Takip Et
  • 4 Temmuz 2024, Perşembe

ALLAH MİSAFİRİN DE HAYIRLISINI VERSİN...

Türklerle bir şekilde tanışmış ve az da olsa vakit geçirmiş herhangi bir yabancıdan Türkler'de gördüğü üç önemli vasfı söylemesini isteseniz, eminim ki sayacaklarından biri Türklerin misafirperverliği olacaktır. Zira bizim kültürümüze ve inancımıza göre misafir bir külfet değil, bilakis nimettir...

Kendi ikametgahı dışında bir yere veya birinin evine, kısa bir süre kalmak için gelen kişiye misafir veya konuk denir. Misafirperver ise, kendisine misafir gelmesinden hoşlanan, misafirine ikram eden, onu en güzel şekilde ağırlayan kişidir...

Misafire iyi davranıp ağırlamak ve onu bir bereket vesilesi olarak görmek, kadim kültürümüzün en önemli vasıflarından biridir...

Belki bilenleriniz vardır, eskiden her evin bir misafir odası vardı ki, bu oda en güzel eşyalarla donatılarak sadece misafirler için rezerve tutulurdu. Eve gelen misafir en güzel yataklarda yatırılır, ikram ve hizmette kusur edilmezdi. Misafir ağırlamak adeta bir ibadet sayılır ve misafire hizmet etmekten mutluluk duyulurdu.

Bizler, belde dışından gelen misafirler için vakıflar, imarethaneler, kervansaraylar, köy odaları, misafirhaneler ve konukevleri yapmış ve misafirlerini buralarda en güzel şekilde ağırlamış bir ecdadın torunlarıyız.

Öte yandan, misafirperverlik bizim kültürümüzün bir parçası olduğu kadar, inancımızın da bir gereğidir. Peygamberimiz misafire ikramın hayır ve berekete vesile olacağını müjdeleyerek, "Ümmetimin efendisi ona hizmet edendir” buyurmuştur. İşte bu sebeple olsa gerek, O misafirlerine bizzat kendisi hizmet eder ve ikramlarda bulunurmuş...

Şimdi gelelim asıl mevzuya; misafire karşı ev sahibinin göstermesi gereken incelik ve ihtimama karşın, misafirin de uyması gereken bazı kurallar yok mudur?

Her misafir bereketiyle mi gelir?

Hiç şüphesiz ki misafir edenin uyması gereken kurallar olduğu gibi, misafir olanın da uyması gereken önemli kurallar bulunmaktadır. Biz bu kurallar bütününe "misafirlik adabı" diyoruz. Hiç şüphesiz ki iki tarafın da misafirlik adabına riayet etmesiyle ortak bir mutluluk peydah olur ve karşılıklı ziyaretler devam eder. Aksi durumda, yani adaba uymayan misafirlik sonucu ilişkiler zarar görebilir, dostluklar bozulabilir...

İçinde bulunduğumuz yaz ayları, yazlıkları olanların çokça misafir ağırladıkları aylardır; misafirlerin biri gider diğeri gelir. Fakat ne yazık ki bu ziyaretlerde çoğu zaman edep ve adaba riayet edilmez. Aylarca yüzünü görmediginiz insanlar ansızın kapınızı çalar ve günlerce sizin evde sizden birileriymiş gibi rahatça kalırlar. Misafirdir diye herşeye sineye çeker, elinizden geldiği kadar onlara hizmet edersiniz. Onların gitmesiyle de işiniz bitmez; bu defa da ev temizlemekten, koltuklara bulaşan güneş kremlerini çıkarmaya çalışmaktan pestiliniz çıkar. Bütün bu sıkıntıları çekerken telaşenizden işin maddi yanını düşünemezsiniz bile. Hülasa, kafa dinlemek için gittiğiniz kendi evinizde hizmetçi muamelesi görürsünüz...

Elbette akrabalarla veya yakın arkadaşlarla vakit geçirmek güzeldir, ama her işte olduğu gibi, misafirlikte de bir edep ve uslüp olmalı.

Misafir kısmetiyle gelir, amenna, fakat hangi misafir?

Tabi ki edebiyle gelip edebiyle giden, ev sahibinin halinden anlayan ve onu sıkıntıya sokmayan misafir...

Peygamber Efendimiz, “Allah’a ve ahiret gününe inanan misafirine ikramda bulunsun. Misafir rızkı ile gelir, ev halkının günahlarının affına sebep olur. Misafirlik üç gündür, bundan fazlası sadakadır. Misafirin de ev sahibini sıkıntıya sokacak kadar onun yanında kalması helal olmaz” buyurmuşlardır.

İsterseniz, misafirlik adabının neler olduğuna beraberce göz atalım;

- En yakınınız bile olsa misafirliğe öyle çatkapı gidilmez; gitmeden önce haber verilmeli, müsait olunup olunulmadığı sorulmalıdır. Telefon ve diğer iletişim araçlarının gelişip yaygınlaştığı günümüzde bunu yapmak çok da zor olmasa gerektir. Bir yere davetsizce ve haber vermeden gidilmesiyle alakalı söylenmiş şu atasözü oldukça manidardır;

"Davetsiz gelen, döşeksiz oturur",

- Misafirliğe giderken mümkünse imkan ölçüsünde küçük bir hediye alınması iyi olur,

- Davet olunduğun yere haber vermeden, beraberinde misafir götürülmez,

- Misafir olacağın eve geldiğinde kapının zili en fazla üç defa çalınmalıdır. Kapı açılınca ev sahibine selam verilmeli ve içeri girmek için izin istenmelidir,

- Evde ev sahibinin gösterdiği yere oturulmalı ve ev sahibinden izin alınmadan başka odalara girilmemelidir,

- Ev sahibinin hoşlanmayacağı söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır,

- Misafir olunan evin hijyenine ve düzenine dikkat edilmelidir,

- Küçük çocukların ev sahibini rahatsız edecek davranışlarda bulunmalarına müsaade edilmemelidir.

- Misafirlikte fazla uzun kalmamalı ve karşı tarafın da işinin olabileceği hususu göz önüne alınmalıdır, Geleneğimiz ve inancımız, yatılı misafirlikte konuğun bir evde kalmasını üç günle sınırlamıştır. Üç günden fazlası ev sahibini sıkıntıya soktuğu gibi, misafiri de zor durumda bırakabilir. Unutulmamalı ki suratlarının asılmasına sebep olduğumuz insanların yanına bir daha zor gideriz. Peygamber Efendimiz, “Bir Müslümanın din kardeşinin yanında onu günaha sokacak kadar kalması helal değildir.” buyurmuştur,

Son söz Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinden gelsin;

Edeple gelen, lütufla gider...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.