Biz gazeteciler her 24 Temmuz’da, 1908'de Meşrutiyetin ilanıyla Türk basınından ilk kez sansürün kaldırılışının yıldönümünü kutlar ya da kutluyormuş gibi yapar veya “bu ülkede sansür hâlâ devam ediyor” diyerek kutlamayız.
Ben 24 Temmuz’u kutlamayanlardan ve basında sansürün her türlüsüne şiddetle karşı çıkanlardanım.
Hatta günümüzde basındaki sansürün, 1908 öncesinden daha ağır olduğunu düşünenlerdenim.
Çünkü o yıllarda gazetecilerin yazdıkları baskıdan önce denetlenir ve beğenilmezse değiştirilirdi, şimdi ise hazır haber servisleri ile gazetecilere ‘böyle yaz’ diye dikte ediliyor.
Mesleğimiz ve meslektaşlarımız için sansürün, en ağır ekonomik ve fiziki çalışma koşullardan daha ‘vahim’ olduğunu bilenlerdenim.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mesleğimi bu bilinçle sürdüreceğim. Sansürle ve sansürcülerle de imkanlarım ölçüsünde mücadele edeceğim.
Denge Gazetesi’nde tamamına yakını gönüllü (fahri), 30’dan fazla yazarımız var. Onlara tek önkoşulumuz, ‘genellikle yerel içerikli’ yazmaları olmuştur.
Neticede biz yerel bir gazeteyiz.
Bu koşulumuzu kabul ederek yazmaya başlayıp, sonrasında ülkeyi kurtarmaya, dünya ekonomisine yön vermeye kalkışanlara ve benzeri durumlarla sayfalarımızı meşgul edenlere, koşulumuzu hatırlatıyoruz. Aynı anlayışla yazma konusunda ısrar etmeleri halinde de yazılarını yayınlamıyoruz.
Muhabir arkadaşlarımıza da yaptıkları haberlerde, hiçbir sansür uygulamıyoruz. Sadece haber içeriklerinin hukuki ve edebi denetimini yapıyor, varsa eksiklerini gideriyoruz.
Her muhabirimiz ve her yazarımız bizim için çok değerlidir. Ürettikleri haber ve yorumlar da.
Okurlarımızın her biri de bizim için ayrı bir değere sahiptir. Başımızın tacıdırlar. Onların her türlü eleştirisine saygı ve ihtiyaç duyar ve önerilerini de önemseriz.
Tüm bunları niye anlattığıma gelelim.
“Klozet” isimli köşemizin yazarı Cem Ulucan da bizim için çok değerlidir.
İlginç haberlerinin yanı sıra, bu köşesi ile de Denge’nin yeni yüzüne ay bir renk katmış ve büyük güç vermiştir.
Cem’in kendine has bir üslubu vardır ve biz gazete yönetimi olarak yazılarına hiç müdahalede bulunmayız. Tıpkı diğer yazarlarımızda olduğu gibi…
Fakat zaman zaman Cem’in köşesinde yazdığı bazı argo kelimelerden rahatsızlık duyan okurlarımızdan tepkiler alırız.
Cem sonuçta ‘gülümseten’ ve ‘düşündüren’ bir üslupla yazdığı için bu tepkilerin yersiz olduğunu okurlarımıza izah etmek durumunda kalırız.
Geçenlerde bu tür tepkiler geldiğini Cem’e aktardım. O da bunu köşesine taşımış ve birkaç gündür tarzını değiştirerek yazıyor.
Takipçileri, müritleri, müdavimleri, yani kısacası Cem’in yaklaşık bir yılda oluşturduğu cemaati, bu durumu ‘sansür’ olarak değerlendirmiş.
Cem Ulucan’ın yazılarını engellediğimiz falan yok.
Ona sadece sifonu çekmeyi unutan okurlarımızın rahatsızlığını hatırlattık.
Bence Cem, yazdığı branşla ilgili stoklarını tükettiği için birkaç günlük rahatlık sağlamak adına böyle bir yol izledi.
Şimdilerde hacılarla hocalarla, türbanlı güzellerle ilgileniyor.
Sansürün vahametini çok iyi biliyorum ve Cem’in kazan kaldıran cemaatine de sabır tavsiye ediyorum.
Tesisat arızası giderilince ve 'Klozet' normale dönünce, lütfen sifonu çekmeyi unutmayın…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.