Takip Et
  • 22 Şubat 2018, Perşembe

HİÇBİRİMİZ MASUM DEĞİLİZ...

Çok Değerli Okurlarım,

 

Bu hafta, toplum olarak sahip olduğumuz önemli birkaç hastalığımızdan bahsetmek istiyorum. Bunlar, birbirimizi kolayca kınama, karalama, silme ve başkalarının ayıplarını ortaya çıkarma hastalıklarıdır. Bu hastalıklarımız yüzünden, uzun yıllara dayanan dostluklarımız sona ermekte ve toplumsal olarak travmalar yaşamaktayız.

 

Mesela, komşumuzun ya da yakın bir dostumuzun oğlunun saçının uzun olduğunu görüp, başlıyoruz dedikoduya ve kınamaya. Yüzüne karşı söyleyemediğimiz şeyleri sağda solda konuşuyoruz. "Gördün mü filancanın oğlunu, saçını kız gibi uzatmış. Yakışıyor mu onun gibi bir adamın oğluna? Onun oğlu öyle yaparsa başkaları ne yapmaz" gibi bir sürü dedikodu birbirini takip ediyor.

 

Bunun daha da kötüsü, aslı astarını bilmeden, sadece gördüğümüz şeyler üzerine zanna kapılıp kınama, dedikodu ve dışlamanın en ağır biçimlerini ortaya koymaktır. Örneğin, yanında tanımadığımız bir bayan gördüğümüz herhangi bir dostumuzla ilgili olarak hemen hüküm verip ayıplamak, gıybetini yapmak ve arkadaşlığımızı bitirme yolunu seçmek, maalesef en kolay yaptığımız işlerden bazıları haline geldi.

 

Yine bir başka örnek, içki içmediğini bildiğimiz bir tanıdığımızı bir gün bir dükkandan içki alırken gördüğümüzde, hemen yaftayı yapıştırırız; "Vay be, biz bu kişiyi yanlış tanımışız, adam meğerse içkiciymiş, bundan sonra bu kişi benim dostum değildir." Bu yetmezmiş gibi, bunu bir de sağda solda anlatarak, o kişi hakkında başkalarının da olumsuz düşünmesine sebep oluyoruz.

 

Sevgili dostlarım,

 

Bu kadar örnek, konunun derinliklerine girmemiz için yeterli olur diye düşünüyorum. Şimdi gelelim, bu örneklerden yola çıkarak bazı tahliller yapmaya;

 

Bir dostumuzun oğlu, saçını o ya da bu sebepten normalin üzerinde bırakmış olabilir. Bunun birçok sebebi olması mümkün; mesela, delikanlının hoşuna böyle gidiyor olabilir; başında bir sorun olduğundan saçlarıyla bunu gizliyor olabilir; ya da, arkadaş çevresine özenmiş olabilir. Bu sebeplerden hangisinin doğru olduğunu bile bilmeden, bu durumu kınamakla kalmayıp, üstelik başkalarının yanında bunun dedikodusunu da yapmışsak, vay halimize.

 

Böylesi kişilere peşinen şu hadisi hatırlatmak lazım;

 

“Kim ki bir Müslüman kardeşini işlediği bir suçtan dolayı ayıplarsa, kendisi de o suçu işlemeden ölmez.”

 

Bir kişinin başkalarında gördüğü bazı halleri veya kusurları ayıplaması, kendini o kusurdan veya o halden uzak görmesinden kaynaklanır. Halbuki hiçbir kimse hatasız veya kusursuz değildir. Yine, hiçbir kimsenin, "ben bu hatayı yapmam" diyebilme garantisi yoktur. Yoksa, "Kendi gözündeki merteği görmeyenin, başkasının gözündeki saman çöpünü görmesi" gibi saçma bir durumla karşı karşıya kalırız. Kaldı ki, sana göre "kusur, ayıp ya da günah" olan şeyler, başkalarına göre olmayabilir. Bu konuda ehil misin mesela?

 

Gördüğümüz kusuru bir de ballandıra ballandıra başkalarının yanında anlatmak ise, inançlı kişilere asla yakışmayan bir tavırdır.

 

İslam ahlakında “Müslüman kardeşinin kusur ve ayıplarına karşı kör olmak” esastır, “kusur ve ayıpları araştırmak” değil.

 

Bununla ilgili olarak ta bir Hadiste;

 

“Kim Müslüman kardeşinin ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah ta onun ayıbını örter. Kim de Müslüman kardeşinin ayıbını açarsa, Allah ta onun ayıbını açıp, evinin içinde bile rezil eder..” denmiştir.

 

İkinci örneğimizde ise, bir bayanla gördüğümüz dostumuz vardı. Bu durumda da gene hemen peşin hükümlü olup, dostumuzu kötüleyerek, gördüğümüzü başkalarına anlatmamalıyız. Aslı-astarını bilmeden yapacağımız dedikodu bizi yanlışa ve günaha götürebilir. Hangi şartlarda bir araya geldiklerini ve bayanın kim olduğunu bile bilmeden dedikodu yaymak Müslümanca bir tavır değildir. Belki bayan o kişinin bir akrabası, belki hayırlı bir iş için birlikteler, bunları biliyor muyuz?  Aksi taktirde, o kişilere iftira atmış olmaz mıyız?

 

Velev ki bu kişiler nefislerine yenik düşerek beraber olmuş olsunlar. Bu durumda bile Müslümana yakışan, bu hususu görmezlikten gelmek ve dedikodu yapmamaktır. Eğer samimiyeti varsa, o dostunu uyarma görevini yerine getirmesi daha iyidir.

 

Üçüncü örneğimiz de, ikinci örneğimize benziyor aslında; içki satın alırken gördüğümüz bir kişinin içki içtiğini söylemek, doğruluğu ispat edilmediği müddetçe bir iftiradır. Belki bu dostumuz, almış olduğu içkiyi eve götürüp, "başkaları içmesin" diye lavaboya döküyordur. Komik gelebilir ama, bunun böyle olmadığınının ispatı var mı? Başkaları hakkında iftira atan ve üstelik bunun dedikodusunu yapan kişinin hali ne olur? Bunun hangi kitapta yeri var?

 

Dostlarım,

 

Bazen, gördüklerimizle gerçekler farklı olabilir. Doğru bildiklerimiz yanlış, yanlış bildiklerimiz de doğru olabilir. Bu hususta çok dikkatli olmalıyız. Bizim inancımızda, niyetlere değil amellere günah vardır. Bu nedenle, eyleme dönüşmemiş niyetler üzerinden hüküm vermek bizi yanıltabilir.

 

Önyargının ve peşin hüküm vermenin kötülüğü hakkında söylenmiş çok güzel bir söz vardır;

 

"Hiç kimse, sınanmadığı bir günahın masumu değildir."

 

Bu yüzden, kendi başımıza hiç gelmemiş şeyler hakkında ahkam kesip, yaşadıkları şeyler yüzünden başkalarını günah keçisi ilan etmek ahlaklı ve adil bir tavır değildir.

 

Öte yandan, insanların hataya düşmüş dostlarını silip atması da doğru değildir. Dostluk böyle zamanda belli olur. Hatasız dost bulmak mümkün mü? Bunun tam tersine, hatalı dostumuzu uyarmak ve onun bu hatadan dönmesi için çaba sarfetmek gibi bir görevimiz vardır. İnsanlar, hatalarıyla beraber dostturlar.

 

Sevgili Okurlarım,

 

Ayıpların araştırılıp ortaya dökülmesi; insanları birbirine düşürmekten, aralarında kin ve düşmanlık tohumları ekmekten, fenalıkların yayılmasından başka bir şeye yaramaz.

 

Hatta böylesi davranışlar, onların utanma duygularının yok olmasına, sosyal kontrolün azalmasına ve böylece ahlâksızlığın süratle yayılmasına sebep olur.

 

Bu nedenle, başkalarının ayıplarını ortaya çıkarmanın peşinde koşmak yerine, kendi kusur ve ayıplarımızı görmeye ve düzeltmeye çalışmamız, her açıdan çok daha faydalı bir davranış biçimidir.

 

Öte yandan, dostlarınızı, kusurları yüzünden asla kötü görmeyin ve terketmeyin. Çünkü;

 

"İnsanların günah ve hatalarını görürsün de, tevbelerini görmezsin."

 

Esen kalın sevgili dostlarım...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.