Gazetelerin 3. sayfalarını okuduğumda, televizyon kanallarını izlediğimde şok geçiriyor, kahroluyorum.
Özgecan vahşetinin üstünden daha 10 gün geçmeden Antalya’da bir kadın sokak ortasında iplik yumağıyla bayıltılıp kaçırıldı. Tecavüze uğrayıp öldürüldü. Genç bir kadın sevgilisinin arabasının altında kaldı.
İzmir’de bir kadın otomobilde boğularak öldürüldü ve cesedi dereye atıldı. Diyarbakır’da bir kadın katledildi. İstanbul Çengelköy’de bir kadın kocası tarafından 50 parçaya doğranarak çöp tenekesine fırlatıldı.
Manisa Akhisar’da yine yanmış bir kadın cesedi bulundu. Bursa’da elleri kesilmiş bir kadın cesedi bulundu.
Tekirdağ’da iki küçük kız, Bursa’da bir kadın, cinsel tacize uğradı. Ataköy’de 13 yaşındaki kıza tecavüz eden yaratık, suçüstü yakalandı.
Bu arada Antalya’da bir okulun müdür yardımcısı kısa etek giyen kızları taciz etsinler diye sınıf başkanlarından taciz timi kurdu.
Siyasiler çıkıp, yok pembe otobüstü yok idam yok hadımdı, ipe sapa gelmez önerilerde bulundu.
Bol bol gözyaşı döküldü. Ama içimizdeki şiddetin nedenlerini araştırmaya kimse kafa yormadı.
Özgecan Aslan, 20 yaşında hayatının baharında bir genç kız… Üniversite öğrencisi…
Tarsus’ta evine gitmek için bindiği minibüsün şoförü tarafından kaçırılıp, tecavüz edilmek istendi. Genç kız direnince vahşice öldürüldü.
Bıçakla delik deşik edildi. Elleri kesildi, katil ile ona yardım eden babası ve arkadaşı tarafından ormana götürülüp üzerine benzin dökülerek yakıldı, dereye atıldı. İnsanlık mı bu? Müslümanlık mı bu? Hayvanlık bile değil! Çünkü hayvanlar bunlardan çok daha soyludurlar.
“Annen de olsa, diz kapağı üstü tahrik eder.
Altı yaşındaki kız çocuklarla evlenilebilir.
Kadın spiker olmamalı.
Nişanlıların el ele dolaşması günahtır.
Hamile kadınlar sokağa çıkmasın.
Mini etek giyen kızlar tecavüze davetiye çıkarıyor” daha buna benzer yüzlerce sözler, profesör unvanlı adamlarca söylendi. Bu sözlerden bir insan, inanmış bir Müslüman olarak utanç ve hicap duyuyorum. Bu anlayışı ‘din’ olarak topluma dayattığınız sürece, şiddet ve sapkınlık katlanarak sürecek ve ölenlerin, tecavüze uğrayanların ardı arkası kesilmeyecektir.
Sinema sanatçısı Beren Saat bu konuda kendi hayatını anlatarak en cesur yazıyı yazdı:
“Uyku tutmaz bu gece, gözler dolar taşar boşalır… Yine yürüsek Taksim’e ne değişecek?... Kadın her geçen yıl daha değersiz bu ülkede… Biliyorum daha da sertleşecek her şey… Yine hafifletme, yine kadında suç arama, yine bulunur bir bahane… Yine aşağılanma… Yine mide bulantısı…
Kadın olmak zor, güzel bir kız olmak çok zordur ülkemde… Bugün o güzel yüze baktıkça neler geçiyor aklımdan: İlkokulda etek açmayı oyun yapan sınıf arkadaşlarımın hedefi olmak, okul eteğiyle eve yürürken yediğim onca laf, dersane dönüşü karanlıkta hızlanan adımlarım, göğsüme bastırdığım kitaplarım, taksilerin arkayı izlemek için ayarlanan aynaları, çıkma teklifini kabul etmediğim için canımı acıtan okul arkadaşlarım, ev telefonundan yapılan sapık konuşmalar, peşimden apartmana girip 15 yaşındaki bana ereksiyon halindeki cinsel organının gösteren o çocuğun yüzü, ellerim titreyerek eve kaçışım ve bunu kimseye anlatmayışım. Kıçımı hem de bir kanal gecesinde elleyen sarhoş bir kanal yöneticisiyle tartışmam, sevgilisi olmamayı gururuna yediremeyen partnerler, arkadaşımın evinde tuvalete zorla dalıp dudaklarıma yapışan bir oyuncuyu itişim, mesleğim yüzünden yaftalanışım, aylarca peşimden koşan birini sanki ben sevgilisinden ayırmışım gibi tam sayfa haber yapışları, gizlice çakallıkla servis edilen göğüslerimin silüeti davası mavası, bilir kişi raporu lehime çıkınca geri çekilen davaya 'kocası araya girdi' haberi, daha bugün fermuarım açık kalmış haberleri, aman ne önemli!!! Kadına, bedenine, seçimlerine, haklarına saygı göstermeyen kafalar! Buna rağmen çok şanslıymışım diyorum artık, hep teğet geçmişim. Tecavüz, bıçaklanma, kesilip bavula tıkıştırılma, otobüs durağına komada bırakılma, yakılma yaşamadım. İnsanlık suçlarına göz yummak suçtur!!! Bir gün hesap sorulur!!! Cinsiyet ayırmaksızın her vatandaşın canını haklarını korumak görevinizdir!!! Dilerim son gününü hiç hatırlama Özgecan hayallerinle huzur içinde uyu.” Beren Saat başından geçenleri yiğitçe ve cesurca anlattıktan sonra yazısının sonunda tüm anne ve babalara “Oğlunuza kadınlara sevgi ve saygıyı öğretin” çağrısı yaptı.
Öğretsinler ama nasıl? Yukarıda koca koca unvanlı adamların söylediklerini okudunuz zaten. Siz de bu söylemleri her gün çeşitli basın bültenlerinde okuyor ve görüyorsunuzdur.
Türkiye’de bir vitrin camının, bir insan canından daha kıymetli olduğu bir dönemden geçiyoruz. Geleceğimiz karanlık! Ama bu gidişi gene de siz düzeltebilirsiniz. Doğruluk ve dürüstlükten yana olarak… Gerçek dinimizi öğrenerek ve uygulayarak…
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.