Depremler, savaşlar ve ekonomik krizler derken, şimdi de daha büyük bir sınavla karşı karşıyayız. Bu defaki sınav sadece bir kişinin, bir grubun ya da bir milletin sınavı değil, külliyen bütün insanlığın sınavı. Üstelik bu sınavda hiç kimse kayırılmadan aynı şartlarda sınava tabi. Diyebilirim ki, yıllardır fakir ve hakir görülenler bu sınavda büyüklere karşı daha avantajlı durumdalar. Çünkü, zaten onlar kaybedecekleri çok fazla şeyleri kalmamış vaziyetteler. Onlar, yıllardır o sınavdan bu sınava koşuşturmaktan ve hep kaybeden tarafta yer almaktan dolayı zaten buna benzer sınavlara alışkınlar. Oysa diğerleri öyle mi ya? Onlar belki de ilk defa böylesine bir sınava tabi tutuluyorlar. Yani bu defa zenginlerin, güçlülerin, üstünlerin ve kayırılmışların işi bir hayli zor...
Yeni sınavın görünen adı Corona (Covid-19) isimli bir virüs salgını olsa da, aslında gerçek adı "insanlık sınavı"dır. Çünkü bu sınav sayesinde, farkında olmadan insanlığımız da test edilmektedir. Şimdiye kadar elde edilen sonuçlar göstermektedir ki, malesef insanlıktan yana durumumuz hiç te iç açıcı görünmüyor...
Hiç şüphesiz ki, zor sınavlar güçlü insanlar yetiştirir. Fakat, her toplumun da makul seviyede bir insanlık ortalaması olmalıdır. Virüs belası üzerine son günlerde yaşanılanlar ve gözlemlenenler, insanlık adına pek çoğumuzda karamsarlığa sebep oldu. Yaşamak için mücadele eden insanların, malesef insanlıklarını kaybetmekte olduklarını gördük. Ben, insanların yaşamak istediğinden emin olsam da, insanlığın hayatta kalmak istediğinden artık çok emin değilim...
Öte yandan, böyle zamanlar insan tipolojilerini belirlemek bakımından eşsiz gözlem imkanları da sunuyor. Toplumun bir kesimi olaylara bilimsel yaklaşırken, bir kısmında panik havası hakim oluveriyor. Bir de kuşkucular ve koplocular var ki, bunlar olayların sebebi hakkında daima kuşkuyla yaklaşıp, sürekli komplo teorileri üretiyorlar. Haddinden fazla tedbirlileri de unutmamak lazım. Ama benim en ilgimi çekenler, olan bitene karşı hayli vurdumduymaz davranabilen "hayırlısı" refleksliler. Bu tipler o kadar rahatlar ki, dünya yansa umurlarında değil...
Hangi tipolojiye ait olursak olalım, göstermemiz gereken ortak reflex "insanlık" olmalıdır.
Benim düşünceme göre, insan doğmak kolaydır, fakat insan kalmak ve insan olarak ölebilmek zordur. Sadece fiziksel özellikler insan olmak için yetmez. İnsan, kalbi, ruhu, vicdanı, aklı ve iradesi ile beraber insandır…
Virüs belası üzerine son günlerde yaşadıklarımız bize gösteriyor ki, insan olmaktan ziyade bize insanlık lazım...
Elbetteki zor günlerden geçiyoruz ve yaşanılanlar hiç de hafife alabileceğimiz cinsten olaylar değil. Allah'a inanan insanlar olarak, bu gibi durumlarda nasıl davranmamız gerektiği gayet açıktır. İnsanlık sınırlarını aşmadan, bize emanet olarak verilen canı sonuna kadar korumak üzere gerekli her türlü tedbiri alıp, Allah'a tevekkül etmek en doğru davranış biçimi olacaktır.
İmam-Gazali'nin tanımlamasıyla tevekkül;
“Bütün dünya bir araya gelip engellemeye çalışsa bile, Allah'ın senin için takdir ettiği şeyin sana ulaşacağına; bütün dünya bir araya gelip sana yardıma çalışsa bile, Allah'ın senin için takdir etmediği bir şeyin sana ulaşmayacağına inanmandır”
Yine Tevbe Suresi'nin 51 inci ayetinde;
“Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” denilmektedir.
Tahammülü zor olayların akışı içinde hepimiz üzülüp korkuyoruz. Fakat, elimizi kolumuzu bağlayıp oturacak da değiliz. Zor zamanlarda nasıl bir davranış biçimi sergilememiz gerektiğini gösteren Aliya İzzetbegoviç'e ait şu söz ne kadar da manidardır;
"Evet ben de korkuyorum ama yürümemi gerektiren sebepler, korkmamı gerektiren sebeplerden daha fazla."
Evet, korkmadan yürüyelim ve yolumuza devam edelim. Fakat, asla insanlığımızı unutmadan...
Yani;
25 kuruşluk maskeyi 5 TL ye, 5 TL lik kolonyayı 65 TL ye satmadan ve karaborsacılık yapmadan...
Toplumun yaşadığı sıkıntıları siyaset malzemesi etmeden...
Sterilasyon ve temizlik malzemelerinin sahtelerini yapıp insanları sömürmeden...
Yetkililerin koyduğu her türlü kurala riayet ederek, hem kendinin hem de başkalarının canlarını tehlikeye atacak fevri davranışlarda bulunmadan...
Kimsenin imanını ve inancını tartmadan ve din tüccarlığına soyunmadan...
Unutmayalım ki, sağlığımız kendimizi ve birbirimizi koruyup gözetmemize bağlı. Bu sadece virüs için değil, ortak yaşam için de şart. Sakin, tedbirli ve birbirimize saygılı olarak diyelim ki;
Bu da geçer Ya Huu!
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.