14 Mayıs seçimleri geride kaldı.
Yazı tura attık, para dik geldi.
28 Mayıs’ta tekrar atacağız…
Hem 14 Mayıs, hem 28 Mayıs seçimleri, Türkiye için tarihi öneme sahip.
İlk kez ikinci tur seçimin yapılması bile, siyasi tarihimizde hep konuşulacak.
14 Mayıs geride kalsa da, 28 Mayıs’a daha on günden fazla bir süre var.
Seçmen, 14 Mayıs’ta mevcut iktidara olan güvenini ve Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni benimsediğini ortaya koydu.
Yedi cumhurbaşkanı yardımcısı ile güçlendirilmiş parlamenter sistem vadedenler güç kaybetti, kabul görmedi.
Özet olarak, Türk halkı tercihini belirsizlikten değil, güven ve istikrardan yana kullandı.
Peki, tüm bunlara rağmen cumhurbaşkanı seçimi nasıl ve neden ikinci tura kaldı?
Bu sorunun cevabını bulanlar, 28 Mayıs’ta sandıktan daha güçlü çıkar.
Tahminimce, 37 yıldan bu yana kadro bekleyen, mesleki güvencesi olmayan, en basit hastalıklarda bile meslekten atılan uzman çavuşlar ve aileleri bu seçimde Sinan Oğan’a oy verdi.
Oğan’ın aldığı oylarla, uzman çavuş camiasının oy potansiyeli yan yana konulduğunda, ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır.
Staj ve çıraklık sigortasının SSK başlangıcı sayılmasını isteyen fakat bu talepleri yerine getirilmeyenlerin büyük çoğunluğu da Erdoğan’a oy vermedi.
Özellikle son 10-15 yılda FETÖ’nün sulandırdığı ve laçka hale getirdiği, adil yargılanma hak ihlalini yüzde 77’lere yükselten yargı sistemi içinde delilsiz ve kanaatle verilen uçuk kaçık cezalara mahkum edilmiş ve bugün kendilerine o cezaları veren teröristlerle aynı cezaevinde kalanların ailelerinin tamamına yakını, “bir umut” diyerek Kılıçdaroğlu’na oy verdi.
Muz yediği, enerji içeceği içtiği hatta dezenfektan kullandığı için 20 promilden fazla alkollü çıkan ve ehliyetlerine el konulanlar da Erdoğan’a oy vermedi.
Diğer sağlık kuruluşlarındaki meslektaşlarıyla aynı görevi yaptıkları halde, Aile Sağlığı Merkezlerinde asgari ücretin altında ve doktorun iki dudağı arasındaki iş güvencesiyle çalışan ASM grup elemanları da sandığa küskün gitti.
Özlük hakları iyileştirilmeyen kamu mühendisleri, 3600 ek göstergeden mahkum bırakılan kamu şefleri de öyle...
Bu kitleleri çoğaltmak mümkün ve aileleriyle birlikte sayıları seçimin ilk turunda ikinci olan adayın aldığı oyların yarısından daha fazla.
İdeolojik saplantıları olmayan, sadece hak temelli taleplerle hemen her gün sosyal medyada bir araya gelen bu kitlelerin sesinin 14 Mayıs seçimlerinden önce duyulmamış olması, böyle bir sonuca neden oldu.
Osmanlı’da bile padişahlar kendileri tebdili kıyafetle giderek ya da yaverlerini halkın içine salıp, toplumdaki hoşnutluk ve hoşnutsuzluğu belirleyerek yol alırken, günümüzde iktidar sahiplerinin bırakın sokağı, sosyal medyadaki bu çığlıklara kulak tıkaması, görmezden gelmesi, 14 Mayıs’ta sandıktan çıkan sonuçta çok etkili oldu.
Bu insanlar sosyal medya şarlatanı değil. Hatta sosyal medyada vakit öldürmekten hoşnut da değil. Bir başka ifadesiyle, ülkemizin önemli bir iş gücü, hak arayan bu kişilerce sosyal medyada heba olup gidiyor. Aile bütünlüğü bozulanlar bile var…
Sinan Oğan, 14 Mayıs seçimleri öncesi uzman çavuşların Twitter’da açtıkları ve yaklaşık 40 bin kişinin katıldığı canlı sohbet odasında, onlara sorunlarını çözeceğine dair söz verdi, onlar da Oğan’a oy…
Oğan’ın o sohbet odasında yaptığı konuşma, sonuçları itibariyle Erdoğan’ın İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yaptığı mitingden daha etkili oldu ve yüzde 2’lerdeki oyu 5’in üzerine çıktı.
Peki, ne yapılmalı?
Öncelikle, bu kitleler görmezden gelinmemeli.
Uzmanlar Federasyonu Genel Başkanı Ali Tilkiçi’ye, uzman çavuşların ne istediği, neden istediği sorulmalı.
Aynı şekilde, Staj Sigortası Mağdurları Derneği Başkanı Ferhat Salman dinlenmeli.
Adil Yaşam Derneği Başkanı Muhammed Haluk Çavuşoğlu ve Aylin Balcı’dan, mahkum yakınlarının taleplerini ve gerekçelerini anlatmaları istenmeli.
Oy kullandığı okula kendi aracının direksiyonunda gidemeyen Çağrı Yurtsever’e, ehliyetlerine el konulanların ne durumda olduğu sorulmalı.
Hemşire Büşra Şahiner’i dinleyerek, ASM grup elemanlarının kadroyu hak edip etmediklerine karar verilmeli.
Diğer kitleler de aynı şekilde…
Makul ve karşılanabilir olan tüm talep ve beklentiler yerine getirilmeli ya da yerine getirileceğine dair garanti verilmeli. Karşılanması mümkün olmayanların gerekçesi de o kitlelere izah edilmeli, ikna edilmeli.
Aksi halde bazı yanlışlar, çoğu doğruları götürür. 14 Mayıs’ta olduğu gibi…
Bu insanlar karadaki Togg’dan, havadaki Atak’tan, denizdeki TCG Anadolu’dan gurur duysa da, mutfaktaki bedava gazdan memnun olsa da, sorunları çözülmemiş, talepleri karşılanmamış olsa bile, basit ve kaba tabiriyle adam yerine konulduklarını görmek ve hissetmek istiyor.
Bunu yapmak da çok zor olmasa gerek…
Aydın yönüyle, doğruları götüren bazı yanlışlara da bir bakalım;
İYİ Parti’den transfer edilen Nazilli Belediye Başkanı’nın zerre katkısı olmadığı aşikardır, belki zarara bile yol açmıştır.
Seydikemer Belediye Başkanı Yakup Otgöz Muğla’da ikinci sıradan aday yapılarak milletvekili seçilirken, Aydın’da 30 yıldır belediye başkanlığı yapan ve en kötü ihtimalle 4. sırada olması gereken Metin Ertürk’ün listeye dahi alınmaması, sadece Kuyacak’ın değil Buharkent ve Karacasu’nun da, yani Aydın’ın doğusunun da kaybedilmesine neden olmuştur.
Çoğu doğruları götüren bazı yanlışların bir daha yapılmadığı güzel bir Aydın’a ve güçlü bir Türkiye’ye, hep birlikte inşallah…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.