Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan yasa tasarısına göre, bundan böyle zeytinliklere hayvan sokulması yasaklanacakmış.
Tarlalarda özel dikimle ve bilimsel metotlarla yapılan zeytincilik için bu tasarı desteklenebilir hatta bu tasarıyı TBMM gündemine getirenler tebrik bile edilebilir.
Fakat ülkemiz ve Aydın zeytinciliğinin bir gerçeği var ki, bu topraklarda zeytinciliğin yüzde 80’i geleneksel yöntemlerle yapılmaktadır.
Zeytin, belki Allah’ın bu yöreye bir lütfudur ve Kur’an-ı Kerim’de ‘incir’ ile birlikte anılmıştır.
Aydın’da ve Ege’nin birçok ilinde, zeytincilik ve hayvancılık iç içedir.
Sığırlar, etrafı kuru taş duvarlarla ya da tel örgülerle çevrili zeytinliklerde otlar ve zeytin ağaçlarına da zarar vermez.
O ihtimale karşı, sığırlara ‘baş ayağı’ denilen yöntem uygulanır ki, başlarını belli bir mesafeden fazla kaldıramazlar.
Sığırların zeytinliklerde otlatılması, olası yangınların en az zararla atlatılmasını da sağlar.
Hal böyle iken, tüm zeytinliklerde ve hele doğada kendiliğinden yetişen ve ‘organik’ diye teşvik edilen geleneksel zeytinciliğin yapıldığı alanlara hayvan girişini yasaklamak, en hafif tabiri ile ‘cinayet’ demektir.
Zeytinlerin korunmasına ve zeytinciliğin geliştirilmesine bir sözümüz olamaz.
Fakat Aydın ve yöresinde zeytincilik ve hayvancılıktaki bu gerçekleri dikkate aldığımızda, bu tasarının TBMM’ye geldiği şekliyle yasalaşmasına engel olunmalıdır.
Bölge milletvekillerini bu konuda hassas olmaya ve tasarının görüşülmesi sırasında Aydın’ın bu gerçeklerini TBMM kürsüsünde dile getirmeye davet ediyorum.
Başta ziraat odaları olmak üzere, bölgemizde tarım ve hayvancılık alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları da bu tasarının yasalaşmasına engel olmalıdır.
Aksi halde bu yasa Aydın’da zeytinciliği de, hayvancılığı da bitirir…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.