Resmi işlerde kayırma karşılığında bir bedel alma ya da vermeye, “rüşvet” deniyor.
Türk Ceza Kanunu, rüşvet alma ve rüşvet vermeyi suç sayıyor.
Bu suç, zorunlu olarak iki kişi tarafından gerçekleştirilebiliyor.
Bunlardan biri rüşvet alan, öteki de rüşvet veren…
Ancak bunlar suçun ortak faili değildirler.
Her birinin eylemi, bağımsız bir suç oluşturuyor.
Suçun oluşması için rüşvet alanla verenin anlaşması, iki kişinin iradesinin birleşmesi gerekiyor.
Bu tür bir irade birliği olmadan “rüşvet” suçu oluşmuyor.
“Rüşvet” ile ilgili genel hukuki bilgiler özetle bu şekilde.
Yaklaşan yerel seçimler öncesi, birileri bize ısrarla rüşvet almaya zorluyor.
Daha geçen yıla kadar belli bir ücret karşılığı izlediğimiz deve güreşlerinden bu yıl ücret alınmamışsa, bu bir rüşvettir.
Daha düne kadar fakir fukaraya “Sen nasıl ısınıyorsun? Aç mısın, susuz musun?” diye sormayanlar, bu yıl kömür ve erzak yardımı yapıyorsa, bu da bir nevi rüşvettir.
Çarşıda, pazarda size uzatılan atkı, bere, yazma ve fularlar da rüşvettir.
Kapınıza bırakılan poşetlerdeki kahveler, çakmaklar ve kalemler de rüşvettir.
Yerel seçimler öncesi tertiplenen, ünlü sanatçıların sahne aldığı ücretsiz konserler de birer rüşvettir.
Peygamber Efendimizin, “Rüşveti alan da, veren de mel’undur (ateştedir)” hadisine rağmen, bizleri bu suç ve günahı işlemeye zorlayanlara, 30 Mart’ta en güzel cevabı vermeliyiz.
Aksi halde rüşvetlerini kabul etmiş sayılırız ve onlardan bir farkımız kalmaz.
Oyuna gelmeyin; oyunuzu, iradenizi ve geleceğinizi satmayın.
Hem dünyanızı, hem de ahiretinizi yakmayın…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.