Hayat pahalılığı ve zamlar yüzünden herşeyin fiyatı almış başını gidiyorken, ne yazık ki insan hayatı gitgide ucuzlamakta ve değersizleşmekte...
Hayatın ucuzluğundan kastım elbette ki parasal değil, insanların yaşama haklarının kolay ve basit bir şekilde ellerinden alınabiliyor oluşudur...
Trafik kazaları, terör, cinayet, intihar, gıda ürünlerindeki tağşişler, uyuşturucu ve alkol kullanımındaki artış benzeri sebeplerle hergün pek çok insanımız hayattan kopmakta, sevgililer, ana-babalar, çocuklar birbirinden ayrılmakta, ocaklara ateşler düşmekte...
Ne yazık ki bu ülkede;
Bindiğiniz bir trende güle oynaya seyahat ederken, sel sularının altını boşalttığı raylar yüzünden bir anda hayatınız sonlanabilir ve tüm sevdiklerinize veda edebilirsiniz...
Sıcacık evinizde ailenizle mutlu ve mesut yaşarken, hırsız bir müteahhit ya da evindeki kolonu kesen geri zekalı bir alt komşunuz yüzünden eviniz başınıza yıkılabilir...
Organ kaçakçısı bir doktora denk gelip, yeni doğan çocuğunuz elinizden kayıp gidebilir...
Dere yatağına yaptığınız ev yüzünden sel sularına kapılıp ölebilirsiniz...
Deprem enkazında kurtarılmayı beklerken, enkaz kaldırmaya gelen bir iş makinasının kepçesi altında ezilip can verebilirsiniz...
Kısacası, akla hayale gelmeyecek bir sürü sebepten ötürü pisi pisine ölebilirsiniz...
Ne yazık ki, para kazanma hırsı, denetimsizlik, tedbirsizlik, ihmal, cezaların yetersizliği, vicdan yoksunluğu, ahlaksızlık, gücün menfaat için kullanılması, eğitimsizlik ve daha pek çok sebeple hayatımız risk altında ve her saniye ölümle karşı karşıyayız...
İnsan olmak en büyük nimet ve insan yaratılanların en şereflisi (eşref-i mahlukat) iken, ne yazık ki insana en çok zarar veren de gene insanın bizzat kendisi...
Bile bile lades edenler yüzünden, binlerce insan pisi pisine ölmekte. Her şeyin pahalı, fakat insan hayatının bu kadar ucuz olduğu bir başka ülke var mıdır, bilmiyorum...
Görevini yapmayanlar, ihmaller, para hırsı, kayırmacılık ve daha pek çok sebep yüzünden yaklaşık 78 kişinin öldüğü ve onlarca kişinin de yaralandığı, bir başka deyişle, her yaştan bir sürü insanın yaşama hakkının elinden alındığı bir hadiseyi geçtiğimiz hafta Bolu Kartalkaya'da yaşadık.
Köroğlu Dağları'nın zirvesindeki 5 otelden 1'i olan Grand Kartal Otel'de 21 Ocak'ta gece saatlerinde yangın çıktı ve bu yangında 78 kişi hayatını kaybetti.
Otelin yangına yönelik neredeyse hiçbir tedbirinin olmayışı ve ihmaller zinciri nedeniyle tahliye edilemeyen pek çok vatandaşımızın ölümü yüreklerimizi dağlarken, bir kez daha anladık ki bu ülkede insan olmak gerçekten çok zor ve insan hayatı çok ucuz...
Yaşanan hadise bana göre asla bir kaza değil, tam tersine, göz göre göre işlenen bir cinayettir.
Sorarım sizlere, cinayet işlemek için illa bir kurşuna mı gerek vardır?
Öylesi kurşunsuz cinayetler var ki, kurşundan daha yok edici ve daha ölümcül...
İhmal ve gerevini yapmamak suretiyle insanların yaşama haklarını elinden alanlar da katil sayılmazlar mı?
Kartalkaya'da yaşanan yangın felaketi ne bir kaza ne de tesadüftür. Yaşanan hadise, para hırsı ve daha fazla kâr için insan hayatını hiçe sayan, vahşi kapitalizmin esiri olmuş katillerin işledikleri cinayetten başka birşey değildir. Zira her ihmal aslında bir cinayettir. En acı olanı da, çoğu zaman bizi felaketler değil, ihmaller öldürüyor...
Düşünsenize;
Uzun zamandır dersler ve imtihanlarla boğuşmakten yorulan çocuğunuzu ve eşinizi alıp tatil için geldiğiniz otelde bir gece vakti cehennemi yaşıyor ve ölüyorsunuz...
Yurtdışından kalkıp arkadaşlarınızla kayak yapmak üzere gittiğiniz dağ başındaki otelde acıların en büyüğünü yaşıyor, karlı tepelerde diri diri yanıyorsunuz...
Üç kuruş para kazanıp ailenizi geçindirmek için çalıştığınız işyeri sizin mezarınız oluyor...
Neden, ne için ve ne yüzünden?
Kalma ücreti olarak gecelik 25-30 bin lira aldığı oteline bir yangın merdiveni yaptırmayı çok gören, yeterki görüntüsü güzel olsun diye otelin giriş-çıkış yollarına halıyla kaplayan, yangın namına en küçük tedbiri bile almayan adamlar yüzünden...
Yangın tedbirleri açısından son derece yetersiz bir otele ruhsat veren itfaiyeciler yüzünden,
Kapısında "Bu bina turizm bakanlığının denetimi altındadır" yazdığı halde bu denetimi yapmamış olan bakan ve bakanlık görevlileri yüzünden...
Mutfak yangınlarında yangına nasıl müdahale edilmesi gerektiğini bilmeyen aşçı ve yamaklar yüzünden...
Fakat gel gör ki hiç kimse suçu sahiplenmiyor. Herkes suçu başkasının üzerine atma peşinde. Biri de çıkıp, bu olayda az ya da çok benim de sorımluluğum var deyip istifa etmiyor....
Yazıklar olsun size!
Küçücük çocukların pempe rüyalarını mahvettiniz...
Nefes almak için tatile gidenlerin nefeslerini kestiniz...
Üç kuruşluk rant ve menfaat için değer miydi be...
Utanın!
Yere batsın koltuğunuz da, makamınız da, paranız da...
Ölenlere rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.