İşadamı bir arkadaşımın anlattığını aynen aktarıyorum;
“Bir gece vakti Marmaris’e gidiyordum. Ula yakınlarında önümde seyreden bir araç fark ettim. 'Fark ettim' diyorum, çünkü hiçbir ışığı yanmıyordu. Yakınlaşınca 50 NC kamyonet olduğunu anladım.
Bir kazaya sebebiyet vermesin, bir ocağı söndürmesin diye dörtlülerimi yakarak takip mesafesinde peşinden gittim. O arada 112’yi arayarak ihbarda bulunmak istedim. Tehlike arz eden 37 AL 1.. plakalı kamyoneti bildirdim.
Uzun uzun (10 dakika kadar) beni dinleyen görevli, ‘sizi emniyete aktarıyorum’ dedi. ‘Tüm operatörlerimiz meşgul olduğu için sizi bir süre bekleteceğiz’ uyarısını tekrar tekrar dinledikten sonra telefonu kapattım.
Bir süre sonra benim telefonum çaldı, emniyetten arıyorlardı. Onlara da durumu anlattım.
Yaklaşık bir 5 dakika görüştük. Kamyoneti Karaböğürtlen kavşağına kadar takip ettiğimi, kavşaktan döndüğü için yoluma devam ettiğimi söyleyince görevli, ‘Beyefendi orası jandarma bölgesi, sizin jandarmayı aramanız gerekir’ deyip, kapatınca hem pes ettim, hem de yoluma devam…”
Arkadaşımın bu yaşadığı olaydan dolayı hissettiklerini, devletin işleyişine yönelik eleştirilerini hiç yazma gereği duymuyorum. Laf salatası yaparak çağrı merkezi bürokrasisine benzemek istemem. Muğla Valisi Orhan Tavlı’ya, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ve bu konularda sorumluluğu bulunan herkese aktarıyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.