Takip Et
  • 5 Eylül 2024, Perşembe

BÜLBÜL GÜLE, KARGA ÇÖPLÜĞE GÖTÜRÜR...

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki at iziyle it izi birbirine karışmış vaziyette. Dört bir yanımız sayısız çeldiriciyle dolu. İyi sandıklarımız kötü, doğru bildiklerimiz yanlış, güzel gördüklerimiz çirkin, kolay zannnettiklerimiz zor, mert bildiklerimiz namert ve nihayet namuslu sandıklarımız namussuz çıkıyorlar...

Ne yazık ki gerçek dost, arkadaş, müttefik, peşinden gidilip sözü dinlenecek liderler ve rehberleri mumla arıyoruz. Bu yüzden kimleri dost ve arkadaş edindiğimiz, kimlerin peşinden gittiğimiz, kimlerle işbirliği ve ortaklık yaptığımız konusunda kılı kırk yarmak ve eskisinden çok daha fazla dikkatli olmak zorundayız. Aksi takdirde üzülmek, acımak, madden ve manen zarara uğramak ve hatta dünya ve ahiretimizi kaybetmek içten bile değil...

Mevlana'nın şu sözü hepimize adeta bir tembih niteliğinde;

"Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin; çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür."

Hz. Mevlana bu sözüyle bizlere nereye gitmek, neye ulaşmak, neye kavuşmak istiyorsak ona uygun dost ve arkadaşlar, rehberler ve liderler arayıp bulmak zorunda olduğumuzu hatırlatıyor. Zira hedefe giden yolda kiminle beraber olduğumuz son derece önemli...

Bal kuşu ile bal porsuğu arasındaki işbirliğinin hikayesini hiç duymuş muydunuz?

Bu iki hayvan arasında tam anlamıyla doğal bir “müttefiklik” söz konusu olup, biri olmadan diğeri karnını doyuramaz ve hatta hayatta kalamaz. Yani bu iki hayvan, ancak birlikte hareket ederek hayat mücadelesinden galip çıkabilmektedirler...

Bal kuşu, hayatta kalmak için yiyecek olarak büyük ölçüde balmumu, arı larvaları ve bal arısı ile beslenen, fakat arı sokmalarından dolayı kovanlara yaklaşamayan bir hayvandır.

Bal porsuğu ise bal yemeyi çok seven ve arı sokmalarına karşı da son derece dayanıklı bir hayvandır.

Öte yandan, bal kuşu iş birliğine yatkın, öğrenmeye açık ve zeki bir canlı türü olup, bu anlamda doğadaki ilk işbirliğini bal porsuğu ile yapar.

Son derece mahir bir ötüş yeteneğine sahip olan bal kuşu, arı kovanı bulduğunda eşsiz sesi ve kanat çırpışlarıyla bal porsuğunun dikkatini çeker ve onu bulduğu bal kovanına kadar götürür. Bal porsuğu kovana ulaştığında derhal saldırıp kovanı dağıtır, peteklerdeki balı korkusuzca tüketir ve balın küçük bir kısmını da teşekkür babında kendisine rehberlik eden bal kuşuna bırakır. Zira bal porsuğu bilir ki bunu yapmazsa bir daha bala ulaşamayacaktır. Bal kuşu da kendisine bırakılan bal ve peteklerle güzel bir ziyafet çeker...

Hemen belirtmeliyim ki bal kuşları ile bal porsuğu arasındaki ortaklığın bir benzeri, bu ilişkiyi bir şekilde öğrenen, arılardan korunmak için duman kullanmayı bilen Afrika'daki bazı ilkel kabile insanları ile bal kuşu arasında da mevcuttur.

Ne dersiniz, bal porsukları ve Afrikalı siyah adamlar eğer doğru rehberle işbirliği yapmasalardı bala ulaşabilir ve hayatta kalabilirler miydi?..

Tabi ki hayır...

O halde, ancak doğru rehberler edinmek bizi hedefe götürür demek yanlış olmasa gerektir. Denilmiştir ki, 'Arıyla uçan bala, sinekle uçan gübreye konar'...

Aslında yanlış rehberin peşine takılmanın bizi ve toplumumuzu ne hale getirdiği konusunda yakın geçmişimizde bir FETÖ tecrübemiz mevcut. Dindarlık kisvesi altında insanların güvenini kazanan sümüklü bir adamın toplumu, ülkeyi ve devleti nasıl perişan ettiğine hep birlikte daha takın geçmişte şahit olmadık mı? O halde her sakallı ve cübbeliyi Müslüman sanmamak, ambalajına kanmamak, tatlı sözlerine aldanmamak gerekir...

Şeyhim, uçarım, kaçarım vesaire deyip insanları peşine takmaya çalışanların gerçek ya da sahte mürşidler olup olmadıklarını anlamanın bir sürü yolu var. Bunlardan en kolay olanı ise, bu kişilerin sizi Allah'a mı yoksa kendilerine mi bağlamak istediklerine bakmaktır.

Prof. Dr. Emin Işık bir konuşmasında "Eğer bir mürşit insanları kendine bağlıyorsa bu çete demektir, eğer Allah'a bağlıyorsa o kişi mürşittir" demektedir.

Yanlış insanların peşine takılma hastalığımız sanmayın ki sadece sahte din adamlarının peşine takılma ile sınırlı; siyaset, ticaret ve daha pek çok alanda da yanlış adamların, bir başke deyişle adam sandıklarımızın peşine takıldığımız çokça vakidir. Bu tür adamların çekim alanına bir kez girdiğinizde ise artık onların oyuncağı olmuşsunuz demektir. Bundan sonrası onlar için artık çok kolay; arasına zehir koydukları tatlıları size bol bol yedirip dünya ve ahiretinizi mahvederler...

Aslında yüzde yüz doğru ve hatasız insan yoktur. Doğru ya da yanlış olan insan değil, insanda tezahür eden söz ve davranışlardır. Bu nedenle bizim peşinden gitmemiz gerekenler elinden ve dilinden doğru, yalansız ve gerçek söz ve eylemlerin çıktığı kişiler olmalıdır. Bu hususla alakalı olarak şu söz ne kadar da anlamlıdır;

"Kimin peşinden gittiğinize dikkat edin; çünkü deniz yarıldığında sadece Firavun değil, Firavun'un peşinden gidenler de boğuldu..."

Öyle insanların yanında ol ki onlarla aynı fotoğraf karesinde olduğuna şükredesin; öyle insanlara karşı dur ki onlarla aynı fotoğraf karesinde olmadığına övünesin. Unutma ki gül bahçesine giren gül kokar...

Son söz;

Kıtmir bize öğretti ki, doğru kişileri dost edinmek köpeği bile Cennetlik yapar...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.