Yakın ve uzak tarihten, yakınımızdan ve uzağımızdan birçok örneği var da, son olarak İstanbul Beykoz Belediye Başkanı CHP’li Alaattin Köseler 5 Mart’ta ihaleye fesat karıştırmak ve diğer suçlardan tutuklandı ve görevinden uzaklaştırıldı.
Başkan Köseler’i ihbar eden bir CHP’liydi. Danışmanıydı. Paşalar gibi savcılığa gidip, elindeki belgeleri sunup, bildiklerini anlatıp, “Beykoz Belediyesi artık daha fazla soyulmasın” dedi.
Savcılık bu ihbarla harekete geçti, hırsız belediye başkanı ve ekibi gözaltına alındı, tutuklandı, görevden el çektirildi. Yerine, belediye meclisinde yapılan oylamada yine bir CHP’li kadın üye, belediye başkan vekili seçildi.
Aydın’da yıllardır gazetelerde, internet haber sitelerinde, televizyon ekranlarında, sosyal medyada yazılır, çizilir, konuşulur. Son dönemde daha da konuşulur hale gelen iddialara baktığımızda, Beykoz Belediyesi’nde yaşananlar, Aydın Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının yanında devede kulak kalır.
Aydın Büyükşehir Belediyesi’ndeki usulsüzlükleri son günlerde dile getirenler arasında, bir zamanlar bizzat bu usulsüzlüklerin içinde yer alanlar, çanta çanta rüşvet taşıyanlar da var. Bunu ben söylemiyorum, bizzat kendileri dillendiriyor.
Sadece konuşuyorlar, yazıp çiziyorlar.
Tehdit ediyorlar;
“Ben her şeyi biliyorum. Yakarım çıranı!” diyorlar.
Bir yürekli adam çıkıp, Beykoz Belediyesi olayındaki gibi, Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek ihbarda bulunmuyor, şikayetçi olmuyor.
“Ben yazdım, ben söyledim, gerisi savcılığın işi” deyip, kenara çekilip, birilerinin “Aman etme, tutma. Biz senin kıymetini belememişiz” demelerini bekliyorlar.
Bunların büyük çoğunluğu da Aydın’ın yerlisi.
Yani bizim çocuklar.
Aydın’a yıllarca yazık etmeleri, yabancılara soydurulmasına seyirci kalmaları yetmiyormuş gibi, şimdi yine aynı şeyi yapıyorlar.
Kendileri ile ilgili korkuları yok, gemileri yakmışlar ama savcılığa gidip ihbarda bulunacak kadar cesur değiller.
Ekranda, sosyal medyada salya akıtmak, salvoda bulunmak yerine; gidin kardeşim savcılığa, anlatın bildiklerinizi. Torunlarınıza o elinizdeki ciltli belgeleri değil, o belgeler ışığında yeniden şekillenecek daha güzel ve daha güçlü bir Aydın bırakın.
Siz üzerinize düşeni yapın, buna rağmen harekete geçmeyen savcılık utansın, emniyet utansın, bakanlık utansın, devlet utansın.
Buna cesaretiniz yoksa da, Aydınlının aklını daha fazla bulandırmayın.
Aydın’ın konuşulduğu masaya oturamayanlar, sizler de gündemi sulandırmayın.
Madem Aydın’ın muhtemel susuzluk tehlikesini bu kadar dert edindiniz, 11 yıldır bu tehlikeye önlem olarak hangi adımları attınız, hangi yatırımları yaptınız onları açıklayın.
Bir gölet, bir baraj, yer altı barajı yaptınız mı?
Benim köyümde, Özel İdare döneminin son aylarında, 2013 yılında yapılan göletten tarımsal amaçlı su taşınması için getirilen borular, 13 yıldır köyün girişinde öylece duruyor. Gidin, bakın. Başka yerde lazımsa da, daha fazla çürümeden o boruları oradan alın. Öyle bir derdiniz varsa tabi.
Biz Aydınlılar olarak her ay tonlarca parayı size musluk, burma, vana değiştirin diye mi ödüyoruz?
İddia edildiği gibiyse, hırsızlara ödediklerinizin 10’da biriyle bile Aydın’ın susuzluk tehlikesini bertaraf edebilirdiniz.
Kandilde şerbet, iftarda çorba yapacak suyu bulamaz hale gelirseniz, bu sadece ve sadece sizin kabahatiniz olur.
Aydın’ın şer cephesine de, şer cephesinde yıllarca Aydın’ın soyulması için kahramanca mücadele verip bugün pişmanlık duyanlara da, Aydın’ın hayrına vazife yapması için hasbelkader bir makam ve mevkiye seçilmiş ya da getirilmiş olanlara da sesleniyorum;
Aydın’ın gündemini sulandırmayın.
Aydınlının aklını bulandırmayın.
Lafı da, Aydın’ın kaynak ve imkanlarını da “mış” gibi yaparak daha fazla dolandırmayın.
Aydınlı sizden Ankara’dan fotoğraf değil, Aydın’da icraat bekliyor.
Korkma... (Mehmet Akif Ersoy'a saygıyla)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.