Takip Et

Taklitçi belediye başkanları

Adam, anne, baba, akraba ya da yakın bir arkadaşını ikna ederek 100-150 bin lira kredi buluyor. Bunun bir kısmı ile kılık kıyafet ve aksesuar alıyor. Büyük bir bölümüyle de 500-600 bin TL’lik otomobil ya da jeep’e peşinat sayıyor ve altına çekiyor.

Gözüne kestirdiği arsa sahibinin kapısını çalıyor. “Senin 30 dönümlük arazinin 10 dönümünü bana ver. Buraya şehrin en prestijli ve kazandıran projesini inşa edeyim. Sana da yüzde 25 oranında daire vereyim. Asıl kazancın geride kalan yirmi dönümde olacak. Buralar çok değerlenecek ve sen o arsaları belki yüzde 40 daire karşılığı vereceksin” diyor.

Arsa sahibi konuşan adam kadar bindiği arabaya, taktığı saate ve kıyafetine bakıyor. “Bu adam yapar!” diyor ve sözleşmeye imza atıyor. Cebinden bir kuruş çıkmadan arsayı elde eden müteahhit, idealist mimar ve mühendisler buluyor. Onlara da, “Bu şehrin en güzel arsasını aldım. En güzel projesini çizin, hazırlayın, size şu kadar daire” diyor. Sonra iş yaptıracağı herkesi karşısına alıyor ve bir kuruş vermeden daire karşılığı bütün işleri ihale ediyor. Bankaya projesini ve bağlantılarını götürüyor, daire alanlara daha proje aşamasından ucuz ve kolay kredi çıkması için anlaşma yapıyor. Hatta burada bir kaç bankayı da yarıştırıyor.

Ardından reklam ajansının kapısını çalıyor. “Şehrin en güzel yaşam alanında, lansmana (tanıtıma) özel fiyatlarla sizde rezidans sahibi olun” gibilerinden ifadeler ve çok alımlı görsellerle reklamlar hazırlanıyor. Projeye kazma vurulmadan yarısından fazlası satılıyor. Kalanı da arsa sahibi ve iş yapanların olduğuna göre bir süre sonra o firmanın projesi “Yok” satıyor.

Müteahhit projenin sonunda cebinden bir kuruş bile çıkmadan yüzde 30 civarında karı cebine koyup gidiyor. Sonra bakmışsınız onun arabasına benzer arabalara binenler ve kaliteli giyinen herkes o bölgede yüzde 40 payla arsa kapatıyor. Ona ise başka bölgeden, o süreçte çok sayıda arsa sahibi, çok ucuza yeni arsalar vermiş oluyor.

Demem o ki başarılı bir işadamının taktığı kol saatinin aynısını taktığında, bindiği arabanın aynısını bindiğinde, aynı şekilde giyindiğinde kendisinin de başarılı olacağını düşünenlerin sayısı az değil ama hiç kimse bunun arkasındaki organizasyonu ve kabiliyeti görmüyor, görmek istemiyor.

Siyasette de durum böyle. Bugün en küçük ilçenin belediye başkanı bile kendisini Recep Tayyip Erdoğan ya da Yılmaz Büyükerşen sanıyor. Asılları şehirlerine hem hizmet hem de gelecek hazırlarken bu taklitler halkı salak yerine koyuyor, ucuzlaştırıyor ve eziyet ediyor.

Her alan için geçerli olduğunu düşündüğüm şey şu, başarılı olanların yaptıkları, imajları ve uygulamaları taklit edildiğinde herkes başarılı olmaz. Çünkü başarı tesadüf değil, köklü bir birikimin dışa vurumudur.

Bizim oralarda bir deyim var;

Herkes sakız çiğner ama... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.