Makamlar için söylenen bir söz vardır ki, çok hoşuma gider;
"Makam adamı bozmaz, ayarını ortaya çıkarır"
Aynı sözün belalar için de geçerli olduğunu düşünüyorum.
İçinde bulunduğumuz pandemi süreci, bizler için adeta bir insanlık testi oldu. İşler yolunda giderken iyi bildiğimiz bazı insanların aslında öyle olmadıklarını, ya da kötü bilinenlerin iyi olduklarını farkettik. Kısacası, zerre miktarı bir virüs, tıpkı bir turnusol kağıdı gibi, kimin kaç paralık adam olduğunu bize gösterdi...
Zaten ne demişler, insanların gerçek şahsiyetleri sıkıntılı zamanlarda belli olur. İnsanı sıkıntıya sevkeden şeylere "bela" denir ve her bela bir imtihandır. Belaya düçar olana da mübtela derler. Biz de insanlık olarak, bu günlerde bir virüse mübtela olduk; çetin bir imtihandayız...
Dedik ya, insanlık zor bir imtihandan geçiyor. Bu imtihanda bazen "Eyvah" dediğimiz, umudumuzu kıran ve insanlığımızdan utandıran kişilik örneklerine şahit olduğumuz gibi, bazen de "Elhamdülillah" dedirten ve geleceğimize umutla bakmamızı sağlayan güzel kişilik örneklerini gördük.
Hatırlayın, pandemi sürecinin ilk aylarında 65 yaş üstü insanlarımız için tedbir amaçlı sokağa çıkma yasağı getirilmişti. O dönemde şahit olduğumuz ve bizleri insanlığımızdan utandıran bazı hadiseler, hala ilk günkü gibi hafızalarımızda...
O ya da bu sebeple yasakları delip sokağa çıkan yaşlılarımızla dalga geçenlerden tutun da, parktaki bankta sohbet edenlerin üzerine apartmandan su dökenlere kadar nelere şahit olmadık ki? Sanki virüsün ortaya çıkıp yayılmasının sebebi yaşlılarımızmış gibi, onlara karşı nefret dolu söz ve tavır sergileyenler hiç de az değildi.
Yine, pek çok insan evinde keyif çatarken, canlarını ortaya koyup olanca güçleriyle çalışan sağlık personeline yapılan taciz ve haksızlıkları da unutmadık. Bu insanlar fırsat bulup evlerine gittikleri zamanlarda, apartmanlarındaki komşularının onlarla göz göze bile gelmemek için köşe bucak kaçtıklarını bilmiyor değiliz.
Öte yandan, pandemi döneminde gıdaya olan talebin artmasını fırsat bilip, üç kuruşluk malı beş kuruşa satmaya çalışanları da gördü bu gözler.
Toplu taşıma araçlarını kullanmaktan kaçındıkları için özel araba almaya yönelen insanları adeta yolunacak birer kaz gibi görüp, ikinci el araç fiyatlarını fahiş miktarda artıranlara ne demeli?
Yine, bu dönemde en çok ihtiyaç duyulan maske ve dezenfektan gibi tıbbi malzemelerin içeriğinde hile yapıp daha çok para kazanma hırsında olan sahtekarlar, sizleri de unutmadık.
Devletin aldığı kararla düğünleri iptal olduğu halde, düğün ve diğer sosyal faaliyetlerin serbest olduğu dönemlerde sözleşme imzalayan vatandaşların paralarının üzerine yatan salon sahibi, fotoğrafçı ve diğer organizatörler, bilesiniz ki siz de sınıfta kaldınız.
Pandemiyi fırsat bilip muayene ve tedavi ücretlerini artıran özel hastaneleri de kaydettik.
Nefretimizin en büyüğü ise, insanların çalışmaya ve ekmek parasına en çok muhtaç oldukları bu dönemde, zulümlerini artıran işverenlere ve patronlara gitsin. Bu zalimler, böylesine bir dönemde nasıl olsa kolaylıkla daha ucuz işgücü bulabiliriz diye, yıllardır yanlarında çalışan insanları işlerinden çıkardılar. Sözlerimin, zorda kalan ve hatta işyerlerini kapatan işverenlere yönelik olmadığını da bilmenizi isterim...
Bu zorlu dönemde, yazımın başında bahsettiğim gibi, bize "Elhamdülillah" dedirtecek insan ve insanlık örneklerine de rastladık...
Bunun en taze örneğine ise daha geçen hafta şahit oldum;
Çine'de kuaförlük yapan hayırsever bir kardeşim, sosyal medya hesabından da paylaşarak, pandemi nedeniyle işini kaybeden ve dükkanını kapatan esnaf ve çocuklarının traşlarını ücretsiz yapacağını duyurdu. Diğer pek çok insan gibi, ihtiyaç sahibi insanlara yardım amacıyla pandeminin en başından itibaren canla başla koşturduğunu bildiğim bu esnaf kardeşimin ücretsiz traş hareketi, sizce de takdiri ve alkışı haketmiyor mu?
Yine haberlerden okuduğum bir başka örnek davranışta, bir sanayi esnafı, işini kaybedip güç durumda kalan üç vatandaşın pazar masraflarını üstleneceğini bildiriyordu.
İnsanlık adına umut vadeden bu iki davranışa benzer daha pek çok davranış örneğinin var olduğunu biliyoruz. Allah böylesine hayırseverlerin sayılarını artırsın...
Son söz;
Zor günler dostu-düşmanı ve iyiyi-kötüyü ayıklamak için en uygun zamanlardır. Bu günler gelir geçer, ama yapılanlar hafızalarda kalır...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.