Takip Et

Yazık!

Buharkent ve çevresinde son zamanlarda jeotermal patlamaları meydana geliyor. Patlayan kuyulardan çevreye akan sular, tarıma ve çevreye inanılmaz derecede zarar veriyor. Buharkent Ziraat Odası Başkanı Naim Özdamar, yazıları ve çalışmaları ile bu konuya sürekli dikkat çekiyor.

Tehlikenin boyutunu, bilimsel verilerle ortaya koyuyor. Yasaların, kaynakları kullanırken getirdiği yükümlülüklerin de yaşananları müsaade etmediğini de dile getiriyor. Ne yazık ki Aydın kamuoyunda yaşanan bu gelişmeye ve yasaların çiğneniyor olmasına karşı gözler kör, kulaklar sağır durumda.

Aslında bilmesi gereken herkes tehlikenin farkında ama genel olarak insanlar jeotermal enerji kuyularını işletenlerin çok zengin olduğunu, çevreyi kirletmelerine, tarıma zarar vermelerine engel olabilecek güç olmadığını düşünüyor. Bu konuda çok ciddi rüşvet iddiaları da yaygın bir şekilde konuşuluyor.

Son derece verimli olan bu kaynakların çıkarılması ve işletilmesine herkes gibi bende karşı değilim ama çevreye ve tarıma zarar vermesine de göz yummanın vatan hainliği ile eşdeğer olduğunu söylemek isterim.

Jeotermal kuyularının sahipleri yaşamlarını bu yatırmaları olmadan da sürdürebilir ama Aydın’ın halkı zeytini, inciri ve tarımsal gelirleri olmadan mümkün değil. Dünyanın en değerli incir, zeytin ve kestanesinin üreticisi biz değil miyiz? Jeotermalimiz de değerli ama bu durum diğer değerlilerimize zarar vereceği anlamına gelmez, gelmemeli...

Bu konuda beni üzen iki husus var. İlki, jeotermal kuyularının çevreye ve tarıma zarar vermesi. İkincisi de halkta, jeotermal kuyularını işletirken çevreye zarar verenlere ‘dur’ diyebilecek bir gücün olmadığı algısının oluşmuş olması.

Yazık ki ne yazık! 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.