Bir haftalık zorunlu aranın ardından yeniden merhaba.
Öncelikle Soma’daki maden faciasında yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah’tan rahmet, milletimize sabır, metanet ve başsağlığı diliyorum.
Mesafelerin önemi yok aslında, anlayabiliyorsan uzaktakini.
Anlamıyorsa ve anlamıyorsan, yanı başındaki ve hatta yatağında sarmaş dolaş olduğuna bile uzaksındır.
İdeolojiler, ırklar, diller ve lehçeler de engel değil dostluğa, kökleri ve kardeşliği Adem ve Havva’ya uzananlar için.
Aynı bayrağın altında yaşayan, aynı havayı soluyan, aynı ezanı dinleyen ve aynı kıbleye yönelenler için daha bir başkadır dostluğun tadı.
Bir ay kadar önce, bizim Aydın Gazetecileri Dayanışma Derneği’nin de bünyesinde yer aldığı Gazeteciler Konfederasyonu’na bağlı Siirt Gazetecileri Dayanışma Derneği’nin değerli Başkanı Atilla Durak abim telefonla arayarak, derneğimizin üyesi gazetecilerden, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden, işadamlarından ve bürokratlardan oluşan Aydın’dan 20 kişilik bir heyeti Siirt’te ağırlamak istediklerini söyledi.
Aynı davet, yine Konfederasyonumuz bünyesindeki Denizli Gazeteciler Cemiyeti’ne de yapılmış.
Valiliklerin de desteği ile katılımcı listesini oluşturup, bu davete icabet etmek için Aydın ve Denizli’den 41 kişilik heyetle, geçtiğimiz hafta sonu bin 554 kilometre uzaklıktaki Siirt’e gittik.
Heyetimizi, Denizlili Siirt Valisi Ahmet Aydın ve Çineli Vali Yardımcısı Bahadır Yörük ile ilin diğer bürokratları, gazeteci meslektaşlarımız ve üniversite öğrencileri karşıladı.
İki günlük dolu dolu bir programla da, her yönüyle Siirt’i bizlere tanıtmaya çalıştılar.
Gruplar halinde bizleri evlerinde ağırladılar.
Gezimizin magazinsel yönüyle ilgili konuları, arkadaşlarımız haberleriyle sizlere aktardı.
Bu iki günlük gezide, heyetimizde yer alan arkadaşlarımızın Siirt ile ilgili ön yargılarından kurtulduğunu gördük. Çünkü orada gördüklerimiz ve yaşadıklarımız, gerçekten bize anlatıldığı gibi değildi.
Devlet tüm imkanlarını bölge için seferber etmiş, köy yolları bile sıcak asfaltla kaplanmış.
Siirt’in şehircilik anlamında belki daha çok eksikleri var, ama içinden geçtiğimiz Batman’ı, Aydın’da şehircilik ve belediyecilik yaptığını iddia edenlerin mutlaka görmelerini tavsiye ediyorum.
Yöre halkı, terör olaylarının tekrar yaşanmamasını istiyor. Terör nedeniyle bağlarını, köylerini terk edip Batı’ya göç edenler de, memleketlerinin şimdiki halini mutlaka görmeliler.
Siirt’in bürokratları, Aydın’ın siyasetçilerinden ve milletvekillerinden daha gayretli. Şehirlerinin gelişmesi için canla başla çalışıyorlar. Hepsi de açık sözlü ve ‘acaba’larla yaşamıyorlar.
Bizim Batı’da devletin ‘Kürtlere taviz’ olarak algıladığımız hamlelerini, onlar Türkiye’yi bölmek isteyenlerin mazeretlerinin ortadan kaldırılması olarak değerlendiriyor. Zaten çok fazla mazeretleri de kalmamış.
Siirt’te yaşayanların özerklik ya da bağımsızlık gibi bir talepleri yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin daha güçlü ve barış sürecinin kalıcı hale gelmesini istiyorlar. Bu sürecin devam etmesi halinde, bırakın bölünmeyi, 10-15 yıla kadar Kuzey Irak’ın Türkiye’ye iltihak edeceğini düşünenler de çoğunlukta.
Siirt Gazetecileri Dayanışma Derneği Başkanımız Atilla Durak da, “Zaten PKK’yı PKK yapan basındır” diyor.
Bir zamanlar köylülere dışkısını yediren, kontrolü altında bulundurdukları köylerin kızlarından harem kuran devlet görevlilerinin yöre halkına yaptıkları zulümleri işitince, insanlığımızdan utandık.
Fakat tüm bunlar artık geride kalmış ve özellikle son 10 yıldır devlet bölgedeki yaraları büyük ölçüde sarmış.
Siirt’in Aydın’a benzeyen birçok yönü var. Bunlardan biri de, bizim en çok kestaneyi üretip kestane şekerini Bursa’ya kaptırmamız gibi, onlar da yetiştirdikleri en kaliteli fıstığın ismini Antep’e kaptırmışlar.
Tıpkı bizim buradaki zeytin ağaçları gibi, Siirt’in dağı taşı da fıstık ağaçlarıyla kaplı. Rekolteyi artırmaya çalışıyorlar. Hem fıstığın daha değer kazanacağı hem de yöre halkına istihdam sağlayacak yeni fabrikalar kurulmasını ve devletin de buna öncülük etmesini istiyorlar.
Kırmızı etin kasaplarda 14 liradan satıldığı Siirt'te, terör nedeniyle süt sığırcılığının azalması sonucu peynir ihtiyacının büyük bölümünün Van'dan karşılandığını da bilmenizi isterim.
“Üç Dilli Kardeş Şehir” Siirt, çok sayıda evliya ve ulemanın da mekanı. Veysel Karani Hazretleri, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ve hocası İsmail Fakirullah Hazretleri, Sultan Memduh Hazretleri bunlardan sadece birkaçı.
Aynı zamanda yarım umre tadındaki bu iki günlük gezimizde bize evlerini ve gönüllerini açan Siirtli dostlarımıza teşekkür ediyoruz. Bu gönül köprüsünün diğer ucunda kendilerini ağırlamaktan, bizler de büyük keyif alacağız.
Yazımı, İsmail Fakirullah Hazretlerinin Tillo’daki türbesinde yazılı sözüyle bitiriyorum;
"Anlarsa uzağım yakınımdır, anlamazsa yakınım uzağımdır."
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.