Kara Harp Okulundaki mezuniyet töreni sonrasında bir grup teğmenin kılıç çekip 2016 yılında kaldırılan andı okumaları ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atmaları sonrası başlatılan disiplin soruşturması, söz konusu teğmenlerden beşinin ordudan ihracı ile sonuçlandı...
Teğmenlerin ihraç kararı toplumun bir kesimi tarafından yerinde bulunurken, diğer bir kesim ise karara oldukça büyük tepki gösterdi. İhraç kararını haklı bulanlara göre söz konusu teğmenler askeri kurallara ve amirlerine itaatsizlik ederek disiplinsizlik suçu işlemişler ve attıkları sloganlarla da Devlete meydan okumuşlardı. İhraç kararının karşısında olanlara göre ise karar tamamen siyasi olup, söz konusu kararı destekleyenler de Atatürk düşmanlarıydı...
Bana "Söz konusu hadise hakkında siz ne düşünüyorsunuz" diye sorulmuş olsa, hiç tereddüt etmeden şu cevabı verirdim;
"Yanlış zaman ve yanlış mekanda gerçekleştirilen yanlış bir gösteri sonucunda, yazık oldu pırıl pırıl dimağlara, gencecik insanlara..."
Gelin şimdi hep beraber, teğmenleri ihraca götüren söz konusu hadisenin planlı mı yoksa spontane gelişen bir hadise mi olup olmadığının ve işlenen fiilin hangi manaya geldiğinin analizini yapalım;
Söz konusu teğmenlerin 2016'da iptal edilen yemini okuma taleplerini amirlerine defalarca iletmiş olmaları ve bunun mümkün olmadığının da kendilerine defaatle tebliğ edilmiş olması, ilgili yeminin okunmasının o anda gelişen bir hadise olmadığının en büyük delilidir.
Öte yandan, resmi törenin sona ermesi sonrası dönem birincisi tarafından töreni izlemeye gelen ailelerden alandan dışarı çıkmalarının istenmesi ve basın mensuplarının tören alanına davet edilmesi ile teğmenlerin kendi aralarındaki watsap yazışmaları da bu görüşü destekler mahiyettedir.
Şimdi birileri "Aman efendim ne var yani okusalar, içeriğinde kötü birşey yokki" ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz diye slogan atmanın nesi kötü" vs diyebilirler. Onlara sözüm şudur; Namaz kılmak sevaptır, fakat kerahat vakitlerinde namaz kılmak mekruhtur. Tıpkı bunun gibi, resmi bir tören sonrasında ve amirlerce izin verilmemiş bir yemin metnini kılıç çekerek okumak doğru değildir ve askeri literatürde bunun karşılığı "suç işlemek"tir. Bu hususta, okunan metnin içeriğinin ne olduğunun da hiçbir önemi yoktur.
Mutlak itaatin esas olduğu askerlik mesleğinde amirlerin aldığı kararları bir kez bile sorgulamak ciddi bir disiplinsizlik suçu sayılırken iken, bunun yedi defa tekrarlanması asla kabul edilebilir bir şey değildir...
"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı ise ne yazık ki birilerinin ağzında sakız olmuş ve siyasi bir slogan haline getirilmiştir. Öyle ki 15 Temmuz'da yakalanan FETÖ'cü komutanlar da "Mustafa Kemalin askerleriyiz" diyerek kendilerini aklamak istemişlerdi. Bu nedenle böylesi bir sloganın askeri bir törende korsan olarak atılması da yanlıştır. Belirtmem gereken önemli bir husus ise, Türk askerinin (Atatürk bile olsa) herhangi bir kimsenin askeri olmadığı, olsa olsa Türkiye Cumhuriyeti ve Devletinin askeri olduğudur. Yarın bir gün bir başka grup da çıkıp "filancanın askerleriyiz" diye slogan atmaya kalkarsa olacak olanları hayal edebiliyor musunuz? Böylesi bölünmüş bir ordu ile savaş kazanılabilir mi?
Ben şahsen sorunun “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” diye slogan atmak olduğunu düşünmüyorum. Eğer öyle olsaydı orada aynı sloganı atıp aynı andı okuyan diğer 400 civarındaki teğmen hakkında da disiplin işlemi yapılması gerekmez miydi?...
Sevgili Dostlarım, asker bile olsa hiçbir kimsenin Devlete ve müssses nizama karşı kılıç çekme hakkı yoktur. Sırtındaki üniformadan tut da cebindeki harçlığa kadar herşeyini veren otoriteye karşı asla kılıç çekemezsin. Devlet her zaman 18 yaşındadır ve buna izin vermez. Bunun böyle olduğunu 15 Temmuz'da FETÖ'nün hain darbe girişiminde hep beraber şahit olmuştuk...
Öte yandan, söz konusu teğmenlerin disiplin soruşturması sürecinde ‘Bilerek yaptık’ şeklindeki açıklamaları ve nobran tavırları Devlete ve müesses nizama karşı apaçık bir meydan okumadır. Ne yazık ki bu teğmenlerin hiçbirinde "Hata yaptık, yanlış anlaşıldık" gibi bir söz ve tavır da görülmemiştir...
Teğmenler vakası ABD yahut herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşanmış olsa, eminim ki gündem bile olmaz, medya ve basın tarafından ağızlara sakız edilmezdi. Ne yazık ki bizim ülkemizde işlenen bir suç, tek başına suç değildir. Suç hemen sulandırılır, insanlar kamplara ayrılır, en önemlisi de suça ve suçluya göre hemen bir kamuflaj uydurulur ki, bu kamuflaj bazen Atatürk olur bazen de dini bir kisve. Muhtemel suçluları savunanlar "Evet suç, ama.." diye başlayan cümleler içeren açıklamalar yaparlar; tıpkı teğmenler vakasında olduğu gibi...
Bu planlı hadisenin teğmenlerin kendi iradeleriyle mi gerçekleştiği, yoksa işin arkasında birilerinin mi olduğu hususu şimdilik bir muamma olsa da, Harp Okulunu derece ile bitiren teğmenlerin yaptıkları eylemin bir suç olduğunu bilmedikleri asla düşünülemez...
Aslında aylardır neyi tartışıyoruz ki?
Ordu demek, emir-komuta, nizamname, talimatlar ve disiplin demek iken ve ortada organize bir eylem, kurallara uymamazlık, emre itaatsızlikte ısrar ve disiplinsizlik varken, daha neyi tartışıyoruz anlamış değilim...
Son söz;
Asker sivilleşmeye kalkarsa, siviller de askerleşmeye yönelir ki sonuç vahim olur...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.