Geçen hafta yazdığım, “Deprem bölgesi” başlıklı yazımı, devam edeceğimi belirterek bitirmiştim.
Yaşanan olayım büyüklüğü, ortaya çıkardığı acı sonuçları hepimiz biliyoruz, bunlar çok yoğun konuşuluyor. Konuşulmayan meseleler, görülmeyen çabalar hatta rencide edilen kişilerin olduğunu belirtmek isterim.
Örneğin Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, çıktığı bir televizyon programında, “Cenazelerimizin tamamını usulüne uygun defnettik” dediği için linç edilmeye kalkışılmış. Malatya’da bir tane bile fethi kabir olmadığını, herkesin hem inancımıza hem de toplumsal ritüellerimize göre defnedildiğini anlatıyor.
Bunun ne kadar önemli olduğunu diğer illerde yaşayan ve yakınını bu şekilde toprağa veremeyenler iyi biliyor. Linç girişiminde bulunanların acısı yok, tuzları kuru hariçten gazel okuyorlar.
Bir kitapta okumuştum, “Usulüne uygun gömülmeyen her şey bir gün mutlaka hortlar” diye. Malatya belediye başkanı doğru yapmış, övünmüyor, reklam yapmıyor sadece deprem sonrası ne kadar hassasiyetle çalıştıklarını anlatıyor.
Malatya’dan devam edeyim, başkanı haklı olarak eleştiren bir halk gördüm. Halkın söyledikleri sosyal medyadan ve uzaktan atıp tutanlarınkinden çok daha kıymetliydi. Belediyenin bir şirketinin fırını varmış, ekmek satıyormuş. Deprem sabahı komşu il Elazığ Belediyesi, Malatya halkına bedava ekmek dağıtırken Malatya Belediyesi parayla satıyormuş. Çok kısa sürse de bu uygulama halktan büyük tepki çekmiş ve bir türlü unutamıyorlar.
Elazığ ile Malatya’nın tatlı bir rekabet içinde olduğunu biliyordum. Bu acı olaydan nasıl bir rekabet çıkarabilirler diye düşünürken iki tane örnekle karşılaştım. Elazığ’da görüştüğüm bir vatandaş, “Malatya vekilleri bizimkilerden daha iyi çalışıyor. Bizim vekillerde iş yok” dedi.
Nedenini sorunca, “Bizim Elazığ depremi sonrası yapılan köy evlerinin hayvan ahırı yok. Malatya’da yapılacakların olacakmış. Özgür Çalık ve diğer vekiller bastırmış bunun için sonuç almışlar” diye devam etti.
Malatya’da da benzer bir diyalog geçti. Bir esnaf, “Elazığ milletvekilleri daha çalışkan bizimkilerde iş yok. Anca birbirlerini yiyorlar, belediye başkanı, il başkanı herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Halkı düşünmüyorlar” dedi.
Nedenini de şöyle açıkladı, “Elazığ’da çok az hasar olmasına rağmen milletvekilleri bastırdı olağanüstü hal bölgesine şehirlerini aldırdı. En çok hasar burada oldu, kimse Malatya’nın adını bile anmıyor. Çünkü siyasetçilerimiz görevlerini iyi yapmıyor” diye konuştu.
Deprem bölgesinde devletin olmadığı yönündeki iddialara geçen hafta bir örnek vermiştim. Bir tane daha vereyim, Adıyaman’da bir vatandaş “Devlet dışında kimse yok. Diğerleri geldi, fotoğraflarını çekildi, söyleyeceklerini söyledi ve gitti. Burada koordinatör bakanlar ve devletin görevlileri ile biz sorunları çözmeye çalışıyoruz. Kolay bir olay değil, sıkıntılar var, devletin yetemediği, yetişemediği haller oldu, oluyor ama devletin hiç olmadığını, çalışmadığını söylersek ahrette hesabını veremeyiz” diyordu.
Çocukların çok mutlu olduğun gördüm. Onlara ilgi, ihtimam ve özen aşırı güzel. Özel çadırlarda etkinlikler yapılıyor. Sportif faaliyetler düzenleniyor. Her konteyner ve çadır kentte onlar için oyun ve park alanları yapılmış.
Bir anne, “Bizim çocuklar depremden önce bunların yarısını bile yaşamıyordu. Şımarıyorlar, sonra biz bunlarla nasıl baş edeceğiz” diyordu. Deprem bölgesinden tüm şikayetlerin bu kadar güzel olmasını dilerdim. Öyle değil, asla da olmayacak. Allah orada mağduriyet yaşan insanlarımızın yardımcı olsun ve devletimize zeval vermesin.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.