Üstünden çok zaman geçmeden bu muhabbeti sana anlatmalıyım. Bugün aramızdan ayrılışının tam yedinci, toprağa verilişinin de altıncı günü. Mekanı cennet olsun.
Bazı insanları hiç tanımadan seversiniz ya benim Savaş Akçöltekin’e olan ilgim öyle başladı. 2014 yerel seçimlerinde meclis üyeliği adaylığı posterleriyle sevmiştim.
Bizim mesleğin böyle de güzel bir tarafı var. Gıyaben sevdiğiniz ya da ön yargılar nedeniyle sevmediğiniz biriyle muhakkak karşılaşıyor, tanışıyor ve konuşuyorsunuz.
“Bu adamı sevmekte çok haklıymışım” dediklerim de var. “Hiç de göründüğü gibi naif biri değil be!” şeklinde söylenerek hayal kırıklığımı dışa vurduklarım da çıkabiliyor.
“Herif/kadın hiç de bana anlatıldığı gibi değil, gayet iyi bir insan” hissine kapılıp başkalarından aldığınız duygu ve düşünceler nedeniyle pişman olduğunuz da oluyor.
İlk görüşte aşık olduğum, ikinci görüşte sorgulamaya başladığın ve üçüncü görüşte tekmelediklerim de var, tam tersi durumla sonsuza kadar bağlandıklarım da…
Biliyorsun, işim gereği değil isim gereği adliyede yoğun mesai yapıyorum. Çünkü adım oralarda büyük. Rüşvet çarkının içindeki birilerinin ekmeği ile çok oynuyorum malum.
Hırsızları koruma ve kollama güdüsüyle illegal yollardan aldıklarının hakkını verme çabasında olanlar sürekli bizi meşgul etme, had bildirme ve bizim ekmeğimizle oynama arzusundalar.
Mesleğe yeni başlamış bir avukatın duruşma ajandası benimkisi kadar yoğun değildir. O yüzden avukatlar meslektaşım olmasalar da bir nevi mesai arkadaşım sayılabilir.
Savaş Akçöltekin, tıpkı Ayça Öztürk, Serkan Güvenç, Namık Atabay v.d. gibi adliye koridorlarında sohbet etmekten mutlu olduğum önemli mesai arkadaşlarımdan biriydi.
En son 14 Mayıs seçimleri öncesi laflamıştık. Çay da ısmarlamıştı, ki bunu hep yapardı. Terör örgütleri gibi yurt dışından talimat alan tarikatlardan yakınmıştı.
O günlerde Türkiye’de yaygın bir cemaat, mensuplarına millet ittifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermeleri yönünde talimat vermişti. Hayal kırıklığı içindeydi. "Daha önce de böyle yapmışlardı, anlamıyorum" demişti.
İnsanlığın bağlanma ihtiyacını karşılayacak yapıların bir çoğunun yurt dışından güdülendiğini ve bunun ne dini ne de milli bir açıklamasının olmadığını söylüyordu.
Bundan bir kaç gün sonra kendisi ile adliyenin yakınında bir çorbacıda selamlaştık. Bizim hesabı da ödemiş. İkramı seven gani gönüllü bir adamdı.
Çok kısa yazdığımın farkındasın dimi sende? Aslında mevzu ve muhabbet çok uzun ve çok derin. Lakin ölüm var. Savaş abi öldü. Ölürken de bizlere önemli bir miras bıraktı.
Vatan, millet, devlet ve bayrak sevgisini yaşatma yolundan saparsak dostluğu, samimiyeti, ısmarladığı çay ve çorba boğazımıza dizilir. Allah rahmet eylesin.
Yakın dostları Duygu Akşit Uysal hocam ve eşi Avukat Mehmet bey ile Akçöltekin’in ailesine, ülkücü camiaya, meslektaşlarına ve tüm sevenlerine sabır diliyorum.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.