Geçtiğimiz hafta ülkemiz adına aksiyon dolu günler geçirdik. Hani derler ya, kah üzüldük kah güldük. Ama genel tabloda, büyük devlet olma yolunda önemli adımlar attık.
Öncelikle Karabağda devam eden savaştan bahsetmem lazım. O cephede işler gene bildiğiniz gibi yürüyor; it itliğini, mert mertliğini yapmaya devam ediyor. İt kelimesi bazıları tarafından ağır olarak telakki edilebilir, fakat belirtmem lazım ki, bu kelime muhatapları için az bile kalır. Elbette ki, gösterilen bütün iyi niyetli davranışlara rağmen, ateşkes zamanında bile çoluk-çocuk demeden sivilleri hedef alan Ermenilerden bahsediyorum. Cephede üst üste mevzi kaybeden, hatta tüm techizatıyla birlikte siperlerden kaçan Ermeni militanlar, savaş suçu işleyerek Azerbaycan'ın sivil bölgelerine saldırılar düzenlemeye başladılar. Bu saldırılarda pekçok masum insan malesef şehit oldu, Allah mekanlarını Cennet eylesin.
Cephedeki son duruma göz attığımızda ise, Azerbaycan'ın her geçen gün Karabağ'daki topraklarından önemli bir kısmını geri almakta olduğunu görüyoruz. İnşallah zafer en kısa zamanda Azerilerin olacak.
Bu savaşta, sıcak cephe haricinde bir de soğuk cepheler oluşmuş vaziyette. Her zaman olduğu gibi, başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinin çoğu, haklı haksız demeden dindaşlarının yanındalar. Rusya ise güya denge politikası uyguluyormuş gibi görünse de, aslında gizliden Ermenistan'ı destekliyor. Her ne kadar İslam İşbirliği teşkilatı Azerbaycanın yanında olduğunu açıklamış olsa da, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye Ermenistana açıktan destek veriyorlar. ABD ise üstü kapalı olarak Ermenistanın yanında olduğunu açıkladı. Bu açıklamaya İngiltere ve Kanada da destek verdi.
Azerbaycan yanlısı cephede ise, başta Türkiye olmak üzere, Pakistan, Afganistan, Bosna Hersek, Gürcistan, Ukrayna, KKTC, Malezya gibi ülkeler bulunmakta.
Görüldüğü gibi, Azerbaycan yanlısı ülkeler arasında farklı dinlerden birkaç ülke de yer almakta. Buna karşın bir de Müslüman oldukları halde açıktan Azerbaycanı destekleyemeyip, çatışmaların bir an önce bitirilmesi için masaya oturulması gerektiğini söyleyen Suudi Arabistan ve Endonezya gibi ülkeler mevcut. Tasmaları başkalarının elinde olan bu ülkelerin tutumlarını anlamak ise hiç de zor değil sanırım.
Bu cepheleşmede en dikkat çeken ülke ise, hiç kuşkusuz İran. Ne idüğü belirsiz bu ülke, açık bir şekilde Ermenistan'ı desteklemektedir. İran'ın tarihini ve yapısını bilmeyenler için oldukça garip gelen bu durum, aslında İran açısından gayet tutarlıdır. Özellikle kuzey bölgesinde çok yoğun bir Azeri Türkü nüfusu barındıran İran, ülkesindeki Türklerin varlığından rahatsızken elbette Azerbaycan'ı destekleyemezdi. İran, Türklerle olan tarihsel rekabeti sebebiyle zaten hiçbir zaman gerçek bir Türk dostu olmadı. Bu tavrını her fırsatta gösteren İran, hatırlayınız, Kuzey Irak ve Suriyede'de de Türkler yerine İsrail ve Suriye ile işbirliği yapmayı tercih etmişti. Bu garip ülke için böylesi politik durumlarda Müslümanlığın hiçbir önemi yoktur. Kaldı ki, Tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri ile çoğu Arap ülkelerinin Müslümanlıkları gibi, İran'ın Müslümanlık anlayışı da şaibelidir...
Son olarak İsrailin tutumunu ele alalım. İsrail ile Azerbaycan arasında uzun yıllara dayanan bir silah ticareti ilişkisi bulunmaktadır. Hatta mevcut savaşta İsrail yapımı silahların kullanıldığı da söylenmektedir. Bu yakın ilişki sebebiyle olsa gerek, İsrail Azerbaycan yanlısı sessiz bir tutum sergilemektedir.
Bütün bu şartlar altında Karabağ'da zafer en kısa zamanda inşallah Türklerin olacaktır. Buna inanıyor ve Türkiyenin desteğindeki Azerbaycan ordusuna güveniyoruz...
*
Geçen haftanın önemli ve en güzel haberlerinden biri de enerji sektöründen geldi. 21 Ağustos'ta Karadenizde 320 milyar metreküp doğalgaz keşfiyle gelen müjdeli haberin ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz Cumartesi günü Tuna-1 kuyusunda 85 milyar metreküplük ilave bir rezerv daha tespit edildiğini açıkladı. Böylece söz konusu bölgedeki rezerv 405 milyar metreküp olarak revize edilmiş oldu.
Yıllık 40-45 milyar metreküp tüketimi olan Türkiye'nin yaklaşık 10 yıllık ihtiyacına karşılık gelen bu rezervin kullanılmaya başlanmasıyla, ülkemizin enerjide dışa olan bağımlılığı önemli ölçüde azalacaktır.
Söz konusu keşfin dikkat çeken özelliği, tamamen yerli imkanlarla gerçekleştirilmesidir. Yani keşfedilen doğalgazdan hiçbir uluslararası şirkete ya da başka bir ülkeye pay verilmeyecektir.
Adı geçen keşif, 2020 yılı içerisindeki keşifler içerisinde denizlerde birinci, tüm dünyada ise ikinci büyük keşif olma özelliğine de sahiptir. Tahminlere ve söylenenlere göre, önümüzdeki dönemde hem Karadenizde hem de Akdenizde yeni keşif müjdelerinin geleceği aşikardır.
*
Geçen haftanın son müjdeli haberi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki Cumhurbaşkanlığı seçiminden geldi. Seçimin ikinci ve son turunda Mustafa Akıncı ile Ersin Tatar arasında geçen yarışın galibi yüzde 52 oy oranıyla Ersin Tatar oldu. Bu sonuç, aslında sadece Ersin Tatar'ın başarısı değil, Rum ve Avrupalılara karşı Türkiye'nin de başarısı demekti. Çünkü Mustafa Akıncı, gerek Cumhurbaşkanlığı görevi, gerekse seçim kampanyaları esnasındaki söylemleri ile Rumlarla aynı dili konuşuyor, Maraş'ın açılmasına karşı çıkıyor ve hatta Rum kesimine toprak verilmesi gerektiğinden bile bahsediyordu. Arkasına Rum ve Avrupa desteğini alan böyle bir kişiye karşı Türkiye yanlısı Ersin Tatarın başarısı, aynı zamanda Türkiye'nin de başarısı değildir de nedir?
Söz konusu seçim başarısına rağmen, aziz şehitlerimizin kanı ile kazanılan toprakların bir kısmını Rumlara geri verebiliriz diyen Akıncı'ya yüzde 49 civarında oy veriliyorsa, bence oturup uzun uzun düşünmek de lazım gelir...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.