Takip Et
  • 12 Ekim 2023, Perşembe

DOĞULU-BATILI ÖNYARGISI...

Ah şu önyargılarımız yok mu, ahhh...

Bizi birbirimize düşman eden, kardeşi kardeşe kırdıran, gerçeklere karşı kör ve sağır kılan önyargılarımız...

Farkında olmadan esareti altına girdiğimiz, birbirimize karşı kışkırtan, egolarımızı ayyuka çıkartan, empati yapma kabiliyetimizi ortadan kaldıran önyargılarımız...

Einstein'ın bir atomu parçalamaktan daha zorlu bulduğu, bir türlü kurtulamadığımız önyargılarımız...

Ne yazık ki Türkiye'nin batısını Cennetten bir köşe, orada yaşayanları da kayırılmış insanlar olarak gören ve bu bağlamda da kişilere ve devlete düşman epeyce doğulu vatandaşımız olduğu gibi; Ankara'nın doğusundaki herkesi Kürt, her Kürdü terörist, hırsız, devlet düşmanı, cahil ve görgüsüz zanneden bir o kadar da batılı insan var...

Önyargılarının mahkumu olanlar keşke cehaletlerinin farkına varabilseler ve azıcık empati yapabilseler de, gerçekleri görerek ne kadar çok yanıldıklarını anlayabilseler...

Eğer bizi birbirimize düşman eden önyargılarımızdan bir an evvel kurtulmazsak, korkarım ki toplumsal barış bizim için hep bir hayal olarak kalacak...

Bütün bunları neden anlattım biliyor musunuz?

Elbette ki sebepsiz değil bu anlattıklarım...

Geçtiğimiz günlerde bir vesileyle gittiğim Van ve Hakkari illerinde karşılaştığım güzel insanları ve tabiatın eşsiz güzelliklerini görünce benim de bazı ön yargılarımın olduğumun farkına vardım da ondan...

Belki küçüklüğümden beri bize yalan yanlış anlatılanlar, belki duyup işittiklerim, belki karşılaştıklarım, belki de yaşadığım ufak tefek tecrübeler, ne yazık ki beni de önyargı denilen illetin pençesine mahkum etmiş de haberim yokmuş...

Birtakım kişi, toplum ve durumlara karşı peşin hükümlü olmayı ifade eden önyargı, aslında fanatik bir taraf tutma biçimidir ki, fanatizmin ve aşırı milliyetçiliğin kimseye faydası yoktur...

Farkında olmadığımız ve bizde yok zannettiğimiz bilinçsiz önyargılarımızın yaygınlaşması durumunda, toplumsal barış da daima tehdit altında olacaktır. Tıpkı ülkemizin batısında yaşayan pek çok insanımızın doğululara, gene pekçok doğulu vatandaşımızın da batılılara olan önyargılı bakışları gibi...

Şimdi gelelim gerçeklere...

Öncelikle Ankara'nın doğusunda yaşayan herkes Kürt, batıda yaşayan herkes de kayırılmış ve seçilmiş insanlar değildir. Bu ülkede yaşayan hiçbir etnik grubun diğerine üstünlüğü yoktur, olamaz da...

Bizler üstünlüğü cinste, milliyette, ırkta vs arıyan insanlar olmamalıyız. Allah'ın yarattığı kullar olarak ne Kürdün Türk'e, ne de Türk'ün de Kürd'e üstünlüğü olamaz...

Her milletin iyisi de vardır kötüsü de. İyiler ya da kötüler üzerinden genelleme yapmak bizi yanılgıya ve kul hakkına girmeye götürür. İnsanlar ve milletler hakkında yorumda bulunmadan önce empati yapmak, kendimizi onların yerine koymak gerekir. Hele ki aynı bayrak altında ve aynı vatan toprakları üzerinde yaşıyorsak, birbirimiz hakkında konuşurken ve ilişkilerimizde daha hassas ve anlayışlı olmalı, asla ötekileştirmemeliyiz.

Aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların kader birliği vardır. Aynı acıları yaşarlar, aynı sevinçlere ortak olurlar. Bunu yaşadığımız deprem ve sel felaketlerinde, pandemide ya da 15 Temmuz'da görnedik mi? Gidin bakın Çanakkale'ye, mezarlarında yanyana yatan bir sürü Kürt, Türk, Laz ve hatta Arap göreceksiniz. Yurtdışına gittiğinizde her Kürdü bir Türk, her Türk'ü bir Kürt gibi göreceksiniz. Garip ve yalnız hissettiğiniz anlarda size yoldaşlık yapanın Kürt mü Türk mü olduğuna bakmayacaksınız. Çünkü bizi birbirimize bağlayan binlerce sebep var....

Tıpkı şu yaşanmış hikayede olduğu gibi;

İmamı Şafi Hazretleri, müzakere yaptıkları bir meselede talebelerinden birisi ile ihtilafa düşünce, talebesi öfkelenir ve dersi terk eder.

Akşam olunca, İmamı Şafii talebesinin evine gider. Öfkeli talebe, hocasının ayağına kadar gelmesine çok şaşırmıştır. Fakat, İmam Şafii’nin talebesine evinde verdiği son ders muhteşemdir. Talebesine şunları söyler:

1- Yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma; bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir.

2- Bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken, sadece bir mesele yüzünden dostlarından ayrılma.

3- Hatadan nefret et, ama hataya düşenden nefret etme.

4- Günaha öfkelen, ama günahkara acı, ona merhamet göster.

5- Sözü eleştir, ama sözü söyleyene saygı göster.

6- Görevimiz, hastalığı tedavi etmektir, hastayı yok etmek değil...

Bu hikayedeki "Bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken, sadece bir mesele yüzünden dostlarından ayrılma" sözüne özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Ne kadar anlamlı bir söz değil mi?

Aynen bu sözde denildiği gibi, bu ülke üzerinde yaşayıp aynı vatandaşlığa sahip insanlar olarak bizi birleştiren binlerce sebep ortada dururken, üçbeş sebep yüzünden mi birbirimize düşman olacağız?

Son söz Cumhurbaşkanımız'dan:

"Bu topraklar üzerinde ayakta kalabilmemizin sırrı, bütün farklılıklarımıza rağmen ortak bir vatan ve millet bilinci inşa edebilmemizdir"

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.