Geçenlerde edindiğim bir bilgiye göre, Türkiye ABD'den sonra en çok dizi ihraç eden ülkeymiş.
Ülkemiz, şimdiye kadar 200 civarında televizyon dizisini Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya, Afrika, Kuzey ve Güney Amerika'daki toplam 146 ülkeden yaklaşık 1 milyar izleyiciyle buluşturmuş.
İlginçtir ki ihraç edilen dizilerin pek çoğunda TRT'nin imzası var. Daha birkaç hafta öncesinde "Teşkilat" dizisiyle milyonları ekran başına kilitleyen TRT, geçtiğimiz Perşembe de "Bir Zamanlar Kıbrıs" adlı yeni bir diziyi izleyicilerle buluşturdu. Dizi, daha ilk bölümüyle kalitesini ortaya koydu ve izleyicilerden tam not aldı.
Dizinin konusu ise şöyle;
"1963 yılında adanın pastoral coğrafyasında neşeli hayatlarını süren sakız tüccarı Dereli ailesi, Kanlı Noel olarak bilinen olayların başlaması ile diğer Türk aileler gibi saldırıya uğrar. Birbirlerinden ayrı düşen aile fertleri kasabalarından sürülüp zorunlu bir göçe başlarken ailenin başındaki Kemal Dereli kendi ailesiyle birlikte göç yolundaki binlerce Türk’ün lideri haline gelir. Kıbrıs’ta yaşam mücadelesi sürerken Türkiye’den adaya gizli görevle yollanan Ankaralı ise Lefkoşa’da olayların seyrini değiştirir. Adada gizli kahramana dönüşen Ankaralı ve ayrı düştüğü nişanlısının hasretle ve yaşam mücadelesi ile harmanlanan aşkı da Dereli ailesinin hikayesi ile iç içe geçer."
Dizinin ilk bölümünü kaçıranlara tavsiyem, internet ya da tekrar yayınlarından bu bölümü izlemeleri ve bundan sonraki bölümleri de kaçırmamaları.
Şimdi gelelim, söz konusu dizideki olayların geçtiği Kıbrıs hakkında bazı bilgiler vermeye;
Kıbrıs, Sicilya ve Sardinya'dan sonra Akdeniz'deki üçüncü büyük adadır. Türkiye'ye uzaklığı 65 km olan söz konusu ada, sahip olduğu jeopolitik konumu sebebiyle tarih boyunca pek çok devletin gözdesi olmuş ve hakimiyeti altında hüküm sürmüştür.
Ada, günümüzde Türklerin çoğunluğa sahip olduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Rumların çoğunluğa sahip olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti ismiyle iki farklı devlete ev sahipliği yapmaktadır.
Bu ülkelerden Kıbrıs Cumhuriyeti, 4 Nisan 2004 tarihinde oylanan iki devletin birleşmesine yönelik Annan Planının reddi sonrasında, 1 Mayıs 2004 tarihinde adanın tamamını temsilen Avrupa Birliği'ne katılmıştır.
1974'ten beri ikiye bölünmüş olan adanın kuzeyindeki % 36'lık bölgede yer alan KKTC ise, günümüzde yalnızca Türkiye tarafından tanınan ve uluslararası hukuka göre de facto bir ülkedir.
KKTC, Avrupa birliği ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası toplumlarca, Türkiye tarafından işgal edilmiş bir bölge olarak görülmektedir.
Sonuç olarak, Adanın siyasi ve idari yapısı, mevcut haliyle ulusararası hukuk açısından önemli bir sorundur.
Bir bütün olarak Adanın tarihi ve idari durumuna kısaca değindikten sonra, gelelim Adanın Kuzeyinde yer alan KKTC'yi daha yakından tanımaya;
Mükemmel denilebilecek bir iklime ve bu iklim yapısıyla mütrnasip sıcak insanlara sahip olan KKTC, tertemiz sahilleri ve eşsiz doğasıyla tam bir turizm cennetidir. Efsanede anlatıldığı gibi, aşkını kanıtlamak için Sezar'ın Kıbrısı Kleopatra'ya vermesi, belkide sırf bu yüzdendir...
Ülke ekonomisi büyük ölçüde turizme dayanmasına rağmen, uluslararası toplum tarafından ekonomi, ulaşım, spor gibi alanlarda uygulanan ambargolardan dolayı, ekonomik olarak çok büyük oranda Türkiye'ye bağımlıdır.
KKTC'nin resmi dili Türkçe, para birimi de Türk Lirasıdır. Ülkenin başkenti olan Lefkoşa, aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyeti'nin de başkentidir ki, Dünya üzerinde iki ülkeye de başkentlik yapan böyle bir şehir daha yoktur.
Zengin deniz ürünlerine sahip Kıbrıs mutfağı, Türk mutfağı ile Rum mutfağının karışımı olup, keçi sütünden yapılan hellim peyniri, meyve reçelleri ve şeftali kebabı, en göze çarpan mutfak lezzetlerindendir.
Lefkoşadaki Ercan Uluslararası Havalimanı, yalnızca Türkiye tarafından yasal havalimanı olarak kabul ediliyor ve Türkiye dışındaki herhangi bir ülkeden buraya direk uçuş imkanı bulunmuyor.
Türkiye'den KKTC'ye yapılan ziyaretlerde vize gerekmemektedir.
Venedik sütunu, Girne kapısı, Lefkoşa, Girne kalesi, Girne eski liman, Selimiye Cami, Yeşil Hat, Bellapais Manastırı, Gazimağusa şehri ve Limanı, Kertikli hamamı, St. Barnabas Manastırı, Namık Kemal Müzesi, Salamis Harabeleri, Lala Mustafa Paşa Cami, Othello Kalesi gezilecek yerler arasındadır.
Kıbrısa ilk kez gidecek olanların şaşıracakları önemli bir husus ise, yolun solundan akan trafik olacaktır. İngiliz hakimiyetinin hüküm sürdüğü dönemden kalma bu durum, günümüzde de aynı şekilde devam etmektedir.
İleride Kıbrıs sorunu hangi şekilde sonuçlanır bilemem. Fakat bildiğim tek konu, burnumuzun dibindeki böylesi güzel bir ülkenin, bizim için ilelebet "Yavru Vatan" ya da "Cennet vatan" olarak kalacağıdır...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.