Geçenlerde sosyal medyada gördüğüm ve müellifinin kim olduğunu bilmediğim bir paylaşımda şöyle deniliyordu:
“Yarısı kirli suyla dolu bir kovayı temizlemenin iki yolu vardır.
1- Kovayı musluğun altına koyarsın, pis suyu taşırır; sonra yavaş yavaş temizlersin. Bu EĞİTİMDİR.
2- Kovaya bir tekme atar, devirirsin, pis su boşalır, yerine temiz suyu koyarsın. Bu da DEVRİMDİR.”
Türkiye’yi de böyle bir kovaya benzetebiliriz.
Yarısı olmasa da, içinde bir miktar kirli su bulunan bir kova.
Devlet yönetmek, sabır gerektirir.
İçindeki azıcık kirli su için, kovayı tekmeleyemezsin.
Bana göre AK Parti hükümetlerinin ilk günden bu yana uyguladığı politika da, kirli sudan arınması için kovayı musluğun altında tutmasıdır.
Geçmiş yıllarda darbe heveslilerine ve başörtüsü karşıtlarına yönelik yürütülen çalışmalar, son dönemde Gezi eylemlerini tezgahlayan ve alet olanlarla, 17 ve 25 Aralık operasyonlarına tevessül edenler ve onların arkasındaki güçlere karşı yürütülen politika da budur.
Şer gibi görünen her olaydan, Türkiye kirlerinden biraz daha arınarak çıkmaktadır.
Bugünlerde bazı kesimlerin, IŞİD’in Kobani saldırılarını protesto etmek bahanesiyle ülkeyi karıştırma girişimlerine karşı hükümetin ve devletin tutumu yine aynıdır.
Hükümet gerekirse, bu kirliliğin hızlıca temizlenmesi için belki musluğu biraz daha açabilir.
Fakat hiçbir tahrik, hükümete içinde her etnik köken ve siyasi düşünceden, büyük çoğunluğu tertemiz insanları barındıran bu kovayı tekmeletemeyecektir.
İktidarı desteklesek de desteklemesek de, ülkeyi yönetenleri sevsek de sevmesek de, Türkiye'nin bekası için Türk’üyle, Kürt’üyle sağduyulu ve sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz. Bu durumu kardeş kavgasına dönüştürmek isteyenlere fırsat vermemeliyiz.
Önceki gece diğer şehirlerimizdekinin yanı sıra Nazilli ve Ortaklar’da yaşananları da, geç saatlere kadar kaygıyla takip ettik.
Hem Suriye ve Irak tezkeresine karşı çıkıp, hem de “Türkiye Kobani’yi kurtarmalı” diye sokaklarımızı savaş alanlarına dönüştürenlerin, kirli yüzünü bir kez daha görme fırsatı bulduk.
Siirt Aile ve Sosyal Politikalar Müdürü Aydın Sayın abimin gece ve sabah sosyal medyada paylaştığı, sorumluluğu altındaki Yetiştirme Yurdu’nun bu şer güçlerce yakıldığını gösteren fotoğrafları görünce içim cız etti.
Siirt’te yaşanan bu olay ve diğer şehirlerde ambulansların, Kızılay Kan Toplama araçlarının, hastanelerin, kamu binaların, resmi ve sivil araçların yakılması, Atatürk büstlerine saldırılması, bana göre yediği çanağı pislemekten başka bir şey değildi.
Yediği çanağı pisletenlere ve buna yeltenecek olanlara naçizane tavsiyem, lütfen bu kovayı tekmeletmeyin.
İnşallah Türkiye bu sıkıntılı süreçten de güçlenerek çıkar ve fazla bir su sarfiyatı olmadan her fırsatta ülkemizi karıştırmak isteyen bu pisliklerden arınır…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.