Takip Et
  • 18 Ocak 2024, Perşembe

İÇİNDE BABAMIN NEFESİ VAR...

Geçtiğimiz Cuma günü ajanslara düşen kara bir haberle gene ocaklara ateş düştü, gene ciğerlerimiz yandı...

 

Pençe-Kilit Harekatı bölgesindeki bir üs bölgemize sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada ne yazık ki 9 ana kuzusu şehit oldu...

 

Ah be Anadolu! Bir kez daha her köşen ağlayan analarla doldu...

 

Siz şehit haberi almak nedir bilir misiniz?

 

Bu vatan için gecesini gündüzüne katarak, yaz-kış demeden ve bizler yataklarımızda rahat rahat uyuyalım diye görevlerini yaparken şehit düşen bir aslan parçasının anası, babası, kardeşi veya bacısı olmak ne demek bilir misiniz?

 

Peki, çatışmada çocukları vurulan bir aileye şehit haberi vermenin zorluğunu bilir misiniz siz?

 

Bilmiyorsanız, buyrun şu metinde yazılanları bir okuyun da birine şehit haberi vermek nasıl birşeymiş anlamaya çalışın;

 

"Sabah daha mesaiye başlamadan yazılı bir emir düşer önünüze; "Yukarı köyden Ahmet oğlu Mehmet şehit düşmüştür"...

 

Yarabbim dersin, dağa çıksam üç gün aç susuz kalsam da şu haberi vermesem. Lakin nafile, vazife kutsaldır; giyersin tören üniformanı, birkaç Mehmetçikle birlikte hastaneden gelen ambulansı da arkana alarak düşersin yola. Vatandaş da öğrenmiştir artık, bir askeri araç hemen arkasında bir ambulans ile gidiyorsa bir eve ateşin düştüğünü. Yaklaştığın her kasaba veya köyün buz kesildiğini hissedersin. Varırsın köye, askerde evladı olan her haneden inceden bir sızının yükseldiğini, “Aman bizim eve doğru gelmesin” diye dua edildiğini duyar gibi olursun. Herkes büyülenmiş gibi izler seni, hangi eve gidilecek diye ıstıraplı bir merak sarar ortalığı. Şehidin evine doğru yaklaşmaya başladığında, bahçedeki ihtiyarın büyülenmiş gibi sana baktığını, bacaklarının titrediğini, elindeki bastondan güç alarak zar zor ayakta durmaya çalıştığını görürsün, gitmek istemez ayakların...

Bu sırada pencerelerde de bir hareket başlar ve kapının önüne telaşla bir anne çıkar, bir sana, bir arkanda yere bakan Mehmetçiklere, bir de ambulansa bakar. Sonra atar kendini yere, oğlu daha toprak altına girmeden o ana düşer toprağa. Öyle bir vurur ki yere, zelzele oluyor sanırsın. Konu komşu yığılır, feryat figan birbirine karışır. Zannedersin ki kıyamet kopuyor…

 

Kimi ana önce sana doğru koşar, ellerine sarılır, son bir umutla yüzüne bakar, “Yaralı değil mi komutan?” diye sorar, başını öne eğer, hiçbir şey diyemezsin. Dizlerinin bağı çözülür, çökersin anayla birlikte yere, o ağlar sen ağlarsın. Hemşire elinin titremesinden, gözünün yaşını silmekten sakinleştirici iğneyi yapamaz bile...

 

Bir de babalar var, fidan gibi evlatlarını vatana feda eden babalar...

 

Sicim gibi gözyaşları dökülürken gözünden, acıya garkolmuş bir gururla, “Vatan sağ olsun, vatan sağ olsun, çok şükür ben artık şehit babasıyım” dediklerini duyarsınız. Kimi içine akıtır gözyaşlarını, kimi de taş kesilir donar kalır. Kimi dua eder, kimi beddua. Kimi kendi saçlarını yolarken, kimi de sizin saçlarınızı yolar, ne şapka kalır başınızda ne omuzlarınızda rütbe; söker atar...

 

Asıl kıyamet bir iki gün sonra cenazeyle birlikte köye vardığında kopar, gerçekle yüzleşme günüdür o gün. Köylü alır şehidini omuzlara, yer yerinden oynar. Tören mören hak getire, ne protokol kalır ne düzen. Kimi, “Evladımı en son haliyle hatırlamak istiyorum” der, görmek istemez naaşını, kimi de ille de “göreceğim” der. Gösteremezsin ki, tabuttaki şehidin ya yüzü yoktur, ya bacağı, ya da başka bir uzvu...

 

Bir üsteğmen ya da yüzbaşı, elinde daha önce de okuduğu, sadece isim hanesi değiştirilmiş standart metni okur ve “Kanı yerde kalmayacak” diyerek, bitirir konuşmayı. Tabuta sarılı analar, babalar, bacılar, gardaşlar bunu duymazlar bile, duysalar da inanmazlar, inanmak istemezler...

 

Sonuç olarak, geride bir mezar, bir bayrak ve gözü yaşlı ana, baba ve gardaşlar, bazen de boynu bükük bir eş ve ne olup bittiğini anlamaya çalışan çocuklar kalır"

...

Gene çatışmada şehit olmuş bir askerimizin evine taziyeye giden bir binbaşı anlatıyor;

 

"Ailesine taziyeye gittiğimiz şehidimizin beş yaşında bir kızı vardı ve elindeki mavi balonu hiç kimseye vermiyordu. "Beraber oynayalım mı" dedim. "Olmaz, patlarsa ölürüm" dedi. "Patlarsa ben sana binlerce balon alırım" dedim. Minik kız, beni bir mıh gibi yere saplayan ve karşılığında hiçbirşey söyleyemediğim şu cevabı verdi:

 

- Babam şişirdi bu balonu, içinde onun nefesi var..."

...

2017 yılında Diyarbakır'da terör örgütü PKK'ya yönelik operasyonda şehit düşen polis memuru A.T. Taşdemir'in şehadet haberini alan İzmir Selçuk'taki imam babası ise gazetecilere yaptığı açıklamada şunları söylemektedir;

 

"Bu ezan ve bayrak, necip milletin omuzunda yücelmeye devam edecek. Benim oğlum peygamberlerin yanında olan şehadet makamına ulaştı. Doğduğunda Rabbim bizi şereflendirmişti, şehit olarak ölümüyle de yine şereflendirdi. Ben Rabbimin hükmüne boyun eğdim, hiç şikayetim yok. Rabbimizden gelen başım gözüm üstüne. Bizim ümmetimiz, milletimiz, vatanımız sağ olsun, Allah bu millete zeval vermesin. Siyonistlerle, kafirlerle, haçlılarla cihat ederken benim oğlum şehit oldu, bundan şeref duyuyorum. Elhamdülillah Rabbim bize böyle bir makamı lütfetti."

...

Bütün bunlara karşın, bir de şehide şehit diyemeyen şerefsizler var...

 

Geçen hafta 9 şehit verdiğimiz malum çatışma ile ilgili paylaşımlar yapan "sol" isimli bir haber portalı, bu vatan için canlarını verenlere şehit diyemeyip "ölen askerler" ifadesi ile geçiştirmeye çalıştı şehit haberini. Tıpkı Öcalana "Sayın" deyip, şehitlerimize sadece "asker" diyen dağdaki teröristlerin meclisteki sözcüleri gibi...

 

Sınırlarımızda elbette ki sorun var, dört bir yanımız düşman kaynıyor. Fakat, hırsız içerden olunca malesef kapı kilit tutmuyor. Bu nedenle de, ya dağdaki hainlerle (her şehit haberinde yüzleri gülümseyen) meclisteki temsilcilerinin irtibatı kesilmeli, ya da meclistekiler dağa gönderilmeli...

 

Son sözü Hun İmparatoru Atilla söylesin;

 

Eğer sınırlarınızda sorun varsa, bunu gidermenin tek yolu sınırlarınızı genişletmektir...

 

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.