Seni karıştırmadan olmaz

Biz gazetecilerin çok sıkça duyduğu bir ifadedir bu;

“Size bomba gibi bir haberim var, ortalık fena karışacak.”

Diyalog şöyle devam eder:

- E anlat hadi..

- Şöyleyken böyle oldu, o şunu yaptı, bu bunu yaptı..

- E sonra..

- Sonrası yok..

- Belge?

- Belge de yok..

- Şikayetçi oldunuz mu?

- Hayır..

- Senin açıklamalarınla mı haber yapacağız?

- Yooo! Sakın beni karıştırmayın..

- E nasıl olacak?

- Siz gazetecisiniz. Belge de bulursunuz…

Muhabbet genellikle böyledir. Dijital hayatla birlikte biraz şekil değiştirmiş olsa da, şimdi yine aynı.

Bugünlerde sosyal medya ve internet yasası üzerinde çalışılıyor. Temel amaç dezenformasyonun, yalan haberciliğin önüne geçmek.

Yukarıda ifade ettiğim diyalogun benzerleriyle ben yaklaşık 25-30 yıldır karşılaşıyorum.

Aslında çözüm, şikayet hakkını güçlü hale getirmek ve şikayetçiyi korumaktan geçiyor. Tabi bu hak istismar ediliyorsa, şikayetçiyi de cezalandıran bir sistem olmalı.

Şikayet hakkını kullanamayan ve şikayet ettiğinde başına bin bir türlü hal geleceğinden endişe edenler, şimdilerde sosyal medyada sahte hesaplarla kendilerini ifade etmeye ve şikayetlerini dile getirmeye çalışıyorlar.

Bu, bir nevi ego tatmininden, iç rahatlatmadan öteye de geçmiyor. Haliyle yakınılan durum artarak devam ediyor, yakınılan kişiler de istedikleri gibi at koşturmayı, “bana bir şey olmaz” aşırı özgüveniyle, daha arsız bir şekilde sürdürüyor.

Dolayısıyla, sosyal medyada sahtekarlıkların önüne geçmenin temel gereksinimlerinden biri de, bu durumun ortadan kaldırılmasıdır.

Bu ülkede arsızlar, hırsızlar, ahlaksızlar değil; onlardan rahatsızlık duyan ve şikayetçi olanlar aşırı özgüvene sahip olmalı.

Müdürünün, şefinin yediği haltları bile bile sırf kendi rahatı bozulmasın diye alenen şikayetçi olmayan / olamayan, sonra da sosyal medyada sahte hesaplarla bunu ortaya koymaya çalışan düzgün insanları, sahtekarlık yapmaya zorlamayın.

Kendince haklı gerekçelerle “Sakın beni karıştırmayın” diyenler, siz de bilin ki;

Seni karıştırmadan olmaz…