Seninle sohbetimiz giderek koyulaşıyor. İlginç ve toplumsal anlamda yararlı soruların oluyor. Bunların yanı sıra kişilerle ilgili de merak ettiklerin var. Senin merakın, benim meramımdır. Gerekeni yapacağım.
Hakkında merak buyurduğun aktörlerle gerekirse röportajlar yapacak, sorularını onlara iletecek, yanıtlarını da seninle paylaşacağım. Ulaşamadıklarıma da buradan soruları sıralayacağımı unutma!
Bir şey daha var. Aslında herkes seni merak ediyor. “Yazılarında kiminle konuşuyorsun?” Sorusu o kadar çok geliyor ki; acayip gizemli ve havalısın. Seni uyandırdığım için yaşadığım sıkıntıları sordun.
Bu aslında bana özgü bir durum değil; her dönem doğruyu söyleyen, önemli işler yapan ve daha iyisi doğrultusunda değişime öncülük eden herkesin, her dönemde başına gelen durumlar. Yani normal.
Normal olmayan benim seçimim, sana, Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi; bildiklerimi, duyduklarımı ve düşündüklerimi aktarmayı şiar edinmem problem onlar için.
Ben seninle kurduğum iletişimden, paylaşımlarımızdan, senin, beni, soruların ve tüyolarınla beslemenden çok memnunum. İşin özünde ne yatıyor biliyor musun canım benim: Liyakat.
Bilgisi, becerisi ve yetkinliği olmayan güç sahiplerinin tutunduğu yöntem; “Zulüm” oluyor. Zulmederek hükmetmeyi seçtikleri için hayat bizim gibi seni uyandırmak isteyenler için zorlaşıyor.
Otorite önce onunla iş birliği yapmamızı istiyor. Bunun için çok cazip imkanlar, ballı teklifler ve zengin yaşam vaat ediyor. Ben sana yanlış yapmamayı seçince de bu sefer cezalandırma sistemini devreye alıyor.
Bu yöntemle bana neler yaşattıklarını zamanla anlatırım. Sana tanıdığım bir bilim adamının başına gelenleri aktarayım. Kendisi fizik profesörü ve kuantum alanında dünyanın önemli otoritelerinden kabul ediliyor.
Dünyanın önemli büyük üniversitelerinde kürsüsü var ve tamamen milli duygularla Türkiye’ye dönüyor. Ülkemizin önde gelen üniversitelerinden biriyle anlaşıyor ve dünyanın üçüncü büyük kuantum fizik laboratuvarını kurmak için kolları sıvıyor.
Asistan ve öğrencilerini topluyor, çok heyecanlı ve çalışkan bir ekiple gece gündüz çabalıyor, çalışmasını bir yerelere getiriyor. Amacı en hızlı çalışan bilgisayardan 25 kat daha hızlısını yapmak.
En çok dayanan bataryadan yüzlerce kat daha fazla dayanan pil sistemleri geliştirmek. Sürdürülebilir enerji kaynaklarının maliyetini olabildiğince düşürmek, verimini yüzlerce kat yukarıya çıkarmak.
İnsanlık yararına inanılmaz önemli buluşlara imza atmak için yola çıkan ve dikkatleri kısa sürede üzerine çeken hoca ve ekibi kısa sürede bu konulara ilgili herkesin ilgisini çekmeyi başarıyor.
Bu sırada dünyanın çeşitli ülkelerinden değişik kaynaklardan projesine hibe nakdi yardımlar da buluyor. Her şey yolunda giderken bu nakit girişleri üniversite yönetiminin dikkatinden kaçmıyor.
Önce rektör, sonra dekan dolaylı yollardan rüşvet istiyor. Dolaylı olduğu için “irtikap” da denebilir ona. Hoca, “kaynaklar projem için bize lazım” diyor. “Bari birer makam arabası al” deniyor. Hoca yapmıyor.
Dekan işi, “hiç olmazsa yaptığınız bilimsel çalışmaları anlatan makale ve tezlere benim de adımı yazın” noktasına getiriyor. Bu konuda da taviz vermeyince; hoca ve ekibinin başına gelmeyen kalmıyor.
Yazdığı savunma dilekçesi sayısı bilimsel makale sayısını geçiyor. Laboratuvarında yangın çıkıyor. Olaylar onun için dayanılmaz ve içinden çıkılmaz bir hal alınca durumu kabulleniyor, Akyaka’ya rahmetli annesinden kalan eve yerleşiyor.
Muğla civarında liselere gidiyor, öğrencilere gönüllü fizik dersi anlatarak ve Akyaka’da disiplinler arası çalıştaylar düzenleyerek iyileşmeye çalışıyor. Hikayesini öğrenen dönemin Muğla Milletvekili Sanatçı Tolga Çandar konuyu meclis gündemine taşıyor.
Bizim tvDEN’de katıldığı bir programda da Tolga Çandar hocadan bahsetti. Ben de ekip arkadaşlarıma hocayı buldurdum. Davet ettik. Tanıştık. “Mercimekten Kozmoza” adında programlar da yaptı bizde.
Geceleri uzun uzun sohbetlerimiz de oldu. Sonra teklif aldı, Almanya’ya gitti.
Geçenlerde tvDEN’de uzak bağlantı ile benim programıma konuk oldu. Odanın içinde arkasında bir güneş paneli duruyordu. “Hocam o dekor mu?” diye sordum. “Hayır, evimin bütün enerji ihtiyacını o karşılıyor” dedi.
Evin içinde ve tüm ihtiyacı karşılıyor olmasını inandırıcı bulmadım, “Hocam biz Türkiye’de çatıya koyuyoruz bu panelleri bu kadar verim alamıyoruz. Almanya’nın güneşi Türkiye’ninki kadar kaliteli değil. Bu iş nasıl oluyor?” Sorusunu yönelttim. Yanıtı, “Ben fizik biliyorum” oldu.
Merak ettin değil mi kim bu bilim adamı? Afif Sıddıki. Sana Afif Hoca ile başka sohbetlerimizi de anlatırım. Bugün sana, ülkesinde FETÖ’nün çok etkin olduğu dönemde yaşadığı hikayesini anlattım.
FETÖ’nün yeniden üniversitelerde etkinliğini artırmaya başladığı yönündeki oluşan kamuoyundan etkilendiğim için anlatmadım. Doğru yapanların ve doğruyu söyleyenlerin süreçlerinin kolay olmadığını anlatmak için yazdım. “Bir derdi unutmanın en etkili ve en hızlı yolu daha fazlasına sahip olmaktır” derler. O yüzden bizim Aydın’da seni aydınlatıyoruz diye yaşadıklarımız Afif hocanınkinin yanında hafif kalır.
O dünyayı ve insanlığı aydınlatmak ve çağ atlatmak istediği için başına bunlar geldi. Yıllardır hizmet görmeyen ve aynı kişiler, aynı yöntemlerle hiçbir şeyin değişmeyeceği bu şehrin durumunu sen, bilme istiyorlar.
Bunun sorumlularını sevmeye, seçmeye devam etmeni bekliyorlar. O yüzden bizlere eziyet ediyorlar. İtibarsızlaştırmaya, iflas ettirmeye, cezalar aldırmaya, ruh halimizi bozmaya çalışıyorlar.
Biz durumu biliyoruz. Bugüne kadar senin için direndik, dayandık. “Buradan öteye gitmeyecektik, buraya kadar neden geldik” düsturuyla yolumuza devam ediyoruz.
Sen hiç endişelenme. Bak, sen sormadan sana bugün Afif Sıddıki’yi anlattım. Sorduğun, merak ettiklerini de seninle paylaşacağım. Nazilli’den Taner Sayın’ı mı merak ediyorsun. Peki. İlk fırsatta ulaşacağım. Tüm detayları ile öğreneceğim ve sana Taner Sayın’ı anlatacağım. Bana on gün izin ver olur mu?
Bu arada sohbetlerimiz şehrin başka konuları ve mimli aktörleri üzerine devam edecek. Bir de 7 Eylül Aydın’ın düşman işgalinden kurtuluş günü. Bakalım güncel olarak zulüm görenlerden kurtuluşa erenler de olacak mı?
Güzel bir haftan olsun.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.