Takip Et
  • 14 Aralık 2023, Perşembe

SULTAN DEĞİL, KÖPEĞİ ISIRIR...

Türkçede "Kraldan çok kralcı olmak" diye bir söz vardır. Türk Dil Kurumu bu deyimi “Birinin davasını ondan daha çok savunur olmak, başkasının çıkarına daha fazla sahip çıkmak” şeklinde tarif eder. Bu bağlamda düşünüldüğünde bu söz, aşırı yandaşlık ve şakşakçılığın bir başka söyleniş biçimidir...

Günümüzde o eski kudretli krallardan pek kalmamış olsa bile, kralcılar hala dimdik ayaktalar ve her yerdeler. Tarihin her döneminde olduğu gibi, böylelerine yöneten ve yönetilenlerin olduğu her yerde bugün de rastlamak mümkün. Ne yazık ki, kamu kurumları sözkonusu kralcıların en çok cirit attıkları alanların başında gelmekte...

Hiyerarşik olarak kralcılar, kurumun en tepe noktasındaki yöneticiler ile alt seviyelerdeki çalışanlar arasında kalan yönetim kademelerinde yer alırlar. Siz onları daire başkanı, müdür, şef vs gibi ünvanlarla bilseniz de, bu kimseler asıl etkilerini kralcılıkları ile gösterirler. Bu kralcılar bir de en tepedeki yöneticinin akrabası ya da yakın arkadaşı filan iseler, çoğu zaman kim kral kim de kralcı karıştırdığınız bile olur...

Tepe yöneticilerinin idari görev ve görevlileri liyakate göre değil sadakate göre bölüştürdüğü kurum, kuruluş ve işletmeler, kralcıların en çok neşvünema bulduğu yerlerdir. Eğer bir üst yönetici görev ya da makam teslim ettiği kişileri yeterince takip etmiyor ve gözlemlemiyorsa, onların yaptıkları hata ve yanlışları devamlı olarak görmezden geliyor ya da alt kesimde çalışanların yönetimle ilgili şikayetlerine kulaklarını tıkıyorsa, kralcılara gün doğmuş demektir. Böylesi yönetimlerde kayırmacılıktan mobbinge varan her türlü kralcı zulmünün ortaya çıkması mukadder olup, söz konusu kurumlarda çalışanların güven ve huzurundan da asla söz edilemez...

Büyük devlet adamı ve siyaset bilimcisi Nizamülmülk Siyasetname isimli ünlü eserinde;

"Sultanın köpeği sultandan daha tehlikelidir; çünkü, sultan ısırmaz ama köpeği ısırabilir" demektedir.

Bu sözün bundan yaklaşık bin yıl önce söylendiği düşünüldüğünde, kralcılığın yalnızca günümüze ait bir davranış biçimi olmayıp, tarihin her döneminde varlığını koruyan bir olgu olduğunu kolayca anlayabiliyoruz.

Onurlu bir iş olmasa da, kralcı olmak bir sanattır ve bu sanattaki ustalığın erbabına kazandırdığı pekçok kişisel avantajlar vardır. Bağlı oldukları kralın tenezzül etmediği ya da gerek görmediği olayların gerekli olduğunu diğer insanları inandırmaya çalışan kralcılar için, "etik davranmayan profesyoneller" tanımını kullananlar da az değildir...

"Kralcılık bir sanattır" dedik ya, o halde herkesten bu sanatın icrasını beklemek abesle iştigal olur. Zira bu sanatın icrasında kabiliyetin yanında fazladan bazı özelliklere de sahip olmak lazımdır ki onursuzluk, yüzsüzlük, zulme yatkınlık, helal-haram kaygısından yoksunluk ve kul hakkından korkmamak bunlardan yalnızca birkaçıdır...

Herkes kralcı olamaz;

Mesela siz, bütün benliğinizi kaplayan hırsınıza rağmen, kralla her karşılaştığınızda yüzünüze sahte bir gülümseme yerleştirebilir misiniz?

Haklı mı haksız mı olduğuna bakmadan, daima kralın çıkarlarını kollayabilir misiniz?

Kralınıza sürekli yaranmaya çalışıp, olur olmaz yerlerde ona şirinlikler yapabilir ya da abartılı övgülerde bulunabilir misiniz?

İstemediğiniz halde, elleriniz nasır tutuncaya kadar her daim kralınızı alkışlayabilir misiniz?

Toplantılarda ve görüşmelerde onun yerine kral gibi konuşup ahkam kesebilir misiniz?

İşinizi en iyi şekilde yapmak yerine, her fırsatta kendinizi pazarlayıp satabilir misiniz?

“Siz en iyisini bilirsiniz, ne eylerseniz güzel eylersiniz” cümleleri kurma konusunda yeterli istidadınız var mı?

Kral için tüm tanıdıklarınızı, dostlarınızı ve yakınlarınızı harcayabilir misiniz?

Her türlü iftirayı ve alçaklığı yapıp, sonra da utanmadan insanlık dersi vermeye kalkabilir misiniz?

Eğer bütün bunları yapacak kabiliyetiniz yoksa, boşuna heveslenmeyin, sizden ne kral olur ne de kralcı...

Kralcılara göre, liyakat sahibi onurlu insanların "Kralın adamı değiliz ama, en azından alnımız ak, başımız dik" kabilinden düşünceleri züğürt tesellisinden başka birşey değildir. Zira kralcıların işinde duygusallık değil, menfaat önde gelir. Mezhepleri oldukça geniş olan bu kitle için aslında ne kralın kendisi, ne devlet, ne kurum, ne de camia önemli olmadığından, kral değiştiğinde gözlerini kırpmadan önceki kralın sifonunu hızla çekiverirler...

Örneği kamu kurumlarından vermiş olsam da, ister siyaset sahnesinde, ister spor camiasında, ister sivil toplum kuruluşlarında vs aynı kurallar geçerlidir...

Krallar değişse bile kralcılık asla değişmez. Buna karşın, istisnalar haricinde her kralcının ömrü, kralın ömrü kadardır. Misyonunu tamamlayan kralcılar, genellikle boyunlarını giyotinin keskin bıçakları altında bulurlar...

Son söz;

Yeri geldiğinde "kral çıplak" diyebilenlere ve "tahtları dolduranların değil gönülleri dolduranların" peşinden gidenlere selam olsun...

Esen Kalın...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.