Bu sabah, Aydın Atatürk Devlet Hastanesi’ndeyim.
Poliklinik binası çok kalabalık, adım atacak yer yok.
Randevu saatimin gelmesi için doktorun kapısında bekliyorum.
Haliyle yakınımdakilerin muhabbetlerine kulak misafiri oluyorum.
Kocası olduğunu düşündüğüm bir beyefendi ile benimle birlikte aynı doktor için sıra bekleyen 50’li yaşlardaki kadın, bir yan odadaki doktor için sıra bekleyen yine aynı yaşlardaki erkek hastaya laf atıyor.
- Aynı yerdesin değil mi? Zabıtadasın?
- Evet, devam ediyoruz.
- Emekli olmadın mı daha?
- Aslında bir yıl önce doldu sürem ama çalışıyorum.
- Çalış, çalış…
- Senin yanındaki de hala çalışıyor mu?
Dalama’da çok çayını içmiştik.
- Çalışıyor.
Sen de aynen devam mı?
- Devam… Seçimler geliyor. Yoğunuz bu aralar.
- Sen emekli olmadın mı?
- Oldum olmasına da, çalışıyorum. Bırakmıyorlar.
İki farklı belediyede çalıştığı anlaşılan ikili arasındaki muhabbet böyle devam edip gidiyor. Hal yarenliği kısmından sonra, sıra siyasete geliyor.
Yine kadın laf atıyor:
- Sizinki ne yapacak?
- Daha belli değil.
- Geriye almadılar galiba.
- Yok…
- Başka bir yere mi geçecek?
- Daha bir şey belli değil.
- Bağımsız mı olacak?
- Öyle bir ihtimal de konuşuluyor.
- Yok ya… Bağımsız kazanamaz.
- Bilemiyorum.
- Onun örgütçülüğü yok, örgütü yok.
- Hayırlısı olsun.
- Öyle…
- Sizinkinin durumu da sıkıntılı galiba.
- Evet… Bir gerginlik var ama sürpriz beklenmiyor.
- Olsa bile eskisi gibi ilçeleri belirleyemeyecekmiş.
- Nasıl olacak göreceğiz.
- Diğerlerininki açıklanıyormuş.
- Evet… Pazar diye konuşuluyor.
Sıram geliyor, doktorun odasına giriyorum.
Muhabbetin devamı var mıdır, bilmiyorum.
Bildiğim bir şey var ki, “Sizinki” ve “Bizimki” diye ifade edilenlerle ilgili belirsizlikler birkaç güne, bilemediniz birkaç haftaya netleşecek.
Aydın’ın geleceğiyle ilgili belirsizliğin devam edip etmeyeceğini de, 31 Mart’ta hep birlikte karar vereceğiz.
Sizinkiler kaybetse de, Aydın kazansın…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.