Kendisiyle, bir toplantı vesilesiyle üç yıl kadar önce Ankara'da tanıştık.
Adaşım olmasının yanında, benzeşen birçok yönümüz vardı. Kısa sürede güçlü bir dostluğumuz oluştu.
Karşılıklı ziyaretlerimizin ilkine, annem de tanıklık etmişti.
Mehmet Abi'nin "Hacı Anne" diye hitap edip elini öptüğü anneme, yaklaşık bir yıl sonra Mevla'mın umre ziyareti nasip etmesi bile beni çok etkilemişti.
Atça'da doğduğu için kendisini "Atçalı Kel Mehmet" diye adlandıran ve fahri bir Aydınlı olan Mehmet Abi, halen Afyonkarahisar Gazetecileri Dayanışma Derneği'nin ve birlikte kurduğumuz Ege Gazeteciler Federasyonu'nun başkanı.
İyi bir gazeteci değil belki fakat, sosyal yönü çok güçlü, mütevazi, helali haramı bilen, Allah korkusu taşıyan, günümüzde az rastlanır örnek insanlardan biri.
Şuhut'ta bir yerel gazetesi var. Bunun yanı sıra sektörel bir dergi çıkardığı için madencilerin de yakından tanıdığı bir isim. O da madencilik sektörüne bir o kadar hakim...
Birlikte çok kez seyahat etme ve aynı sofrada bulunma imkanımız oldu. Paylaştığımız sevinç ve acılarımız da...
Bu seyahatlerimizden birini, geçtiğimiz haftalarda Muğla'ya gerçekleştirdik. Yanımızda, en az Mehmet Abi kadar mütevazi ve mükemmel bir kişiliğe sahip olan Afyonkarahisar'da yayınlanan Yenigün Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Akosmanoğlu da vardı.
Kavaklıdere Kavşağı'na geldiğimizde, direksiyonda olan Mehmet Abi, "Bu kavşağın bende ömür boyu unutamayacağım bir anısı var" dedi.
Sonra anlatmaya devam etti:
"Bundan 15 yıl kadar önce bir kış günü buralardaki maden işletmelerinde işimi bitirip, Aydın üzerinden Afyon'a gitmek için yola çıktım. Hava buz gibiydi. Arabanın klimasını açmama rağmen tir tir titriyordum.
Tam bu kavşaktan geçerken, yanında küçük bir çocuk olan genç bir kadın durmam için işaret etti. Ben araçta yalnızken, yollarda kolay kolay otostopçu almam. Kendime böyle bir prensip edindim. Çünkü hırlısı var, hırsızı var. Bir de çok iyi tanımadığım bir bölge.
İkiyüz-üçyüz metre kadar gittikten sonra durdum ve geri geri gelerek, onları arabama aldım. Aydın'a gitmek istediklerini söylediler. Ben de Afyon'a gitmekte olduğumu ve Aydın'a kadar kendilerini götürebileceğimi söyledim. Ceketimi çıkarıp, genç kadının dört-beş yaşlarındaki erkek çocuğuna verdim.
Aydın'a geldiğimizde, Yeni Dörtyol'da ineceklerini söylediler. Durup onları indirdim. Geri vermek istedikleri ceketi de almadım. Zaten bana dar gelmeye başlamıştı. Sonra yoluma devam ettim."
Ahmet Abi ile sandık ki, öykü bitti. Çünkü Mehmet Abi duraksamış ve biraz da duygusallaşmıştı.
"Daha bitmedi" diyerek anlatmaya devam etti:
"Üç-dört yıl kadar önce, Aydın'da Bulvar'daki Menderes Park'ta oturdum ve bir çay sipariş ettim. Bir süre sonra çayımı getiren delikanlı çayı masaya bıraktıktan sonra karşıma dikilip, 'Amca senin adın Mehmet mi?' diye sordu. Şaşırdım. 'Evet' dedim. 'Sen Afyonlusun değil mi?' diye sorunca, şaşkınlığım iyice arttı. 'Evet, Afyonluyum. Ama sen beni nereden tanıyorsun?' diye sordum.
'Sen 12-13 yıl kadar önce, çok soğuk bir kış günü Muğla'dan Aydın'a gelirken, yolda arabana bir kadın ve çocuğunu almış, onları Aydın'a kadar getirmiş, hatta ceketini o küçük çocuğa vermiştin. Hatırladın mı?' dedi. Hafızamı zorladım ve çoktan unuttuğum o günü hatırlayıp, 'evet' dedim. Delikanlı, 'O gün arabana aldığın, ceketini verdiğin çocuk bendim amca' diyerek, elime sarılıp öpmek istedi.
Sonra, 'Seni bırakmam Amca. Annemi arayıp, yemek hazırlamasını söyleyeceğim. Bizim misafirimiz olacaksın' dedi. Kabul ettim ve onlara misafir oldum. Birlikte sohbet edip, o günü tekrar yaşadık...."
Muğla'ya yaklaşmak üzereydik ve yaşanmış bu gerçek öykü hepimizi duygusallaştırmış, gözlerimizi yaşartmıştı. Biz bu ruh halindeyken, Muğla şehir merkezi yerine Çevre Yolu'na girdiğimizi birkaç kilometre sonra anladık.
Her fırsatta "Abi artık senin de Aydın'da bir kapın var" dediğim Mehmet Abdioğulları, "Mehmet kardeş, benim Aydın'da bir değil, birden fazla kapım var. Bilmem anlatabildim mi?" dediğinde, Muğla Öğretmenevi'nin önüne gelmiştik.
Arabamızı park edip yeni, sağlam ve samimi dostlukların temelini atmak için bizi karşılayan meslektaşlarımızla kucaklaştık.
Hepinize kucak dolusu ve ömür boyu unutamayacağımız dostluklar dileğiyle...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.