Değerli Okurlarım,
Yerel seçim süreci hızla ilerlerken, teşkilatlar ve aday adayları heyecanlı bir bekleyiş içerisindeler. Bu seçimlerde, öncekilerden daha fazla kişinin aday adayı olarak başvuru yaptığına şahit olduk.
Kimler aday adayı değil ki?
Akla hayale gelmeyecek, aday gösterilmeyecekleri veya aday gösterilseler bile seçilemeyecekleri neredeyse kesin olan birçok isim, aday adayı olarak parti teşkilatlarına başvurdular.
Belediye başkanlığı ya da meclis üyeliklerine talip olup başvurularını yapanlar, basın toplantıları veya değişik mecraları kullanarak tanıtımlarını yapmaya başladılar.
Şimdiye kadarki gözlemlerime göre, eski alışkanlıklar aynen devam ediyor. Adayların çoğu, yapılacaklarla ilgili olarak "-cek -cak" dolu vaatlerde bulunuyorlar. Hiçbir aday, "Belediyenin gelirleri ve giderleri şu, bütçesi şu kadar, personel sayısı şu kadar, gayrimenkullleri ve makina parkı şunlardan oluşmakta" gibi sözleri sarfetmiyor. Hemen hemen hepsi bu bilgilerden habersiz.
"Eldeki kaynaklarla ancak şunları yapabiliriz, fazlasını söylemek yalan olur" diyen gerçekçi hiçbir aday adayı yok ortalıkta.
Vaatlerin özünde “Halkın yaşam seviyesi yükseltilecek, daha modern ve yaşanabilir bir kent meydana getirilecek” gibi sıradan ve gönül okşayıcı söylemler var.
İşin daha ilginci, seçim sathı mailine girilmeden önce meydanlarda hiç görülmeyen ve halk tarafından hemen hemen hiç bilinmeyen birçok isim aday adayı olmuş durumda. Ya da, yıllardan beri siyasi kimlikleri adeta ezberlenmiş insanların, umulmadık bir şekilde, başka partilerden aday adaylığı başvurusu yaptıklarına şahit olmaktayız.
Süreç, adeta eski seçimlerin bir kopyası gibi.
Değerli Okurlarım,
Pek tabidir ki, yasal olarak gerekli şartları taşıyan herkes seçimlerde aday olabilir. Buna hiç kimsenin itirazı olmaz, olamaz. Fakat, akıl sahibi insanlar bilirler ki, seçimlerde aday olarak ortaya çıkmak için sadece yasal şartları taşımış olmak yeterli değildir. Liyakat, adalet, merhamet ve benzeri vasıflardan yoksun olan insanların yöneticilik gibi makamlara ve vazifelere talip olmaları ne acıdır. Üç-dört kişilik bir aileyi bile idare etmekten aciz, egolarının esiri olmuş ve tek gayeleri maddi menfaat elde etmek olanların "Ben de adayım" diyerek ortaya çıkmaları, en basit tabirle hem saygısızlık hem de hadsizliktir.
Hazreti Ali'nin söylediği gibi;
“Öyle yöneticiler istiyorum ki;
Halkın arasında iken, halktan biri zannedilsin,
Halktan biri iken de, yönetici gibi görünsün.”
Bu sözü açmak gerekirse, söylenmek istenen şudur:
Yöneticileriniz mütevazi olsunlar ve kendilerini halktan üstün görmesinler. Zenginlikleri ve makamlarıyla insanları ezmesinler ve onlara tepeden bakmasınlar. Düğünlerde derneklerde onlar için ayrı masalar kurulmasın. Halkın sofrasına otursunlar ve onlarla beraber sohbet etsinler. Kendilerine ulaşmak isteyenlerin önlerine bir sürü engel koymasınlar. İnsanlara boş vaatlerde bulunup, onların umutlarını sömürmesinler.
Öyle insanlar olsunlar ki, halkın arasında bulundukları zamanlarda tavırları, sözleri ve bilgileriyle, bulundukları toplumun yöneticileriymiş gibi görünsünler.
Yani, "halkla iç içe olan, fakat onların lideri ve yöneticisi gibi görünen insanlardan yönetici seçin" denilmektedir.
Bu konuda Lao Tzu'nun şu sözü ne kadar anlamlıdır;
"İnsanlara liderlik etmek istiyorsanız, onlarla birlikte yürüyün."
Yöneticilik görevine talip olan kişinin amacı Hakka ve halka hizmet ise ve kendisini de gerçekten liyakatli görüyorsa, hiç durmasın aday olsun. Fakat maksadı nüfuz ve menfaat temin etmek ise ve bu konuda liyakati de yoksa, bilsin ki talip olduğu şey ateşten bir gömlektir.
Biz, "Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir" diyen bir Peygamberin ümmetiyiz. Bu nedenle, yöneticilik halkın imkanlarıyla saltanat sürmek değil, toplumun hizmetçisi olmaktır.
Unutulmamalıdır ki, Hakka ve halka hizmet gayesiyle ifa edilmeyen her türlü resmî görev, maaş dilenciliğinden başka birşey değildir.
Sevgili Dostlarım,
Yaşadığımız dönemde insanlar, yönetici adaylarında aramaları gereken liyakat, adalet, merhamet gibi vasıflardandan çok, malesef maddi menfaatlerini ön planda tutarak oy kullanıyorlar.
"Sana oy verirsem ve seçilirsen, benim şu işimi halledecek misin?
Sana oy vereceğim, ama seçilirsen oğlumu belediyede işe alacak mısın?
Şu elektrik, su ve internet faturalarımı ödersen sana oy vereceğim." gibi bir sürü kişisel ve maddi menfaat talebiyle gelen ve aldığı sözlere göre oy kullanan çok sayıda insanımız var.
Yani seçimler kişisel problemlerin çözülmesi için fırsat doğuran hadiseler olarak görülmektedir. Seçim süreçleri bir sürü ahlaksız teklif ve boş vaatlerin mücadelesi şeklinde geçmektedir.
Oysaki, her oy bir silahtır ve bu silahın doğru olarak kullanılması gerekmektedir. Küçük ve geçici menfaatler yüzünden, büyük menfaatleri feda etmemek en doğrusudur.
Esen Kalın Dostlarım...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.