Çok Değerli Okurlarım,
Pek çoğunuzun bildiği gibi, geçtiğimiz Cuma akşamı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ve ABD'li Senatör Lindsey Graham ile birlikte dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say'ın Ankara'da düzenlenen Truva Sonatı konserine katıldı.
Fazıl Say'ın performansını ayakta alkışlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konserin sonunda sahneye çıktı ve Say'ı tebrik ederek Aşık Veysel'in "Kara Toprak" plağını Ona hediye etti. Say da, konserine katılımı nedeniyle Cumhurbaşkanına teşekkürlerini sundu.
Sözkonusu ikili, konser sonunda kuliste tekrar bir araya geldi ve bu buluşmada Fazıl Say da CD’lerinden oluşan bir albümü imzalayarak, Erdoğan’a hediye etti.
Değerli Okurlarım,
Konserde gerçekleşen samimi görüntülerin kameralara yansıması ve basına düşmesi, Tayyip Erdoğan karşıtı olan "Beyaz Türkler"in hoşuna gitmedi ve derhal Fazıl Say'a karşı bir linç kampanyası başlattılar.
Yani, daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bir araya gelen diğer sanatçıların başına gelenler bu kez Fazıl Say'ın başına geldi.
Yeri gelmişken, yazımın bu bölümünde sizlere, "Beyaz Türkler" denilen insanların kimler olduklarından biraz bahsetmek istiyorum;
Beyaz Türkler, kendilerini Türkiye'nin ilericileri olarak tanımlayan askerler, bürokratlar, siviller ve entelektüellerdir. Türkiyenin neresinde olurlarsa olsunlar bohem hayatı yaşayan söz konusu bu tiplerin en büyük hayat düsturları tüketimdir. En markalı kıyafetlerle en lüks mekanlarda yaşayıp, en pahalı yiyeceklerle beslenirler.
Kendi kimlikleri ve içinden çıktıkları toplumu beğenmeyen, aslında kendi kendilerinden bile nefret eden bu insanların kurdukları düzene çomak soktuğu için, Tayyip Erdoğan'ı hiç sevmezler.
Aslında denilebilir ki, ülkemizin en büyük sorunu, ne Kürt, ne Alevi ne de terör sorunu değildir. En büyük sorunumuz, kendi içimizde yaşayan insanların oluşturduğu, Osmanlıdan beri var olan ve her dönemin gizli iktidarları "Beyaz Türkler" sorunudur.
Sevgili Dostlarım,
İşte bu Beyaz Türkler, İslam'a ve dini değerlere dil uzatıp hakaret ettiğinde, Erdoğan düşmanlığının bir tezahürü olarak Fazıl Say'ın yanında yer almışlardı. Aynı kişiler, Erdoğan'ın Fazıl Say Konserine gitmesi ve Onunla samimi pozlar verip hediyeleşmesi sonrasında ise, Fazıl Say'a düşman oldular. Sebep çok basit; Fazıl Say, kurdukları düzene çomak sokan Erdoğan'ı konserine davet ederek oyunlarını bızmuştu. Yani, Fazıl Say yüzünden düşmanları Erdoğan prim yapmıştı.
Peki, her fırsatta ateistliğiyle gurur duyan Fazıl Say ile Erdoğan arasındaki gerginliğinin çıkışını oluşturan olaylar nelerdi?
Bazılarımızın hatırlayacağı gibi, daha önce de birçok defa İslam Dinine saldıran Fazıl Say, 2012 yılında twitter hesabından peşpeşe İslam dinine hakaretler içeren aşağıdaki gibi mesajlar paylaşmaya başlamıştı:
Irmaklarindan saraplar akacak diyorsun, cenneti ala meyhane midir? Her muminine 2 huri verecegim diyosun, cenneti ala kerhane midir?
Bilmem farkettiniz mi ama nerde yavşak adi magazinci hırsız şaklaban varsa hepsi allahçı, bu bir paradoks mu?
Muezzin 22 saniyede okudu aksam ezanini yahu. Prestissimmo con fuco!!! Ne acelen var? Sevgili? Raki masasi?
Tanri, ugruna yasayacagin bir sey mi olecegin bir sey mi yoksa hayvanlasip oldurecegin bir sey mi ?? Bunu da dusun!!
Ateistim ve bunu bu kadar rahat söyleyebildiğim için gururluyum.
Ben ateistim, diğer yarısını bilmem.
Sanki memleketin yarısı harbi ateist, diğer yarısı travmatik ateist.
Öte yandan Fazıl Say, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi sosyal medya hesabı üzerinden seçmeni "koyun" yerine koyan bir açıklama yapmış ve Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili skandal paylaşımlarda bulunmuştu.
Say, "Ekmeleddin'e bir ateistden oy var. BEN ! Kendisinin hoşuna gider mi? Bilmiyorum. Benim gider mi onu da bilmiyorum. Ama durum bu!!" demişti.
Değerli Okurlarım,
Sözkonusu mesajlar ve paylaşımlar sebebiyle, üç vatandaşın şikayeti üzerine Fazıl Say hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak” suçundan 1,5 yıl hapis istemiyle dava açılmıştı.
Mahkeme süreci ve Yargıtaydaki temyiz aşamaları neticesinde, Fazıl Say’ın paylaşımlarının düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yargıtay 8. Dairesi, Say’ın beraatine karar verilmesi gerektiğini hükmetmişti.
Değerli Dostlarım,
Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğanın, geçen Ağustos ayında annesi vefat eden Say'ı arayarak başsağlığı dilemesi, Say'ın Erdoğan'ı, Truva Sonatı prömiyerine davet etmesi ve Cumhurbaşkanımızın da bu davete icabet etmesi, bana göre son zamanların en yerinde ve olgun davranışlarından biridir. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde yaşayan ve aynı kaderi paylaşan bizlerin, ötekileşme ve ötekileştirmeden daha çok, sorun çözmeye ve kucaklaşmaya ihtiyacımız var. Ülkemiz içinde ve dışında bizim birbirimize düşerek güçsüz kalmamızı bekleyen bir sürü aç kurt varken, kin gütmenin ve ötekileşmenin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Öte yandan, Devletin bir baba olduğu asla unutulmamalıdır. Devleti temsil eden Cumhurbaşkanı sadece temsil ettiği partiyi destekliyenlerin değil, toplumun her kesiminin Cumhurbaşkanıdır. Bu bağlamda, Devletimizin babalık vasfının en önemli temsilcisi de Odur.
Siz hiç, kusur işledi diye evladını evlatlıktan atan bir baba gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü babalar evlatlarına karşı merhamet sahibi ve affedicidirler. Bunun gibi, hiçbir kardeş, kusur işleyen diğer kardeşini affetti diye babasına kızmaz, kızamaz. Kusursuz insan mı vardır? Elbette kalp kırılır, göz yaşarır ve insan üzülür; ama sevmekten asla vazgeçemeyiz. Sevgi yoksa geriye ne kalırki...
Üstad Necip Fazıl'a sormuşlar, “Kırılan kalp yine sever mi?”
Üstad, “Evet” demiş.
Yine sormuşlar, “Üstadım, siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?”
Üstad yine cevap vermiş, “Peki, sen bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçtin mi?
Dostlarım,
Lütfen empati, birazcık olsun empati...
Kendinizi bir an Fazıl Say'ın yerine koyun ve düşünün;
Onun yetiştiği şartlarda siz yetişmiş olsanız, onun çevresine sahip olsanız, onun sanatı ve şöhreti sizde olsa, acaba siz neler yapardınız? Bu soruyu kendinize defalarca sorduğunuzda, sorunun cevabı sizi sağlıklı düşünmeye ve doğruyu bulmaya sevkedecektir. İşte o zaman hem Fazıl Say'a, hem de Tayyip Erdoğan'a hak vereceksiniz.
Esen Kalın Sevgili Okurlarım...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.