Kedi aklı;
Bir diyeceğim yoktu hüzünden yana
Yıpranıyordu kötü kadınlarda aşkım pis karanlıklarda
Yetmiyordum yeni insanlara yetişemiyordum
Ölür kalırdım belki de sokak aralarında bir kenarda
Kimin umurunda dedim ama, kendimi inandıramadım buna da
Yakışmıyordum eski pencerelere yosunlu sulara
Ölür kaldırdım belki de sokak aralarında bir kenarda
Uyandırılacak çocuklarım vardı, uyuyorlardı uykularında
Çok mu yaşamıştım az mı ölmek hakkım mıydı
Yıl varken akşamlara
Bu kedi nerden çıktı demeyin kapı aralıktı ben bıraktım da
Okşayacak bir şey ister ellerimiz kendi sıcaklığında
Yıpranıyordu kötü kadınlarda aşkım pis karanlıklarda
Ne iyi etmişim aldım, düşündüm kedilerin
Yarı ak yarı kara aklında
Kedi işte kedi boğuyordu yavruyu engel görünce aşkında
Çekilmemişti denizlerim. Döndüm hırpalanmış geceden
Dayanaklı aydınlıklara, ağlanır kedi yavrularına
Çocuksuz anaların arasında
Bu kedi nerden çıktı demeyin kapı aralıktı
Ben bıraktığım da.
Uyandırılacak çocuklarım vardı uyuyorlardı uykularında
Ne iyi etmişim uyur uykularında.
Ne zaman gazetelerin üçüncü sayfalarını baksam yazılı, görsel medyaya baksam Arif Damar’ın yukardaki dizeleri gelir aklıma…
Adam karısını bıçaklıyor yetmiyor balkondan aşağı atıyor yetmiyor üstüne tuğla atıyor. Kadının başına gelenlere bakın feci şekilde dövülmek ve bıçaklanıp ölümden dönmek … Darp üstüne darp, hakaret ve ölüm tehditleri. Adam mı? Adam serbest… Cezaevinden bile tehdit yağdıran birinin o hapishaneden kolayca çıkmasını sağlayan düzen değil mi? O düzen değil mi bu tehditleri cesaretlendiren? Özgürlüğün kozasını örmektir hukuk, kötülerin hesabını görmek, böyle başıbozukları yıllarca hapiste tutacak yasalarımız olmadığı için zorbalıklar her geçen gün çoğalarak artıyor.
Çünkü biliyoruz ki. Kadınların hayatıyla oynamak erkekler için çocuk oyuncağı… Neredeyse her güne bir kadın veya çocuk ölümü düşüyor. Televizyon dizileri delikanlı! Kaynıyor. Onlar emekli yaşlı kadının maaşını çalacak kadar delikanlı! Onlar küçücük çocuğu istismar edenlere gözlerini kapatacak kadar erkek! Çocukları dilendirmek, mahallenin gençlerine uyuşturucu satmak, yeni delikanlılığın en gözde meslekleri! Delikanlılık kadınları sırtından vurmaya başladıktan ve Sadri Alışık filmlerinin yerine soysuz TV dizilerine merak sardıktan sonra kendi isteğiyle hayatına son verdi.
O yüzden futbol, sanat, medya çukurları “delikanlılığın leşleriyle” dolu. Çocukları ve kadınları taciz etmeyi gurur sayan sistemin kalleşleri ile meydanlar doldu.
RTÜK'ü dizilere ceza yağdırdığı dosyada geçen ifadeleri gazetelerde görünce alt alta sıraladım:
Sopayla dövme, boğazını sıkma, arabayla ezme, ayaklarından tavana asılı olan adamı dumanlar tüten sönmemiş kireç dolu bir varile batırma, bıçaklama, yüze çay dökme, parmak kırma, kemerle dövme, boğma, ütü masasına yatırma, tokat atma, elektrik verme, kafayı kaynar kazana sokma, saçlarından tutup sürükleme, boğazına bıçak dayama, yumruklama...
Üçüncü sayfa haberleri değil bunlar, mahkemelerdeki cinayet dosyalarından alınan vakalar da değil. Tamamı son bir ayda bizim yerli dizilerde yayınlanan, seyirciye gösterilen sahneler. Hangi dizilerin olduğunun bir önemi yok X veya Y dizisi fark etmiyor artık çoğu dizide bu tür sahneler fazlasıyla yer alıyor. Son yıllarda yerli dizilerde giderek artan bir sertlik eğilimi var. Yapımcılar, kanallar bu tür sert işlerin reyting aldığını görünce şiddet dozu yüksek hikayelerin sayısı artıyor ekranda. Size daha kötüsünü söyleyeyim: Romantik hikayeler, komediler son zamanlarda fazla reyting almadıkları için anlı şanlı oyuncularımız mafya, kabadayı, sertlik ve şiddetin olduğu senaryolar aramaya ve o rolleri oynamaya başlamışlar. Kafayı kaynar kazana sokuyor, yüze çay döküyor, adamı kireç dolu varile batırıyor. Reyting geldikçe şiddet dolu sahnelerin sayısı artıyor. Karakterler daha fazla psikopatlaşıyor...
Son yıllarda yerli dizilerde ibre ne yazık ki bu yöne döndü. Gazeteler ve televizyonlar toplumun aynası olmak zorundadırlar. Bir toplum ne yaşıyorsa yazılı ve görsel medyasında o olur. Bilim insanlarının şimdi şunu tartışması gerekiyor:
Sokakta şiddet arttığı için mi dizilerde de bu kadar fazla yer alıyor, yoksa dizilerde bu kadar şiddet çok olduğu için mi sokaktaki şiddet, darp, taciz, tecavüz artıyor? Kelebeklerin ömrü 24 saattir denir hep... YA KELEBEKLER DÜNYA’YI GÖRÜNCE İNTİHAR ETTİYSE?!
Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.