Hırsızlığın her türlüsü kötüdür; para çalmak, eşya çalmak, araba çalmak vs vs. Fakat bir hırsızlık türü var ki, diğerlerinden daha zararlı ve daha yıkıcıdır.
Ne olduğunu hemen söyliyeyim, "Umut Hırsızlığı"...
Bilerek veya bilmeyerek bu hırsızlık suçunu neredeyse hepimiz işliyoruz. Toplumun bir ferdi olarak çevremize, ebeveyn olarak çocuklarımıza, eğitimci olarak öğrencilerimize, siyasetçi olarak vatandaşlarımıza karşı verdiğimiz pekçok sözü tutmuyor ve vaatlerimizi yerine getirmiyoruz.
Oysa ki tutulmayan her söz ve yerine getirilmeyen her vaat, güvensiz bireylerin ve bir adım ötesinde de güvensiz bir toplumun oluşumuna katkıda bulunmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
Söz, senettir. Sözün bir değeri, vaat etmenin de bir sorumluluğu vardır. Atalarımız, “Hayvan yularından, insan sözünden tutulur.” demişlerdir. Sözünde ve vaadinde durmamak, bir bakıma yalan söylemektir. Yalan söyleyen insanın da değeri malumdur...
İnsan umudu olduğu müddetçe yaşar, umutları tükenmiş insan ise yaşayan bir ölüdür. Bu nedenle, vaat ederek ve ümit vererek insanları imtihan etmek, büyük vebaldir.
Bu konuyla ilgili olarak anlatılan şu hikaye ne kadar da acıklıdır:
Kral, dondurucu bir kış mevsimi gecesinde nöbet tutan bir muhafıza "Üşümüyor musun?" diye sordu.
Muhafız, “Ben alışkınım kralım” dedi.
Kral, “Olsun, sana sıcak tutacak bir elbise getirmelerini emredeceğim” dedi ve gitti. Ancak bir süre sonra verdiği o emri unuttu.
Ertesi gün duvarın dibinde muhafızın soğuktan donmuş cesedini ve duvara karalamış şu yazıyı buldular:
“Kralım, ben soğuğa alışkındım, fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!”
Anlattığım hikayede olan şuydu;
Asker, her nöbet gecesi umudunu ertesi sabah doğacak güneşe bağlayarak soğuğa direnirken, (yani kendi şartlarında psikolojik ve biyolojik bir direnç oluşturmuş iken), kralın elbise vaadi onu bir beklentiye sokmuş ve bünyesinin ahengini bozmuştu. Beklentinin gerçekleşmemesi ise, malum ölümcül sonucu doğurmuştu.
İnsanı ayakta tutan küçücük bir umuttur. Bu nedenle, umudu olan insanla asla oyun oynamayın, şaka yapmayın ve alay etmeyin. Vaat, umut doğurur ve umutlar bitti mi herşey biter...
Yapabileceğimizin fazlasını vaat edip sonra da "olmadı ya da yapamadım" demek vebale girmektir. Zira, "olmadı" demek bizim için çok kolay olsa bile, umut dolu insanların bunu kabullenmesi hiç de kolay değil, hatta bazen imkansızdır.
Tutulmayan sözler ve gerçekleşmeyen vaatler, beklenti içerisindeki insanların düşünce dünyalarında ve hayat algılarında büyük yıkımlara sebep olurken, biyolojik yapılarında ise ölüme kadar gidebilecek sonuçlar doğurur.
Öte yandan, yapamayacağımız sözleri söyleyip insanlara boşa umutlar vermek, dinimizce de hoş karşılanmamaktadır. Böyle bir davranış içinde bulunanlar, Yüce Kur'an tarafından açık bir şekilde kınanmaktadırlar:
"Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır." (Saff Suresi:2-3)
"Ahidleştiğiniz zaman, Allah’ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah’ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir." (Nahl Suresi:91)
"… Ahde vefa gösterin. Çünkü ahid bir sorumluluktur." (İsra Suresi:34)
Verilen sözde durmak insana şeref ve haysiyet kazandırırken, sözünde durmamak münafıklık alametidir. Hz. Peygamberimiz bu hususta şöyle demektedir:
"Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder"
Konu hakkında belirtmem gereken bir diğer husus ise, söz vermede kelime oyunları yapmanın sözünden dönmekle eşdeğer olduğudur. Çünkü söz vermede asıl olan, karşıdakinin beklentisini yerine getirmektir...
Son söz Mevlana'dan:
Asla birilerinin umudunu kırma; belki de sahip oldukları tek şey umuttur...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.