Takip Et
  • 9 Temmuz 2020, Perşembe

PABUCU DAMA ATILASICALAR...

Yazımın başlığını görünce, bu sözü kimler için söylemiş olabileceğimi merak ettiğinizi biliyorum. Sizi fazla merakta bırakmadan, bu sözün muhataplarının kimler olduğunu hemen söyleyeyim. Bu sözü;

İskeletinde kalitesiz ahşap kullandığı mobilyaları şatafatlı kumaşlarla kaplayıp, çok sağlammış gibi yüksek fiyatlara satan mobilyacılara,

Kendisine tamir için bırakılan arızalı televizyon, telefon ya da başka bir elektronik eşyanın küçük bir arızası için fahiş fiyat isteyen, hatta içerisindeki sağlam parçaları elindeki hurda parçalarla değiştiren elektronikçilere,

Lambası yanmayan aracın arızasını abartıp, büyük bir arızaymış gibi yarım saat aracın sağını solunu inceledikten sonra sadece 5 liralık sigortayı değiştiren, bunun karşılığında ise 200 lira ücret isteyen ahlaksız oto elektrikçilerine,

Satmış oldukları hububat ürünlerinden kalitesiz ve bozuk olanları kaliteli ve sağlam olanlarla karıştırıp, iyi ürün fiyatına satan bakkal ya da market sahiplerine,

Yemeklerinde insan sağlığına zararlı yağ ve malzeme kullanan, mutfağında ve servis alanında hijyen kurallarına uymayan ve müşterilerine karşı yüzü sirke satan restoran ve lokanta sahiplerine,

Diktikleri ya da imal ettikleri pantalon veya gömleğin dikişleri üç gün gitmeyen ve kumaşı ilk yıkamada çeken terzi ve tekstilcilere,

4 ay geçmeden patlayan veya derisi ilk yağmurda deforme olan ayakkabıları diken ya da üreten ayakkabıcılara,

Hülasa, işini iyi yapmayan, kural dinlemeyen, çalan, soyan, yalan söyleyen ve müşterilerine saygısızca davranan bütün meslek erbabına söylüyorum.

Ekmek parası kazanılan her meslek ve iş kutsaldır. Kutsallara saygı ise, öncelikle kendine, sonra da bütün diğer insanlara saygının bir gereğidir. Bu nedenle, herkes yaptığı işi iyi yapmakla mükelleftir. Herhangi bir mesleğin itibarını ayaklar altına almaya, hiç kimsenin hakkı yoktur.

Aslında taksiciler kötü değildir; ama kötü olan biri taksicilik yapıyordur. Gene, her restoran sahibi kötü yemek satıyor değildir; bazen kötü yemek satanlar restoran sahibi olmuşlardır...

Söylemek istediğim şey, kötü olanın mesleğin kendisinin olmadığı, o mesleği lekeleyen ve itibarını düşüren bazı saygısızların olduğudur.

O halde, pirincin içindeki siyah taşları ayıklamak gerekir. Bunda ilk öncülük yapacak olanlar ise, işini iyi yapan esnaf ve meslek mensupları olmalıdır. Çünkü, meslek ve işlerinin itibarını düşüren insanlar yüzünden, kendi itibarlarına halel gelmektedir.

Aslında bu haftaki yazımın konusu farklı olacaktı. Beni böyle bir yazı yazmaya iten şey ise, birkaç gün önce yaşadığım ufak bir hadise oldu.

Bir taşınma işi sebebiyle, arabamla getirdiğim içi eşya dolu kolileri eşim ve oğlumla daireme taşıyor iken, bir kolinin eksik olduğunu farkettim. Acaba nerededir diye bakınırken, yan komşumuz balkondan seslenerek, "Az önce yoldan geçen kağıt toplayıcıları sizin kolilerin başındaydı, onlar götürmüş olabilirler" diye bize bilgi verdi. Hemen sağa sola koşturduk ve koliyi çalan kağıt tolayıcılarını bulup, kolimizi geri aldık.

Kolimizi geri almış olsak da, bu olay bizi çok üzmüş ve biraz da düşünmeye sevketmişti. Çünkü, az önce söylediğim gibi, hangi iş olursa olsun, ekmek kazandığın iş kutsaldır. Helalinden olmayan her kazanç ise necistir. Kağıt toplayıcısı olsan bile, kazancına haram katmayacaksın kardeşim...

Gelelim yazımın başlığında yer alan "Pabucu dama atılmak" sözünün ne anlama geldiğine;

Bu sözün başka anlamları olsa da, ismi lonca olan Osmanlı zamanındaki esnaf teşkilatında, "Hileli iş yapanlara verilen dükkan kapatma veya işten men etme cezası" için söylenir.

Lonca teşkilatı piyasada fiyat istikrarı sağlar, hilesiz mal satımından, her türlü yolsuzluğa kadar bütün işleri yerine getirirmiş.

Osmanlı devrinde, bir zanaatkarın yaptığı işte ihmal veya hileye sapması nadir görülen hadiselerdenmiş. Çabucak bozulan, yırtılan veya çürüyen mallarda bir hile aranır, bulunursa kethüdaya şikayetle ilgilisinin cezalandırılması istenirmiş.

Bir gün, bir müşteri ayakkabısının sağlam dikilmediği ve çabuk yırtıldığı iddiasıyla ayakkabı yapan bir kunduracıyı loncaya şikayet eder.

Ayakkabıcılıkla ilgili ustalar, esnafın ileri gelenleri, çarıkçılar yiğitbaşısı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda sözkonusu ayakkabı incelenir ve sonucunda da şikayetçinin haklı olduğu kararına varılır.

Bunun üzerine, yaptığı bozuk ve kalitesiz ayakkabı yüzünden kunduracı herkesin huzurunda azarlanmış, müşterinin parası iade edimiş ve dava konusu olan ayakkabı da, bir daha kullanılmasın diye dama atılmış.

İşini düzgün yapan ve saygılı iş erbabını dışarıda bırakarak diyorum ki; bir atalarımızdaki iş ve meslek ahlakına bakın, bir de şimdikilerin haline...

Söylenen sözler, sergilenen davranışlar ve yapılan işler insanlara itibar katar. Bu hususla ilgili olarak Anadolu’da söylenen, "Evde unun olacağına, çarşıda ünün olsun" sözü ne kadar da manidardır.

İtibar, parayla pulla kıyaslanamayacak bitmeyen bir servettir.

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.