Başkalarınca “takıntı” diye adlandırsa da, her insanın kendine özgü bazı hassasiyetleri vardır. Örneğin, veresiye alışveriş yaptığımız bir esnaf dostumuza borcumuz 500 liraya ulaşmış olsa bile umursamayız, ama 30-40 liralık elektrik faturasını bizzat kendimiz ödeyebilmek için saatlerce kuyrukta bekleriz.
Genellikle, resmi kurumlara olan borçlarımız için daha hassas davranırız. Biliriz ki, faturayı ödemezsek elektriğimiz, suyumuz, telefonumuz, internetimiz kesilir. Vergimizi aksatırsak, sigorta – Bağ-Kur primini ödemezsek borcumuza günlük faiz uygulanmaya başlar, hatta banka hesaplarımıza elektronik haciz bile uygulanabilir.
Toplumsal yaşamdaki hassasiyetlerimizin yanı sıra, dini ve milli hassasiyetlerimiz de vardır. Çok şükür son aylarda artık öyle haberler işitmiyoruz, ama şehit haberleri geldiğinde festivalleri, şenlikleri, konserleri iptal ederiz. Mesela bizim köyde bir kişi öldüğünde, kahveci müşterilerine birkaç gün okey takımı, domino taşları, pişti kağıtları vermez. Hatta eskiden böyle günlerde köy kahvesinde televizyon bile açılmazdı.
Milli hassasiyetlerimizin en başında ise bayrak sevgisi ve Milli Marşımıza duyarlılığımız geliyor. Namaza gitmesek de, Ezan’a saygı gösteririz. O dini çağrıyı işittiğimizde, kendimize çeki düzen veririz.
Tüm bunları niye mi anlatıyorum?
Kurban Bayramı’ndan üç beş gün önce, muhabir arkadaşlarımızdan biri, “Abi Vali Bey eşiyle birlikte hacca gitmiş, bilginiz var mı? Ben öğrendiğim kadarıyla birkaç satır bir şeyler yazabilirim” dedi.
Ben de, teyit ettirdikten sonra konuyla ilgili haber yapabileceğimizi söyledim. Sonrasında da, Yazı İşleri Müdürümüze görev verip, bu konuyu araştırmasını, Vali Bey’in hacca ne zaman gittiğini, eşiyle mi yoksa yalnız mı gittiğini, ne zaman döneceğini, ilk kez mi hacca gitmiş olduğunu sorup öğrenmesini ve edindiği bilgiler doğrultusunda bir haber hazırlamasını istedim.
Valilik’te böyle resmi bir unvan ve sıfat var mı bilmiyorum, ama önce “Vali’nin Danışmanı” dediği biriyle görüştü. Aldığı cevap, Vali’nin yurt dışında olduğu, nereye gittiğinin bilinmediği, daha doğrusu bilgi verilemeyeceği şeklinde yuvarlak ifadeler oldu. Bunun üzerine ben Vali’nin yerine kimin vekalet ettiğini öğrenmesini ve bizzat ondan bilgi almasını istedim.
Arkadaşımız Vali Vekili’ni de arayarak, bu konuda bilgi edinmeye çalıştı. Onun da cevabı, çok farklı olmadı. Vali Bey’in yurt dışında olduğunu, hacca gidip gitmediğini bilmediğini, dönüşüne kadar Valilik Makamı’na vekalet görevinin kendisine verildiğini söyledi.
Sonrasında Vali Bey’in Aydın’da göreve başladığı günlerde “24 saat açık olacak” dediği telefonunu birkaç kez arayan Yazı İşleri Müdürümüz, herhangi bir yanıt alamadı. Bu aramalardan birkaç gün sonra, “Vali Bey’i aramışsınız. Hayırdır?” diye başka bir numaradan arkadaşımıza geri dönen görevli de, Vali Bey’in yurt dışında olduğu bilgisi dışında bilgi sahibi olmadıklarını iletti.
Tüm bu yaşananlar ve yapılan görüşmelerden sonra arkadaşlara, haberci refleksi ile bana öfkelenseler de, böyle bir haber yapmamalarını söyledim.
Çünkü, belli ki Vali Bey’in bu konuda hassasiyeti var. Hac ibadetini gizli bir şekilde, kimseye duyurmadan yerine getirmek istemiş. Tıpkı geçmiş yıllarda Vali Mustafa Malay’ın Cuma Namazı’nı Bey Cami yerine, kıyıda kenardaki veya köylerdeki camilerde kılma hassasiyeti gibi.
Bize de bu hassasiyetlere saygı duymak düşer. Hayat haberdir, ama her şey haber değildir.
Belki, “Cumhurbaşkanı bile hacca gittiğini gizleme gereği duymuyor” diyeceksiniz. O da, onun hassasiyeti.
Vali Bey’in hassasiyetine rağmen böyle bir yazı yazmamam gerektiğini de biliyorum. Fakat birileri sosyal medyada “Vali Bey’e mübarek olsun ziyaretindeyiz” diye fotoğraflar paylaşarak bir nevi bize haber atlatıyorlarsa, bu konuda yaşadıklarımızı okurlarımızla paylaşmak da bize farz oldu.
İslam’ın 5 temel şartından biri olan Hac farizasını yerine getiren Sayın Valimize “Mübarek olsun, Allah kabul etsin” diyoruz.
İbadetlerini gizlilik hassasiyetiyle yerine getiren Hacı Abimizden, daha dün yine Aydın-Muğla Karayolu’nun Böcek ile Hallaçlar köyleri arasındaki bölümünde tezgah açan malum haysiyetsiz ablalarımızın oluşturduğu rahatsızlığın acilen giderilmesi hususunda da azami hassasiyet göstermesini beklediğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz.
Keşke onlar da yurt dışına (!) gitse ve biz de bir daha haber - yorum yapmak zorunda kalmasak…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.