Yazının başlığına bakıp da son zamanlarda yaşanan zamlar ve ekonomik sorunlar nedeniyle tasarruf etmenin verdiği sıkıntılardan bahsedeceğimi düşünmeyin. “Kısa kısa bir hal olduk!” demeyeceğim. Sadece birikmiş bazı notlarımı kısa kısa sizlerle paylaşacağım.
HOLLANDALILARIN SERALARI
Aydın Ticaret Odası Başkanı Hakan Ülken’i ziyaret eden Hollandalı heyetin başı, “Buralar 10 yıl içinde çok büyük sera merkezi olacak!” demiş. Sevinsek mi, üzülsek mi bilemiyorum. Bir potansiyelimizin kinetiğe dönüşmek üzere olduğunu görmek sevindirici. Bunu bir Hollandalının demesi ve onların planı olması üzüntü veriyor. Bugün kıymetini bilmediğimiz toprakların, bize bedavaya veya çok ucuz maliyetlerle verdiği ürünleri, çocuklarımızın okul kantininde yabancı menşeli firmaların markaları olarak gramla çok da pahalıya alacağını bilmek acı geliyor. Dünyanın doğal beslenmeye döneceğini bekleyerek ürünün değerleneceğini düşünenler bunu sana ürettirmeyecekler. Onu da onlar üretecek ve onlar satacak. Sen onlardan önce harekete geç, bari ülkende ve yakın çevrende kendi pazarını oluştur. Aydınlı bir tane, jeotermal yatırımcımız olması fırsatını kaybettik ama ulusal hatta uluslararası doğal gıda ürünleri satan markamız, markalarımız olması şansını ıskalamayalım.
TARIM HAYVANCILIK
Çine’de dolaşırken ilçenin önemli tarım üreticileri ve hayvancılarından birkaç tanıdıkla karşılaştık. Ne evzindiler, ne ağladılar anlatamam. Rahmetli Ekrem Erol’un sözleri aklıma geldi; “Avrupa ve Amerika’da çiftçiler bir traktörle 2 bin dönüm arazi işliyor. Bizim 2 bin dönümlük Evciler Ovası’na akşama kadar 200 traktör giriyor. Bu şekilde nasıl rekabet edeceğiz. Bir de ülkede iki tarla arasındaki anların toplamı Bulgaristan’ın yüzölçümü kadar ediyor…” derdi rahmetli. Aynı şeyler devam ediyor. Traktör sayısı daha da artmış. Çünkü ülkede traktör satmak isteyen üç beş şirketin lobisi sayıları milyonlarca olan hayvancı ve çiftçininkinden daha etkin. Seçtiğiniz ziraat odası başkanları meyhane meyhane gezip göbek büyütmek için yiyor ödediğiniz aidatları. Derdinizi anlatma, hükümetten sorunlarınızın çözümünü isteme gibi bir görevleri olduğunu düşünmüyorlar.
JEOTERMAL
Aydın’da en büyük sorunmuş gibi gösterilen jeotermal enerjiden elektrik üretilmesi meselesinin abartıldığını düşünüyorum. Sorun jeotermal enerjiden elektrik üretilmesi değil, bunun yapılma şekli ve denetlenmemesi. Şehirde ruhsatsız kuyular var. Şehirde çıkardığı suyu geri göndermeyen firmalar var. Şehirde maliyetleri düşürmek adına kullandığı kimyasallar nedeniyle çevreyi kirletenler var. Bunların var olmasının tek sebebi de onların rüşvetine kanıp göz yuman kamu temsilcilerinin olmasından başka bir şey değil. Kimini biz seçiyoruz, kimini de seçtiklerimiz atıyor. Şehirde jeotermale karşı yürütülen hiçbir eylem ve ortaya atılan söylem yatırımlara engel olmuyor. Sadece bu zatı muhteremlerin rüşvetini büyütüyor. Sorunu çözmek istiyorsa Aydın halkı, jeotermal firmalarının değil onların işbirlikçisi, rüşvetle servetini büyüten beyefendi ve hanımefendilerin üstüne gitsin.
SİYASETÇİLERE DEĞİL KENDİNİZE GÜVENİN
Yaklaşık 20 yıldır icra ettiğim gazetecilik mesleğinin bana öğrettiği şey şu, hangi partiden, hangi anlayıştan olursa olsun güç ve yetkiyi eline geçirdiği an hiçbir siyasetçinin diğerinden farkı olmuyor. Güç ve yetkiyi kaybettiklerinde de durum aynı. Ülkede, görevde olanları ‘hırsızlıkla’ suçlayanların, göreve gelme amacı “Biraz da biz çalalım!” olduğu sürece siyasetçilere değil kendinize güvenin. Yani siyaset yapın. Emin olun siyaset yapanların bir çoğundan daha fazlası sizde var. Aradaki tek fark, onlar masaya oturuyor, siz yanına bile yaklaşmıyorsunuz. O masadaki istisnaların da hakkını yemeyelim ve destekleyelim.
AFERİN SANA BAŞKAN
Bir belediye başkanından bahsediyorum. Cesaretine, dürüstlüğüne, mayasının sağlamlığına çok güveniyorum ama yine de ismini vermeyeceğim çünkü henüz o seviyeye gelmediğini düşünüyorum. Seçimlerden önce kaybedeceğini anlayan partisinin üst akılları, “Git küskünlerle buluş!” talimatı verir. Zorla bunu yapar ve orada ona asla yapmayacağı bir şey yaptırılır. El öptürülür. Neticede seçimi kazanır ama şu günlerde bu durumun travmasını yaşamaktadır. Aferin sana başkan! İçindeki bu onur kırıntısı, toplum açısından büyük umut kıpırtısı olmuştur. Siyasette senin gibi adamlara çok ihtiyaç var. Kendi anlayışından kopmadan, “Keşke seçimi kaybetseydin de o elleri öpmeseydin” demiyorum ama inandığın gibi yaşamanı ve öyle çalışmanı bekliyorum. Buna hakkım var!
MOTİVASYON
Kişinin kendi kendine motive etmesinin çocukluğumdan bu yana değerli bulmuşumdur. Anamın, “Çalma iste, isteme işle”, “Sen işten değil, iş senden korksun” gibi sözleriyle başladım. Yılmaz Deveci’nin, “Hala mı gol yok!”, “Herşey takip ister” cümleleriyle de çok motive oldum. Şimdi size okuduğum bir kitaptan iki motivasyon cümlesi aktaracağım. “Asla asla asla asla asla asla vazgeçme!” ve “Her açıdan gün be gün daha iyiye gidiyoruz!”
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.