Sevgili Okurlarım,
Geçen hafta içerisinde şahit olduğum bir olay oldukça canımı sıktı ve bu haftaki yazımın konusunu "önyargı" olarak belirlememe sebep oldu. Olayın ayrıntılarına girmeden önce, önyargı (ve buna bağlı olarak ta yargısız infaz) hakkında bazı bilgiler vermekte fayda olduğunu düşünüyorum.
Olaylar, nesneler, düşünceler, toplumlar ya da kişiler hakkında yeterli bir bilgiye sahip olmadan peşin hükümlü olma manasına gelen önyargı, malesef toplumumuzun en yaygın hastalıklarından biridir. Önyargı, bir taraf tutma biçimi olup, yargısız infaz yoluyla insanların adaletsiz karar vermelerine sebep olur.
Önyargının bir adım ötesi nefret boyutudur ve davranışa dönüşen önyargılar dışlamaya kadar gider.
Düşüncesiz insanlar için bir kılıf olan önyargı, en adaletsiz yargı türüdür. Malesef, bir iki tecrübeden çıkartılan genel geçer hükümlerle, insanlar asılıp kesilir.
Örneğin, ekşiden hoşlanmayan birisinin, ilk yediği elmanın tadı ekşi diye bütün elmalara ekşi muamelesi yapması, tam anlamıyla bir önyargıdır. Halbuki, elma hakkındaki en doğru yargıya, tek bir elmanın değil, farklı cins ve tatlardaki elmaların tecrübe edilmesiyle ulaşılır.
Sizin yediğiniz elma ekşi diye, her elma ekşi olmak zorunda değildir. Fakat malesef, toplumda birçok insan birbirine elma muamelesi yapar ve sonunda yargılar oluşmadan önyargılar oluşur. Unutulmamalıdır ki, erken yargılar önyargılara sebep olur.
İlk defa karşılaştığımız bir insan ya da durum hakkında söz söylemekte acele etmememiz lazım. İnsanları hemen etiketlemek yerine, iyi bir gözlem ve analiz yapıp, en doğru yargıya ulaşmak gerekir. Irka, cinsiyete, tutulan takıma, bitirilen okula, parmaktaki yüzüğün türüne yada bıyığın kesimine bakarak insanları değerlendirmek, ancak sığ kafaların sergileyecekleri bir tavır olsa gerektir. Empati yapmayıp, başkalarının açtığı önyargı yolundan gitmek en kolay ve cahilce davranış biçimidir.
Sevgili Okurlarım,
Şimdi gelelim geçen hafta canımı sıkan olaya;
Pek çoğumuzun bildiği gibi, geçen hafta içerisinde Aydın Milli Eğitim Müdürlüğü makamına, uzun yıllardan beri ilk defa bir Aydınlı atandı. Doğal olarak pek çok Aydınlı bu atamadan mutlu oldu ve Sayın Seyfullah OKUMUŞ'u tebrik etti. Tabi bu atamadan memnun olmayanlar ve hatta rahatsız olanlar da vardı. Bu kişiler de boş durmadılar ve değişik mecralarda hemen bir linç kampanyası başlattılar. Bu tür girişimde bulunanlardan biri ise beni hayli şaşırttı.
Aydın Efeler Kent Konseyi Başkanı Tuncay ERDEMİR de Sayın Okumuş'un atanmasından rahatsız olmuş olacak ki, atamaya ilişkin olarak, bir hayırlı olsun mesajı yazmak yerine, sosyal medya üzerinden ironik bir paylaşım yapma ihtiyacı hissetmiştir. Bunu da, Sayın Okumuş'un sosyal medyasındaki profil resmini kopyalayıp paylaşımında kullanarak gerçekleştirmiş ve resmin altına da şu yorumu yapmıştır:
"Aydınımıza yeni atanan İlahiyat Fakültesi mezunu Milli Eğitim Müdürünü tanımak istemiştim. İşte Facebook sayfası. Hoşgeldiniz! Ortak arkadaşlarım varmış. Gözleri aydın! Aydınlık günler yakın!"
Peki Sayın Okumuş'un profil resminde ne vardı?
Hemen söyliyelim; Arapça besmele-i Şerif ve Sayın Cumhurbaşkanımızın resmi.
Sayın Erdemir'in bu paylaşımını gördüğümde, doğal olarak altında yer alan yorumlara göz attım. Yorum yapanlar saygı, insaf ve merhamet duygularından yoksun olmalılar ki, makama henüz bir gün önce oturan Sayın Okumuş'u adeta linç ediyorlardı. Ağza alınmayacak hakaretler, iftiralar ve bel altı vurmalar gırla gidiyordu.
Bu paylaşım ve yapılan önyargılı haksız yorumları görünce, Sayın Okumuş'u çok yakından tanıyan biri olarak, hem Sayın Erdemir'e, hem de haksız ve insafsız yorum yapanlara uyarı kabilinden bir yorum da ben yaptım. Sonuçta, yorumlar kesildi ve ilgili paylaşım, Sayın Tuncay ERDEMİR tarafından o gece apar topar kaldırıldı.
Sevgili Okurlarım,
Bu anlattığım olay, tipik bir önyargı örneğidir.
Daha göreve bir gün önce başlamış biri hakkında, sırf bitirdiği okula bakılarak hüküm verilebilir mi? Bu kişinin meslekteki tecrübesinin ve kişiliğinin hiçbir önemi yok mu? Daha henüz hiçbir icraatta bulunmamış ve hem de Aydınlı olan bir kişi hakkındaki bu tavır, hangi ruh halinin eseridir?
Halbuki, Sayın Erdemir'in başkanlığını yaptığı Efeler Belediyesi Kent Konseyi'nin web sitesinde aynen şöyle yazmaktadır:
"Kent konseyleri, kent yaşamında kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, kentin kalkınma önceliklerinin, sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği, tartışıldığı,çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışan demokratik yapılar ve yönetişim mekanizmalarıdır."
Bu yazıdan anlamamız gereken şey, kent konseylerinin tarafsızca ve hemşehricilik bilincinin yerleşmesine katkıda bulunacak şekilde hareket eden kurumlar olmaları gerektiğidir.
Bu bağlamda, kent konseyi başkanları siyaset yapamaz ve kişisel tavırlarıyla kente ve kurumlara zarar veremezler. Yani, Sayın Erdemir'in tavrının hiçbir tutarlı yanı yoktur. Umarım, ilgililer Sayın Erdemir'e gereken uyarılarını yaparlar.
Öte yandan, "Sayın Erdemir'in bu tavrının altında, kendisinin Aydınlı olmayıp Denizlili olmasının bir etkisi var mıdır?" sorusu da akıllara gelmiyor değildir...
Değerli Dostlarım,
Bütün bu anlatılanlara rağmen, önyargılara hükmetmek ve onları ortadan kaldırmak gerçekten çok zordur. Albert Einstein, bu zorluğu belirtmek için şöyle demektedir;
"Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur”.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ben bu söze pek katılmıyorum. Bana göre bu söz, Einstein'ın da önyargılı olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü, atop çekirdeğini bile hükmetmeye çalışan insanoğlu, elbette önyargılarına da hükmedecek güce sahiptir. Bunun yolu da, sorgulayan bir insan olmaktan geçiyor.
Empati yapmak ve sorgulamak, önyargı hastalığının ilacıdır.
Son söz;
Peşin fikirler, muhakemesiz hükümlerdir. (Voltaire)
Esen Kalın Dostlarım...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.