansöz olmak istediğini söyler ve hepimizi güldürürdü.
Pınar büyüdü; Japon dili ve edebiyatı bölümünü bitirdi.Şimdi Japonya ile Türkiye arasında mekik dokuyor, güzel işlere imza atıyor.
Geçenlerde Aydın’ın kıyı mahallelerinden birinde eşimle bir ziyarete gittiğimizde evin sakinleriyle sohbet ederken bizi dikkatle dinleyen evin genç kızına gözüm ilişti.Pırıl pırıl 17-18 yaşlarında güzel bir genç kız…”Okula gidiyor musun?” diye sorduğumda “üniversite sınavlarına girdim, başarılı olamadım , geçici kontenjandan da yararlanamadım.Aslında avukat olmak istiyordum”deyince ben de “tabii bu yıl sanırım daha çok çalışarak ve gayret göstererek amacına ulaşmaya çalışacaksın”dedim.O ise “hayır asla öyle düşünmüyorum. Ben artık dansöz olacağım” deyince; çocukluk arkadaşımın kızı Pınar’ı hatırladım ve gülümsedim.Genç kız fena halde bozuldu gülümsememe ve şöyle dedi; “Neden gülüyorsunuz, ben son derece ciddiyim,görürsünüz tanınmış bir dansöz olacağım” deyince; çocukluk arkadaşımın kızı Pınar’ı hatırladım ve gülümsedim. Ailesi de onu destekler şekilde bakıyordu. Namusuyla yapıldıktan sonra her mesleğin saygın olduğuna inananlardanım.
Gençlerimizi özel televizyon kanalları “Televole Masalları’yla nasıl da kandırmış ki her biri Sibel Can , Nez, Asena veya Pınar Eliçe ve Petek Dinçöz olmaya çalışıyor.Peki ya olamayanlar, ya çarkın dişlileri arasında yok olanlar, onların günahlarını kim çekecek?..
Bütün bu yazdıklarıma son günlerde elime geçen bir kitap neden oldu.”Adım Yanlızlık Benim”Ahmet Selçuk İlkan’ın bu son şiir kitabında yukarıda anlattığım konuyu işlemiş.Şiir çok uzun, hepsini buraya almak mümkün değil ama işte bir bölümü;
Hayat bir Televole masalı değildir kızım!
Sakın aldatmasın seni
Seda’nın Güllü’nün o hoş kahkahaları
Ebru’ların Çağla’ların Demet’lerin
O sabun köpüğü muhteşem aşkları(!)
Ben ne dev yanlızlıklar bilirim
Ben ne ayrılıklar
Kimbilir
Nasıl ıslaktır geceleri onların yastıkları…
Hayat Mehmet Ali’nin çiftliği değildir
Kızım!
Öyle hep yüzüne gülmez bu çarkıfelek
Feleğin çarkına düşünce anlarsın
Aslanın neresinde ekmek.
Hayat bir Tarkan şarkısı değildir kızım!
Öyle hüp diye içine almaz seni hiçbir sevgili
Ve hiç kimse kuş sütüyle beslemez seni
Güzelliğin solunca anlarsın
Aynalarda bile zor bulursun kendini
(….)
Hadi olacaksan
Gel doktor ol öğretmen ol alim ol
Kırılmış kanadım, kolum,elim ol
Umudum ol güneşim ol ateşim ol
Seni de sarsın mutluluğun
O sımsıcak kolları
Ve seni de yutmadan
Reyting canavarının o sahte yıldızları!...”
Bizler eğitim camiası olarak artık kızlarımıza, çocuklarımıza bir Televole masalının gerçek olmadığını bir şekilde anlatmamız ve onların sahte rüyalarla kaybolmalarını önlemeliyiz diye düşünüyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.