Söyleyeninin kim olduğu konusunda muhtelif rivayetler bulunan şu söze bayıldım;
Çoğu insan 25 yaşında ölür, 75 yaşında gömülür...
Bu söz ilk bakışta anlamsız gibi görünse de, aslında oldukça derin manalar içermekte...
"Bir insan nasıl olur da 25'inde öldüğü halde 75'inde gömülebilir ki?" diye düşünenlere, öncelikle ölümün ne olduğunu anlamaya davet ediyorum.
Ölüm denilen hadise, yalnızca nefesin kesilmesi ya da kalbin durması demek değildir; tıpkı yaşamanın sadece nefes almak olmadığı gibi...
Umudunu kaybetmiş ve gelecekten beklentisi kalmamış nice insan var ki, nefes alıyor olsalar bile hepsi birer ölüdür.
Ölüm kaçınılmaz gerçek olsa da, yaşamak nasip işidir. Brave Heart filminin afişinde yazan ve ünlü yazar Victor Hugo'ya ait olduğu söylenen şu söz ne kadar da manidardır;
Herkes mutlaka ölür, fakat herkes gerçek manada yaşayamaz...
İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış...
Güçlü bir hayali olmayan, hayalini gerçekleştirmek için bir nedeni kalmayan ve hayali için gerçek manada mücadele etmeyen insan, nefes alıyor olsa da ölüdür...
Nefes alıyorsan umut vardır; umudun yoksa nefes almanın ne anlamı var...
Bütün duyu organlarımızla ve benliğimizle hayatın içinde bilfiil bulunmaktır yaşamak. En çok yaşayanlar, en uzun ömürlü olanlar değil, hayatın hakkını en iyi şekilde verenlerdir...
Sakın nefes alıyorsun diye yaşadığını sanma; ana rahmindeki bebek de nefes alıyor, ölüm döşeğindeki insan da, yatağında uyuyan da, Filistindeki çocuklar da, yavrusunu yitirmiş analar da, rızkını çöplerde arayan babalar da...
Nefes almak bir reflekstir, ama yaşamak irade ister...
Nefes almak mıdır yaşamak, yoksa nefes alabildiğimiz sürece yapabildikleriniz mi?
Ruhunuz açsa, kaygılarınız varsa, sağlığınız bozuksa, kafanız karmakarışıksa, heyecanınız bitmişse, hedefiniz yoksa, siz aslında nefes alan kadavradan başka birşey değilsiniz...
Yaşamak derken, istediğimiz şeyleri yapabilmekten bahsediyorum...
Murat Bozoğlu'nun dediği gibi;
"Sadece nefes almak değildir yaşamak; gülümsemektir, gezmektir, hayal kurmak, mutlu olmaktır yaşamak...
Suların sesini, kuşların cıvıltısını duymak, çiçeklerin kokusunu hissetmektir yaşamak...
Yollara, ağaçlara, yıldızlara, denize gökyüzüne aşık olmak, iki gözün hakkını verebilmek, bütün ruhunla hayata dokunabilmektir yaşamak..."
Yaşamak yan gelip yatmak değildir, yaşamak için savaşmak gerekir. Nasıl ki yolda olmak yolcu olmak değilse, yaşamak da sadece nefes almak değildir. Yaşam savaşı diye birşey var bu dünyada; bu savaş nefes alıp vermek için değil, hedefi ve umudu olan kaliteli bir ömür için verilen savaştır. Bu savaşta tıpçılardan ziyade çalışmaya, mücadeleye, güçlü bir iradeye ve en önemlisi de umuda ihtiyaç var. Mühim olan nefes almak için yaşamak değil, yaşamak için nefes almaktır...
Etrafında ve Dünyada olup bitene tepkisiz kalmak da değildir yaşamak. Hepimiz bitkisel hayatta gibiyiz; Filistinde ve dünyanın başka yerlerinde olanlara karşı tepkisiziz. Bilinç yok, tepki yok, eylem yok, öfke yok, kısacası yaşama dair hiçbir belirti yok, ama nefes alıyoruz. Kısacası biyolojik olarak yaşıyoruz, ama ruhen ölüyüz...
Ali Kocatepe'nin yazdığı ve Modern Folk Üçlüsünün seslendirdiği "Dönme Dolap" isimli şarkıda denildiği gibi;
Yaşamak oyun değil arkadaş,
Dünyaya gelmenin bir bedeli var,
...
Yaşamak dönme dolap gibidir,
Onun da iniş ve çıkışları var,
...
Nefes almak değildir yaşamak,
Düşünmek ve hissetmektir...
Aslında en büyük sorunumuz, "amaç" kavramından uzaklaşmış olmamızdır. Dünyaya geliş gayemizden uzaklaştıkça, yaşamaktan da uzaklaşıyor, sadece nefes alıyoruz; tıpkı hayvanlar ve bitkiler gibi...
Oscar Wilde “Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir, çoğu insan sadece var olur” diyor. O halde kendimize şu soruyu sormalıyız;
Yaşıyor muyum, yoksa sadece nefes mi alıyorum?
Son sözü Şair Ümit Yaşar Oğuzcan söylesin;
Kimine çözülmeyen kördüğümdür yaşamak,
Kimine yaşadıkça bir ölümdür yaşamak,
Varoluşun gizine erenler için,
Ölmezlik kitabında bir bölümdür yaşamak...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.