İçimizde öyle çok işgüzar ve hadsiz insan var ki, neredeyse hergün yeni bir densizliklerine şahit oluyoruz...
Geçtiğimiz günlerde İzmir Karşıyaka'da bulunan Zübeyde Hanım Nikah Sarayı'nda yaşanan bir olay, sosyal medyada tartışmalara neden oldu.
Söz konusu mekanda nikah sahibinin bilgisi dahilinde nikah öncesi dua okuma girişiminde bulunan bir din görevlisi, kadın nikah memurunun hışmına uğradı. Nikah memurunun, “Burası resmi daire dua okumanıza müsaade edemeyiz, evinizde yapabilirsiniz” diyerek elinden mikrofonunu aldığı din görevlisinin mikrofonsuz dua okuma çabası ise, salonda yüksek sesle müzik çalınarak sabote edildi...
Fesubhanallah !!!
İnsan olayı duyunca gayr-i ihtiyari olarak olayın faillerinden birinin Yunan işgalcisi, diğerinin ise Müslüman bir Türk olduğu hissine kapılıyor. Öyle ya, bu yapılan hareketin pek çok benzerini Yunanın Ege'yi işgalinde görmüştük. Onlar da camileri basmışlar, dindarlara işkence etmişler ve Kuran'a el uzatmışlardı. Anladık ki hepsini denize dökememişiz...
Ah be kardeşim, sizin dine, dindara ve İslam'a karşı kininiz hiç bitmeyecek değil mi?
Müslümanların çoğunlukta olduğu bir toplumda, nikah gibi kutsal bir merasimde dua edip, yeni evlenen çiftler için hayır duada bulunmak sizi neden rahatsız etti, ah bir anlayabilsek...
Sorsak, tıpkı orada söylediğiniz gibi, burası resmi bir daire ve bu merasim resmi bir merasim diyeceksiniz, adım gibi eminim. Elbette ki korkunuzdan ve tilki kurnazlığınızdan ""Burası laik bir ülke ve biz İslam'a karşıyız" diyemeyeceksiniz. Hatta belki de "Benim ninem de başörtüsü takıyor, namazını kılıyor, duasını ediyor, ama bunları evde yapıyor vs" gibi laflar geveleyeceksiniz. Çünkü ikiyüzlüsünüz, İslam düşmanısınız ve korkaksınız...
Siz önce gidin de "laiklik nedir, ne değildir" onu öğrenin...
Siz gidin de başka ülkelerde kıyılan nikahların dualarla ve hatta din adamları eşliğinde kıyıldığını öğrenin de gelin...
Siz gidin de önce yüzünüzdeki entel dantel maskeleri çıkarıp, korkmadan gerçek yüzünüzle karşımıza gelin...
Ah ah! Sizin kaç tane yüzünüz var bir anlayabilsek...
İşinize geldi mi menfaatiniz için başörtülü insanları vizyona koyan, göstermelik namazlar kılan, konuşmalarınıza dualar serpiştiren sizler, eminim ki yüzünüzü yıkarken oldukça zorlanıyorsunuzdur; zira sizin pek çok yüzünüz var...
Nikah memuru mu yoksa nifak memuru mu olduğu belli olmayan o kadına şunları söylemek gerekir;
Öncelikle ikiyüzlülüğünün ve kıvırmanın lüzumu yok!
Şunu unutma ki nikah salonları resmi daire sayılmazlar. Eğer orası senin dediğin gibi resmi daire ise, sen ne sebeple resmi daire dediğin bir yerde müzik yayını yapıyorsun?
Resmi dairede dua etmek yasak da, yüksek sesle müzik yayını yapmak mı serbest?
Orası babanın malı olmadığı gibi, sen de o mülkün sahibi değilsin. Sen, sana verilen görevi yerine getirmekle mükellef, sıradan bir devlet memurusun. O halde hadsizlik edip boyundan büyük işlere kalkışmak abesle iştigal ve işgüzarlıktan başka birşey değildir...
Duanı evde yap demek ne demek? Dua ederken sana mı sorulacak? Duanın yeri mi olur? Duaya karşı bu hazımsızlığının sebebi ne?
Kaldı ki sözkonusu dua nikah saati öncesinde yapılmak istenmiş. Bunun kime ne zararı var? O dua senin işini aksattı da, çok önemli başka işlerine mi geç kaldın?
Ne oldu şimdi, kısa bir duayı ve içinde okunan Allah Kelamını engelliyerek ağababalarından aferim mi aldın? Kutsal bir görevi ifa etmenin hazzını mı yaşadın?
Milleti birbirine düşürdün de ne oldu? Topluma nifak tohumu ekmekle eline ne geçti?
Ha, "Ben bu hareketi planlı yapmadım, yaptıklarım içimdeki kinin, nefretin ve inancımın bir gereği olarak kendiliğinden gelişti" diyorsan da, taşlaşmış kalbin ve önyargılarınla o işi yapma, defol git...
Ya arkadaş, ben bu zihniyeti anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Ne istiyorsunuz milletin başörtüsünden, duasından ve namazından? Siz uzaya gidecektiniz de, roketiniz inançlı insanların başörtüsü veya tespihine mi takıldı?
Mademki laik bir ülkede yaşıyoruz, madem ki özgürüz, madem ki acıda ve kederde biriz, o halde size ne oluyor da durduk yerde delleniyorsunuz?
Sakin olun, gevşeyin, rahat olun...
Bilin ki ağzınızla Allah'ın nurunu asla söndüremeyeceksiniz. Siz istemeseniz de Allah nurunu mutlaka tamamlayacak...
Bit çift söz de, dua etsin diye davet ettiği hocanın yanında duramayan nikah sahibine, Müslümanım diye ortalıkta gezip, amin dediği dua engellendiği halde ses çıkarmayan davetlilere ve ettiği duanın ardında duramayıp susan hocaya;
Hiç biriniz o densiz kadın kadar cesur ve inancınıza sadık olamadınız. İçinizde o hadsize haddini bildirecek bir tane delikanlı yok muydu? Oysa had bildirmek için illa onun gibi şirret olmanız ve seviyesizlik yapmanız gerekmezdi; Onun kendi işinden başka işlere karışmasına ve insanların inançlarına müdahale etmesine karşı elbette yapabileceğiniz çok şey vardı, ama yapmadınız. Bu ayıp da size yeter...
Bir kez daha anladık ki, meydanı boş buldukça bu densiz insanlar böyle hadsizlikler yapmaya devam edecekler ve yine anladık ki bizden bir nane olmaz...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.