Aydın’a son zamanlarda hakim olan küfür ve iftiralar, ortak yola çıkanların birbirlerini satma aracı olarak da devreye girdi. Kimin, kimi besleyerek, kimlere küfrettirdiğini, iftiralar attırdığını kamuoyunu yakından takip eden herkes biliyor.
İftira ve küfürle hüküm sürme politikasından zaman zaman gazeteciler olarak bizler de nasipleniyoruz. Küfredenleri adam yerine koymuyoruz, ama küfrettirenlerin kimler olduğunu sorguluyoruz. Farklı farklı isimler ortaya atılsa da, bu isimlerin hizmet ettiği tek bir isimde birleşiyoruz.
Üzülüyoruz. “Aydın kime/kimlere emanet” diye hayıflanıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki, bunda bizlerin de büyük payı var. Güzel yanının tesirinde kaldığımız olguların, çirkinliklerini görme çabasına girmediğimiz kanısını taşıyoruz.
Hırsın insanı çirkinleştirdiğinin en bariz örneklerinden birini yaşıyoruz, gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzünde.... “Türkiye’de durum farlı mı?” diyenlere hak vermek istemiyorum. Böyle bir savunma şekli olmaması gerekir diye düşünüyorum. Türkiye ile paralel karar ortaya koymayan bir ilde yaşayanların Türkiye’de yaşanan ve yaşatılanlarla örneklendirilmesi halkın kararına hakaret değil de nedir?
Aydın’da, siyasetin kalitesinin en dip seviyelere indiği bir dönem yaşanıyor. Bütün partilerde basiretsiz, liyakatsiz ve ehliyetsizler hakim. En köklü, ilde en başarılı partiye atasından kalma misyonla sarılan, sahip çıkan ve her türlü destek ve çabayı esirgemeyenlerin bile maskara ve madara edildiği bir ortam var.
“Görevinden istifa et, yoksa kızının adını çıkarırız” diye tehdit edilen parti yöneticileri, gurur ve onur arasında gel-git yaşıyor. Bu çirkinliğe karşı tavır mı sergileyecek, yoksa boyun eğen bir duruş mu ortaya koyacak bilemiyor.
Bir başka cephede başarısızlığını kabullenmeyen, yapıştığı koltuk altından çekilirse derisini o koltukta bırakmaya razı olanlar var. Yine bir başka cephede, meydanlarda kül bırakmayanların kül kedisi sessizliğine bürünmesine tanıklık ediyoruz. Bürokrasi deseniz, içten pazarlıklı bir dönem yaşıyor. Doğrulara gaz verip, yüzüne gülenlerin, arkadan yanlışlara hizmet ettiği ya da yanlışlıklara sessiz kaldığı bir mizaç ortaya konuyor.
Aydın, birkaç sivil toplum örgütünün müspet çabaları dışında hiç bir idarece iyi yönetilmiyor. Biri diğerinin yanlışını söylese, yanıt da kendi yanlışının hatırlatılması olacağı için herkes susmayı tercih ediyor. Yani herkes bir birinin şerrinden korkuyor.
Ortada hiç bir eser, başarı ve çaba olmadan 5-6 milyon TL borca giren bir spor kulübümüz var. Paraların ne olduğunu, nerelere, kimlere gittiğini kimse sormuyor. Genel kurulunda bir önceki yönetim kurulunu aklama gereği bile duyulmuyor. Eleştirenlere de, “ayıp ediyorlar” deniyor.
Kimseye iftira atmayacağız, küfretmeyeceğiz, iftira attırmayacağız ve küfrettirmeyeceğiz. Doğru bildiklerimizi yazarak, yanlışları eleştirerek ‘ayıp etmeye’ devam edeceğiz.
Ayıpla memleket yönetmeye kalkanlara karşı susmaktan daha büyük bir ayıp ve kayıp olmadığı bilinciyle hareket edeceğiz.
Sadece canınız yandığında değil, vicdanınız her kabul etmediğinde, siz de öyle yapın.
Yoksa bu şehrin sadece adı Aydın kalmaya devam eder.
Önde gelenleri de aydın geçinmeye...
Halkı da aydınlıkta...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.