İnsanlık tarihinin en acımasız katliam ve soykırımının yaşandığı Filistin’de kan ve gözyaşı onlarca yıldır durmuyor. Evet, Filistin topraklarında zulüm 10 ay önce değil, bundan tam 76 yıl önce 1948 yılında Katil İsrail Devletinin kurulmasıyla başladı. Siyonizm o tarihten beri insanlık dışı her türlü tavrı sergileyerek Filistinlilerin özgürlüklerini ve yaşam haklarını ellerinden almaya devam ediyor...
Gazze aylardır yakılıp yıkılıyor, kadın-kız, çoluk-çocuk, genç-yaşlı ayırd etmeden bütün Filistinliler öldürülüyor...
Siyonistler tarafından Gazze'de savaş suçu işleniyor, soykırım yapılıyor. Bu savaşta adaletin, merhametin ve insanlığın zerresi yok. Oysaki bugünün katillerinin ataları 1947'de NAZİ zulmünden kaçıp Filistin’e göç ederlerken gemilerinde şu pankartı açmışlardı;
“Almanlar ailelerimizi ve evlerimizi yok ettiler, siz bari ümitlerimizi yok etmeyin...”
O tarihte merhamet ve hoşgörü bekleyenlerin çocukları, umutları da dahil olmak üzere Filistinlilerin her şeyini ellerinden alıyorlar. Mazlum milletten zalim devlete doğru çok büyük bir evrilmeyi hep beraber şahid olmaktayız...
Bu savaşta sadece Filistinliler değil, bütün insanlık sınavda. ABD ve Avrupa devletlerinin büyük çoğunluğu bu savaşta zalimin ve zulmün yanındalar. Dünya markası olmuş büyük firmalar da İsrail ve Amerika ile aynı saftalar. Türkiye ve bazı Müslüman ülkeler ellerinden geldiği kadar bu zulmü durdurmaya çalışıyorken, ne yazıktır ki aralarında Müslüman ülkelerin de bulunduğu pek çok ülke yaşanan zulüm karşısında sessiz...
Peki bütün bunlar yaşanırken ve ülke yönetimlerinin tavrı ortadayken, Müslüman fertler olarak bize düşen nedir? Devletlerin tavırlarını seyretmekten başka elimizden birşey gelmez mi?
Bilindiği üzere Siyonist İsrail yönetiminin insanlık dışı saldırı ve tavırlarına karşı sadece Müslümanlar değil, her dinden ve milletten vicdan sahibi milyonlarca insan tepkili. Buna karşın, kutuplardaki fok balıklarının, balinaların ve ülkemizdeki sokak hayvanlarının haklarını savunma adına bağırıp çağıran birtakım sözde hayvanseverlerden nedense hiç ses çıkmıyor. Hayvanlar öldürülüyor diye ortalığı yakıp yıkanların insanlar öldürülürken sessiz kalmaları ne büyük talihsizlik. Onların bu tavrı hak ve hukuk konusunda ne denli samimiyetsiz olduklarını da gösteriyor...
Oysaki "Müslümanım, merhamet ve vicdan sahibiyim" diyen herkes için yol belli;
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" sözünün anlamına uygun hareket edip, zulme ve zalime karşı elinden gelen her türlü tepkiyi göstermek...
Zulme karşı oluştaki ortak paydanın asla din, mezhep, ırk vs olmadığına ve yapılan eylemlerin yegane ortak paydasının "insanlık" olduğuna inanan herkesin İsrail'e karşı tepkili olduğu göz önüne alındığında, herhangi bir Müslümanın Siyonist İsrail'in ve yandaşlarının yaptığı zulme karşı tepkisiz kalması ne büyük acıdır...
İsrail devlet terörüne ve Siyonizme karşı yapılan eylemler içerisinde çok önemli biri var ki, bence bütün diğer eylemlerden daha etkili. O da, İsrail menşeli ürünlere ve İsrailin zulmüne destek veren şirketlere karşı topyekün boykot uygulamak...
Anlam olarak boykot, belirli bir ürünü, hizmeti, şirketi ve nihayet Devleti desteklememek adına ortaya konan bilinçli bir kaçınma eylemidir. Her boykot bir direniştir...
Boykotu kesinlikle hafife almamak ve asla beyhude bir çaba olarak görmemek gerekir. Bu uğurda sarfedilen her çabanın mutlaka ekonomik, diplomatik ve psikolojik sonuçlarının olacağı unutulmamalıdır...
Öte yandan, boykot yoluyla İsrail devletine veya Siyonistlere gitmeyen her bir doların katil İsrail Ordusunun mahrum kaldığı bir silah veya mühimmat olduğu düşünüldüğünde, boykota katılmanın hem vicdani hem de insani bir zorunluluk olduğu açıktır...
Boykot sadece ekonomik bir eylem değil, aynı zamanda ahlaki ve vicdani bir duruştur...
Boykot, tıpkı Hz. İbrahim'in düştüğü ateşe ağzıyla su taşıyan karıncanın “Biliyorum söndüremem o yangını, maksat safım belli olsun…“ dediği gibi, tarafını belirleme eylemidir...
Bugün Filistin dışında yaşayan her din, dil, kültür ve milletten vicdan sahibi herkesin üzerine düşen en önemli vazife, Siyonizme destek veren herkesi ve herşeyi boykot etmektir. Asla ve asla üç-beş kişiyle yapılan basın açıklamalarından, sosyal medyada yapılan paylaşımlardan ve marketten almadığımız İsrail destekçisi küçük bir üründen ne olacak dememek gerekir. Biliniz ki her boykot “Ben bu zulmün karşısındayım ve ne olursa olsun bu zulmü asla kabul etmiyor ve reddediyorum” demektir ...
Şimdi gelelim boykotun muhtemel sonuçlarına;
Küçük küçük boykotların bütünü İsrail ve onlara destek olan ülke ve şirketlere büyük ekonomik zararlar verebilir...
Boykotlar, dünya genelinde Filistin'de yaşanan insan hakları ihlallerine yönelik farkındalığı artırır...
Boykotlar ülke ve şirket politikalarında olumlu yönde değişimlere sebep olabilir...
Boykotlar zülmün karşısında olanlar arasındaki toplumsal dayanışmayı artırır....
Unutulmamalıdır ki boykotun başarısı konusundaki kilit nokta ‘’karar ve istikrardır.’’ Kararsız ve istikrarsız boykotun faydadan çok zarar getirir.
Ne yazık ki bizler basit bir boykotu bile kararlı ve istikrarlı bir şekilde uygulayamadık ve Yahudilere ait “Müslümanların boykotu Yahudiler indirim yapana kadardır” sözünün tezahürüne imkan tanıdık. Siyonist ve destekçilerinden satın aldığımız her ürünün bebeklere, çocuklara, kadınlara ve yaşlılara sıkılmış bir kurşun olduğunu hiç akıl edemedik. Bu nedenle bütün benliğimle diyorum ki; bir gün değil her gün boykot...
Unutulmamalıdır ki zalimi büyüten, mazlumun çığlığına sessiz kalanların çokluğudur...
Son söz Tolstoy’dan gelsin;
“Acı duyabiliyorsan canlısın, başkaların acısını duyabiliyorsan insansın”
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.