Merhum Ali Tekintüre’nin eseri olan, Bülent Ersoy ve Coşkun Sabah’tan dinlediğimiz ve bir zamanlar hemen hepimizin diline dolanan şarkıda diyordu ya hani;
“Baharı bekleyen kumrular gibi
Sen de beni bekle sakın unutma
Ellerin havada gözlerin yolda
Bir tanrıyı bir de beni sakın unutma…”
Onlar da tıpkı öyle bekliyor.
Baharı bekleyen kumrular gibi bekliyorlar.
Elleri havada, gözleri yolda bekliyorlar.
Unutanları unutmadan bekliyorlar.
Umutla bekliyorlar…
Kimler mi bekliyor?
Neyi mi bekliyor?
Staj ve çıraklık sigortası mağdurları, 3308 sayılı yasada yapılacak düzenleme ile staj ve çıraklık sigortası başlangıçlarının SSK başlangıcı sayılarak emeklilik haklarının verilmesini bekliyor.
“Vatan savunmasının sözleşmesi olmaz” diyen uzman çavuşlar, kadro bekliyor.
Memuriyet hakkı kazanmış eski uzman çavuşlar, atama bekliyor.
Kamu mühendisleri, özlük haklarının ve ücretlerinin iyileştirilmesini, eskiden olduğu gibi en az doktorlar kadar değer görmeyi bekliyor.
Müdür yardımcısı ile memurlar arasında unutulmuş kamu şefleri, ek gösterge bekliyor.
Adli mahkumlar ve yakınları, son 10 yılda adil yargılama hak ihlalleri yüzde 70’in üzerinde olduğu için ve Cumhuriyetimizin 100. Yılı hatırına bir genel af bekliyor.
Yaklaşık 21 milyon sabıkalı, sicil affı ve temiz bir sayfa açılmasını bekliyor.
İşinden, eşinden, yuvasından olan milyonlar, bir defaya mahsus ehliyet affı bekliyor.
KİT ve belediye şirketlerinde çalışanlar, yaptıkları işe uygun kadro bekliyor.
Zorunlu emekli edilenler, işlerine iade edilmeyi bekliyor.
Aile sağlığı merkezlerinde çalışanlar, kadro bekliyor.
Ücretli öğretmenler, Kur’an Kursu öğreticileri kadro bekliyor.
İşe girişleri 2000 sonrası olanlar, kademeli emeklilik bekliyor.
TYP’liler, işlerinde süreklilik istiyor.
Bir gün evli kalıp ömür boyu nafaka ödeyenler, süresiz nafakanın kaldırılmasını bekliyor.
Daha çok var…
Hepsi bekliyor.
Uçan kuştan, esen yelden haber bekliyor…
Bunların tamamına yakını, toplumun neredeyse üçte biri, her gün sosyal medyada bekliyor.
Hani çocuklarımızı etkilerinden korumak istediğimiz sosyal medya var ya, o çocukların anne ve babaları gece gündüz orada bekliyor.
Dertlerini anlatmaya çalışıyorlar.
Mesailerinden çalıyorlar.
Çocuklarının, eşlerinin zamanından çalıyorlar.
Sosyal hayattan kopuk, adeta makineleşmiş bir şekilde sosyal medyada bekliyorlar.
Yazdıkları her şeyin herkes tarafından duyulduğunu düşünerek, sırf onlar yazdı diye sorunları ertesi sabah çözülecekmiş inancıyla bekliyorlar.
İstismar ediliyorlar.
Gruplaşıyorlar.
Afralar, tafralar, liderlik kavgaları yapıyorlar.
Bazen hangi amaçla mücadele ettiklerini unutup, birbirleriyle dalaşıyorlar.
Sosyal medyaya, yeni medya bölümünden mezun olmuş çocuklardan daha hakimler.
Ama bazen kendilerine hakim olamıyorlar.
Agresifleşiyorlar.
Her habere inanıyorlar.
Her linki tıklıyorlar.
Merhemi olsa başına sürmesi gereken ‘avukat’, ‘uzman’, ‘hoca’, ‘gazeteci’ takısı kullananların peşine takılıp gidiyorlar.
Bir liderin, bir bakanın ağzından çıkan kelimelerden, mimiklerden olumlu ya da olumsuz mana çıkarıyorlar.
Özet olarak, bizim memleketimizin insanı bu kişiler bedenen aramızda olsalar da, çok ayrı bir dünyada yaşıyorlar.
Sosyal güvenlik, iç güvenlik sorunları ve tehditleri şöyle dursun, mesele bir milli güvenlik sorunu boyutuna ulaşmış durumda.
Görmenizi bekliyorlar.
Duymanızı bekliyorlar.
Çözmenizi bekliyorlar.
Derhal olmasa bile bir süre ve takvim bekliyorlar.
Çözülemeyecek konularsa da açıklama bekliyorlar.
Açıklamalarınızdan tatmin olurlarsa, umutlarını kesmeyi bekliyorlar.
Bekliyorlar.
Cumhurbaşkanını bekliyorlar.
Meclisi bekliyorlar.
Bakanları bekliyorlar.
Bakmayanları bekliyorlar.
Bakıp da unutanları bekliyorlar.
Sizi bekliyorlar.
Bizi bekliyorlar.
Müjde bekliyorlar…
Müjde yoksa da, umutsuz vakaysa, canlı ölüler olarak en azından birer mezarları olmasını bekliyorlar.
Bekletmeyin.
Bekletmeyelim…
"Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar."
NFK
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.