Ülke olarak, tam bir sabır testinden geçiyoruz. Bir yanda çok bağıranlar, yakıp yıkanlar, gürültü çıkaranlar, diğer yanda sükunetle bu tiyatroyu izleyenler.
Sandıktan çıkan sonuçlara ve ülkenin geldiği noktaya hala tahammül edemeyenler, yüzde 50’lik eşitliğin bozulması için tüm enstrümanlarını kullanıyor.
Sanıyorlar ki, yaptıkları cazgırlıklarla bu eşitlik lehlerinde değişecek. Böyle davranarak ülkelerine ihanet ettiklerinin, güçlünün ekmeğine yağ sürüp kitlesini kemikleştirdiklerinin farkında bile değiller.
Ülkeyi yangın yerine çeviren, para piyasalarını sarsan, toplumu geren tartışmaların temeline baktığınızda, elle tutulur ciddi bir mesele de yok.
“Gözünün üstünde kaşın var” diyerek tahrik eden, kavga çıkaranlara karşı, sadece sabretmek gerekiyor.
Fakat tahammülün de bir sınırı vardır…
* * *
Aydın’da da tahammül göstermemiz gereken konular var.
Adama görev, makam, mevki verip “Aydın’ın yatırımlarını planla ve koordine et” demişler. Ama gel gör ki, o Aydın’ın yatırımlarını değil, devletin sunduğu imkan ve olanakları da kullanarak, kendi çıkarlarını planlayıp koordine etmiş.
“Arsız adama söz neylesin, kokmuş ete tuz neylesin” atasözünde anlatılmaya çalışıldığı gibi, onca belge ve bilgiye rağmen, “iftiraya uğradım” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışması da düşündürücü.
Düşündürücü olan bir başka husus da, bu adamın hala Aydın Valisi tarafından görevinde tutuluyor olması.
Vali Bey’e ya da savcılara işini öğretecek değiliz. Ama o kurumdaki bilgisayar ve telefonlar hala bu aç gözlü bürokrat tarafından kullanılmaya devam ediyorsa, işlediği zimmet suçuna ortak oluyor, bir başka yönüyle de delilleri karartmasına göz yumuyorsunuz demektir.
Cazgıra tahammül, hırsıza tahammül…
Ama nereye kadar?
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.