Takip Et
  • 17 Ekim 2024, Perşembe

KASABI DEĞİL KURBANI SUÇLAMAK...

Eminim ki pek çoğumuz başımıza gelen ve bize zarar veren en az bir olay sebebiyle suçlanmışızdır...

Mesela bir otobüs yolculuğunda bagaja koyması için muavine teslim ettiğiniz valiziniz kaybolduğunda, yakın bir arkadaşınızın "Geçmiş olsun" diyerek sizi teselli etmek yerine, "Keşke daha dikkatli olsaydın" dediğini;

Bir akşam vakti arkadaşlarınızla kafede çay içip muhabbet ederken telefonunuzu çaldırdığınızı duyan babanızın, "O saatte orada ne işin vardı" diye size çıkıştığını;

Belediyenin kazıp güvenlik uyarısı bırakmadığı bir çukura arabanızı düşürdüğünüzde, durumu gören birinin "Koskoca çukuru görmedin mi, nasıl şoförsün" diyerek sizi suçladığını hayal edin...

Ne kadar can sıkıcı ve üzücü hadiseler değil mi?

Sadece birkaçını örnek olarak verdiğim bu türden hadiseler, ne yazık ki toplumsal hastalıklarımızdan birinin tezahüründen başka birşey değil. Literatürde "Mağdur Suçlayıcılık (Victim Blaming)" diye tabir edilen ve ne yazık ki neredeyse kültürümüzün bir parçası haline gelen söz konusu hastalık yüzünden

tacizci, hırsız, istismarcı, yalancı, katil, gaspçı veya dolandırıcılar korunurken, mağdurlar neredeyse suçlu konumuna düşürülmekteler...

Mağdur suçlayıcıları 'Kötü olayların sadece kötü insanların başına gelebileceği' anlayışına sahip olup, onlara göre;

Tecavüze uğrayan bir kadın açık seçik giyinerek tecavüze davetiye çıkarmıştır ve asıl suçlu odur...

Tatildeyken evine hırsız giren kişi, evini bırakıp tatile gittiği için kusurludur ve hatta suçludur...

Dolandırıcıya parasını kaptıran adam uyanık davranmadığı için başına geleni haketmiştir...

Yaya geçidinde karşıdan karşıya geçerken bir arabaya çarpılan çocuk, arabayı görmediği için suçludur...

Mağduru suçlama ön yargısına sahip olanların en çok kullandıkları cümle "Niye bize birşey olmuyor da onlara oluyor" cümlesidir. Bunun yanında, "Kendi etti kendi buldu", "O da kuyruk sallamasaydı", "Ne işi varmış o saatte sokakta", "Acaba kimbilir ne yaptı da onu kışkırttı" sözleri de mağdur suçlama hastalığına sahip olanların sıkça kullandıkları ithamlardan bazılarıdır...

Şunu unutmamak gerekir ki, bir toplumda oklar mağdurlara çevrildiğinde, failler daha da azgınlaşır, saldırganlaşır ve cesaretlenir. Bu durum ise toplumun geleceği için felakettir...

Mağdur suçlayıcıların tavırlarını görünce insanın aklına Nasrettin Hocanın şu meşhur fıkrası geliyor:

Hoca uykudayken evine hırsız girmiş ve işe yarayacak ne varsa alıp götürmüş. Geçmiş olsuna gelenler, perişan haldeki Hoca'ya destek olmak şöyle dursun, başlamışlar akıl vermeye:

"Kapıyı niye kilitlemedin, bahçeye bir köpek bağlasaydın ya, amma derin uyumuşsun, şöyle yapsaydın, böyle yapsaydın vs…"

Gelenlerden en azından bir teselli bekleyen hoca sonunda dayanamayıp o meşhur sözünü patlatmış:

- İnsaf yahu! Tamam bütün kabahat bende, ama şu mendebur hırsızın hiç mi suçu yok?

Bugünlerde cereyan eden İsrail-Filistin savaşında zalim İsrail'i değil de mazlum Filistin'i suçlayan bazı insanların, anlattığım fıkrada güya hocayı teselliye gelenlerden hiçbir farkları yok. Onlar ne yazık ki zalimin zulmü altında inleyen milyonlarca masum insandan yana değil, yüzyılın kasabı katil Netanyahu ve Onun terörist ülkesi İsrail'den yana bir tavır ortaya koymaktalar. Bir başka deyişle, saflarını belli etmekteler...

Bu insanlara göre, İsrail'in Filistin topraklarına yönelik saldırılarının asıl kabahatlisi Filistinliler'miş. Zira Aksa Tufanı ile ilk saldırıyı Filistin başlattığından Filistinliler başlarına gelenleri haketmişlermiş vs.

Bu insaf ve merhamet yoksunu insanlara "Acaba İsrail kimin topraklarında yurt kurmuş ve on yıllardır kimlere zulmetmiş" diye sormak lazım.

Bu insanlar acaba İsrail'in ne denli zalim, merhametsiz ve terörist bir devlet olduğunu görmüyorlar mı?

Güya medeniyet adına savaştığını iddia eden İsrail'in çocuk ve kadın demeden önüne çıkan herkesi acımasızca öldürdüğünü ve bütün insani değerleri ayaklar altına aldığını inkar mı ediyorlar?

Yoksa bu insancıklar kanlarında Siyonizmin emarelerini mi taşıyorlar?

İşte bu mağdur suçlayıcılarından biri olan tiyatro yönetmeni ve oyuncusu Taha Ulukaya isimli zavallı şahıs, geçenlerde Gazze için Taksim Meydanı'nı dolduran onbinlerce vatandaşımızla ilgili bir paylaşım yaptı.

Bu zihniyeti bozuk adam paylaşımında aynen "Ne Filistin’miş be... Söylemeyim diyorum ama gerçekten artık mide bulandırıyorsunuz. Memleketinde neler oluyor. Ama sen çöl fareleri için yürüyorsun. Güzel. Devam" dedi.

Bu tiyatrocu bozuntusuna göre Filistinliler birer çöl faresi, (sanırım) İsrailliler ise medeni insanlarmış ve Filistine destek amacıyla yürüyüş yapanlar bu zavallının midesini bulandırıyorlarmış. İçimden "Geber ulan, geber!" diye haykırmak geliyor da, sonra zavallı biri için canını sıkmaya değmez diyerek susuyorum. Tek duam, bu gibilerin kinlerinde boğulmaları...

Son sözü Yüce Kitabımız söylesin;

"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adâletle şâhitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adâletsiz davranmaya sevketmesin! Adâletli olun; takvâya en uygunu, en yakışanı budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdârdır" (Maide:8)

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.