Takip Et
  • 16 Ocak 2020, Perşembe

HIRSIZLIKTAN DA ÖTE...

Hırsızlık hem inancımızda, hem de yasalar karşısında suç sayılan bir fiildir. Her hırsızlığın bir tahrip gücü var olsa da, bazı hırsızlıkların tahrip gücü diğerlerine nazaran çok daha fazladır. Hatta bazı hırsızlıkların oluşturduğu tahribi ne zaman, ne de maddiyat asla telafi edemez.

Mesela, bir fırından ekmek çalma suçunun zararı çok küçük iken, şehre elektrik getiren kabloların kesilip çalınması durumunda oluşacak zarar oldukça fazladır. Çünkü, bu hırsızlık sebebiyle şehirde yaşayan ve elektrik kullanan herkes olumsuz etkilenir.

Bu tip hırsızlıklardan çok farklı bir hırsızlık türü var ki, müthiş bir tahrip gücüne sahip olup, yaptığı tahribatın telafisi neredeyse mümkün değildir.

İsmine "Umut ya da Güven Hırsızlığı" diyebileceğimiz bu hırsızlık türü, FETÖ'nün yıllarca işlediği binlerce illegal, gayri ahlaki ve gayri İslami fiilin ta kendisidir.

Bundan birkaç hafta ajanslarda, eski ÖSYM Başkanı hakkında "FETÖ üyeliği ve zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma suçlarından 18 yıl 6 ay hapis istemiyle iddianame düzenleyerek dava açıldığı" haberi vardı.

Peki, bu adama isnad edilen "görevi kötüye kullanma" suçunun açılımı neydi?

Bu beyefendi, yıllık ortalama on milyonun üzerinde adaya sınav hizmeti sunan ve her yıl elliyi aşkın sınav gerçekleştiren ÖSYM’nin 2010 ve 2015 yılları arasında gerçekleştirdiği sınavlarda, soruların FETÖ mensuplarına sızdırılmasına ön ayak olmuş ve kurumdaki FETÖ’cü çeteye de arka çıkmıştır.

Düşünebiliyor musunuz, milyonlarca insanın geleceğini ilgilendiren sınavları gerçekleştiren bir devlet kurumunun en tepesindeki insan bir hırsız, hem de umut hırsızı çıkıyor. Bunu biz iddia etmiyoruz, adamın kendi itiraflarından ve elde edilen delillerden yola çıkarak söylüyoruz.

Peki, sadece bu adam mı hırsız? Tabi ki hayır.

Mahkemelerin verdiği kararlardan ve sanık  itiraflarından anlaşıldığı kadarıyla, bu adam ve bunun gibi bir sürü FETÖ zanlısı, özellikle önemli kurumların sınavlarında yıllarca soru hırsızlığı yaparak, malesef binlerce hainin devlete sızmasına yol açmışlar. Mahkemelerde kendilerine sorulduğunda ise, (yaptıkları bu iğrenç işlerle) inançlı ve önemli insanların devlete kazandırıldığını ve (utanmadan) bunları Allah rızası için yaptıklarını söylemişlerdir.

Peki, yıllarca çalışıp, ana babalarının kısıtlı gelirleriyle zor şartlarda okuyan, fakat sınavlarda FETÖ'nün yaptığı katakulliler sebebiyle emekleri boşa giden insanların durumu ne olacak?

Hainler bu soruya da çoktan bir cevap hazırlamışlar bile; onlara göre, kendilerinin soru hırsızlıkları sebebiyle haksızlığa uğrayanlar, uğradıkları bu haksızlıklar sebebiyle Cennetle ödüllendirileceklermiş. Yani, minareyi çalarken kılıfı da çoktan hazırlamış hainler. Şarlatanlığın ve pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu...

Devlet yıllarca ve yavaş yavaş böyle ele geçirilmiş. "Altın nesil" yetiştiriyoruz diye insanlar uyutulmuş ve zehirlenmiş, insanların dini duyguları iğfal edilmiş ve "Devlet Baba" kavramı örselenmiş.

FETÖ ve benzeri umut hırsızlarının yaptıkları sebebiyle, malesef artık insanlar dindarlara güvenmiyor ve iyi niyetle çalışan hayır kurumlarına yardım etmek istemiyorlar. Keşke imkan olsaydı da, bu hainlerin işledikleri herzeler toplumun güvenini ve umudunu yok etmeden temizlenebilecek cinsten olsaydı. Bunları söylerken, tam da bu konuya uyan bir hikayeyi anlatmakta fayda var. Hikaye aynen şöyle;

"Çölde devesiyle birlikte yürümekte olan bir bedevi, susuzluktan ölmek üzere olan bir adama rastlamış.

Adam Allah rızası için su isteyince, bedevi devesinden inip zor durumdaki adama suyundan vermiş. Suyu içen adam birden bedeviyi iterek deveye binmiş ve kaçmaya başlamış. Bedevi, toparlanıp adamın arkasından bağırmaya başlamış;

– Tamam deveyi çalıyorsun, ama senden bir ricam var; sakın bu olandan kimseye bahsetme.

Bu isteği anlamsız bulan hırsız şaşırmış ve "Neden?" diye sormuş.

Bedeviden şu ibretlik cevap gelmiş;

- Eğer bu yaptığını başkalarına anlatırsan, olay dilden dile yayılır ve insanlar bir daha çölde yardıma muhtaç birini görünce yardım etmezler."

Sevgili Dostlarım,

FETÖ'nün yaptığı hırsızlık, istismar ve benzeri eylemler sebebiyle, malesef toplumumuzda insanlar kime güveneceklerini şaşırmış vaziyetteler.

Devletimiz, söz konusu hainlerin kamudan temizlenmesi adına önemli çalışmalar yaptı ve yapmaya da devam etmektedir. Ama, deşifre olmayan ve soru hırsızlığı suretiyle halen kamuda çalışan binlerce insan bulunduğu da gbir gerçektir. Merak ettiğim husus ise, bu insanların geceleri başlarını yastığa koyduklarında rahat uyku uyuyup uyuyamadıklarıdır. Malum, şu anda kazandıkları paraların ve aldıkları maaşların kaynağı, haram bir fiile dayanmaktadır. Bu nedenle, bu adamlar akşama kadar alınlarını secdeden kaldırmasalar ve her yıl hacca gitseler bile, bana göre bütün yaptıkları faydasızdır. Çünkü, haram yoldan kazanılan paralarla helal işler yapmak mümkün değildir.

Ünlü kapitalist Rockefeller tarafından söylendiği iddia edilen şu söz, tam da bu hırsızların durumunu ifade etmektedir;

"Bana ilk bir milyon dolarımı nasıl kazandığımı sormayın, sonraki her kuruşumun hesabını tek tek veririm."

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.