Kavurucu sıcakların yaşandığı yaz ayları biterken, bir de baktık, binbir türlü rengiyle beraber Eylül geldi. Gelirken de eli boş gelmedi; renklerin yanında, biraz aşk, biraz hüzün, biraz hatıra ve nihayet biraz da sonbahar serinliği getirdi
Bu hafta sizlerle beraber Eylül'ü konuşalım istiyorum. Tıpkı Cemal Süreyya'nın dediği gibi:
"Bir gün aklına gelecek olursam, bana şiir ısmarla, Eylül’ü konuşalım."
"Bunca ay varken onlar hakkında yazmadın da, neden Eylül'ü yazıyorsun?" diyenleriniz olabilir. Oysa onlar bilmezler ki, tıpkı Haşmet Babaoğlu'nun dediği gibi;
"Eylül bir ay değil, bir aya sıkışmış ayrı bir mevsimdir."
Edebiyatımıza ve şairlere ilham olmuş, hakkında nice şiirler ve romanlar yazılmış, ayların en güzelidir Eylül...
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı olma özelliğine sahip, Necip ve Suat'ın umutsuz ve yasak aşk hikayelerinin anlatıldığı "Eylül" romanının yazarı Mehmet Rauf;
"Eylül! Öyle bir ay ki, geçen her güzel günü için ona minnettar olmak gerekir. Eylül, esef ve özlem ayıdır, içine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp üzülür, özlem çeker." demektedir.
Eylül, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın dokuzuncu ayı olup 30 gün çeker. Babil dilinde "ulul", Arapça ve Türkçede "Eylûl" diye isimlendirilen bu ay, Süryanice "üzüm" anlamındaki "Aylul" kelimesinden gelmektedir. Hristiyanlar bu aya "istavroz ayı", "haç ayı" ya da Karadeniz'de değiştirilmiş haliyle "istavrit ayı" derler.
Eylül renklerin ayıdır.
Her mevsimle özdeşleşen bir renk vardır; bahar yeşil, kış beyaz, yaz sarıdır. Sonbaharın başlangıcı olan Eylül ise bütün renklerdir. Bu ayda başlar dallardaki yemyeşil yapraklar sararmaya. Kimi hala yeşil, kimi sararmış ve kimi de çoktan kurumuş olan yaprakların oluşturduğu renk cümbüşünün seyrine doyum olmaz bu ayda.
Yazar ve Doktor Feraye Sünev Çokgürses, bakınız ne de güzel özetlemiştir Eylül'ü şu satırlarında;
"Sen Nisan'sın daha, ben sarı Eylül,
Sen goncasını açan, ben kuruyan gül..."
Aşıklar sevgilerini tazelemek, fofoğrafçılar en güzel enstantaneleri yakalamak, ressamlar Eylül'ün o müthiş renklerini tuvallerine yansıtmak için, bu ayda doğaya koşarlar.
Yazar ve akademisyen Nazan Bekiroğlu bu durumu şöyle ifade etmektedir;
"Bir güz yazısı yazmaya kalkışan her yazarın yolu dönüp dolaşıp Eylül’ün bahçesinden geçer de, en güzel cümlesi hangisidir bu romanın, bir türlü kestirilemez: “Her şey çürüyor, her şey.” Bu mu ifade eder en güzel Eylül’ü?"
Sadece gökyüzüne bakarak bile Eylül ayının geldiğini anlar insan. Çünkü, Eylül ayında yıldızlar bir başka parlar...
Eylül'de havalar artık yaz aylarındaki gibi sıcak değildir. Günler kısalmaya başlamış, yaz günlerinin o kavurucu sıcakları, yerlerini tatlı bir serinliğe bırakmıştır.
Attila İlhan der ki;
"Elinde değildir, akşam serinliğinde üşürsün. Eylül’den itibaren geceler hazindir, uzundur."
Yeşil, bir başka bahara kadar vedaya hazırlanmaktadır bu ayda. Yani, yeşilin son baharıdır Eylül. Bu ayda yapraklar dallara veda etmeye ve hafifçe esen rüzgarın önünde bir sağa bir sola savrulmaya başlar.
Eylül hüzünlerin ve ayrılıkların ayıdır. Bu sebeple, tarih boyunca pek çok edebiyatçıya ve şaire ilham kaynağı olmuştur.
Tıpkı, Orhan Arıtman'ın güftesini, Selahattin Altınbaş'ın bestesini yaptığı şu dizelerde olduğu gibi;
Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık,
Maziye bir bakıver, neler neler bıraktık.
Küserek ayrılırsak, olur inan ki yazık,
Maziye bir bakıver, neler neler bıraktık...
Büyük şair Nazım Hikmet;
"Ayrılıkların,aşktan büyük yaşandığı,
koca bir ömürdür Eylül. Yağmurdur, hüzündür.
Kimse bilmesin isterim; Eylül Piraye'dir." demektedir.
Öte yandan, bunca melankolik yönüne rağmen, akıp giden hayat içerisinde, sosyal ve tarihsel açıdan bir dönüm noktasıdır Eylül.
Okullar yeni eğitim yılının kapılarını bu ayda açarlar. İlk defa okula başlayan küçüklerle, gurbete okumaya giden gençler bu ayda ayrılırlar analarından, ailelerinden ve memleketlerinden.
Benim için Eylül, beyaz yakalı siyah bir önlük ve içi kitap-defter dolu, tutkal kokan yeni alınmış bir çanta demektir.
Bu mevsimde evlerde kış hazırlıkları için hummalı bir telaş yaşanır. Kışlık salçalar, konserveler ve tarhanalar Eylülde hazırlanır. Yine bu ayda, evlerin balkonlarında ya da bahçelerde, kurumaları için asılmış ya da serilmiş sebzelerin renk cümbüşüne şahit olursunuz. Her yer mis gibi baharat kokar bu ayda...
Böcekler zarar vermesin diye, aralarına naftalin ya da sabun konularak üç-beş ay önce dolaplara kaldırılan kışlıklar, Eylül gelince yavaş yavaş uykularından uyandırılmaya başlar. Çünkü, havalar serinlemeye başlamış ve akşamları üşümeye başlamıştır insanlar...
Zaferler ayıdır Eylül.
Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki zor şartlarda ülkemizi işgal eden Yunanlıların Ege'den sökülüp atıldığı aydır. 5 Eylül'de Nazilli, 7 Eylül'de Aydın ve nihayet 9 Eylül'de İzmir gibi pek çok ege şehri ve kasabası, Yunanlılardan temizlenip bu ayda kurtuluşa ermişlerdir.
Yine Eylül, "Bir sağdan, bir soldan astık" diyenlerin binlerce genci ölüme gönderip yuvalarını yıktıkları 12 Eylül 1980 ihtilalinin yapıldığı aydır.
Öte yandan, El-Kaide terör örgütü tarafından ABD'de gerçekleştirilen ve sonrasında emperyalistler tarafından "İslami terör" imajının Dünyaya empoze edildiği planlı terör saldırılarının tarihi de Eylül'e rastlar. 11 Eylül 2001 günü gerçekleşen bu saldırılarda, binlerce kişi doğrudan ya da dolaylı olarak hayatlarını kaybetmişlerdir.
Gördüğümüz gibi, acısıyla tatlısıyla, şiirlere, romanlara ve tarih kitaplarına sığmayan koca bir aydır Eylül. İnsanı kendinden alır, başka alemlere doğru yolculuğa çıkarır. Başka aylarda olsanız da, Eylül'ü düşünmekten kendinizi alamazsınız. Belki de bu sebepten olsa gerek;
"Kasımı yaşayamıyorsan, Eylül'de kalmışsındır." diye söyler Kahraman Tazeoğlu.
Eğer birgün Eylül'ü ihmal edip başka aylara hicret etmeye kalkışacak olursanız, sözlerini Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı ve Alpay'ın seslendirdiği şarkı peşinizden haykırır;
"Gitme gitme gel,
Eylül'de gel...."
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.