"Söz kılıçtan keskindir" denilmiştir...
Söz var gönüller yıkar, söz var gönüller yapar...
Söz var savaş başlatır, söz var savaş bitirir...
Bu nedenle dilden çıkan her sözü ölçüp biçmek ve tartarak yerli yerinde söylemek lazımdır ki, mahçup olunmasın...
Yunus Emre'ye ait "Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı; Söz ola ağılı aşı, bal ile yağ ede bir söz" dizesi sözün güç ve önemini ne de güzel ifade ediyor.
Eskilerin kullandığı "Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir" söylemi de aynı manadadır...
Sözün sarih, yani kolay anlaşılır olması esastır. Zira sizin ne anlattığınız kadar, muhataplarınızın ne anladığı da önemlidir. Fakat öyle sözler vardır ki anlaşılmaları zor olduğu kadar, anlaşılmak için zamana da ihtiyaç duyarlar. Özellikle batıni ilim sahiplerinin sözleriyle devlet aklının eseri olan sözler bu türden sözlerdir ki, ilk başta anlamsız, akla muhalif ve hatta saçma gibi görünseler de, aslında boşa söylenmeyen, anlamlı ve maksatlı sözlerdir...
İşte bu minvaldeki sözlerden birini, geçtiğimiz günlerde MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'den işittik.
Bilindiği üzere Sayın Bahçeli geçtiğimiz günlerde, kendisine ve partisine gelecek bütün tepkileri göze alarak ve partisinin kırmızı çizgilerini yok sayarak, "PKK'ya silah bıraktırmaya ve lağvetmeye yönelik konuşma yapması için" terör elebaşısı Abdullah Öcalan'ı Gazi Meclis'e davet etmişti.
Peşinen söylemeliyim ki, MHP'nin mevcut siyaset çizgisinin 180 derece zıttı olan bu sözleri Sayın Bahçeli'nin bizzat kendi inisiyatifiyle sarfettiğine asla inanmıyorum. Devlet aklı devrede olmasa, boynuna urgan geçirseler bile hiç kimse Bahçeli'ye bu sözleri söyletemezdi. O halde Bahçeli’nin malum sözleri üzerinde uzun uzun düşünmek lazım gelir...
Devlet aklı devreye girince Bahçeli için akan sular durmuş ve geçmişte idamı için kürsüden urgan fırlattığı kişiyi bu defa Gazi Meclis'e davet etmek zorunda kalmıştı. Buradan da anlıyoruz ki devlet ve memlekete yönelik ortada cidden riskli bir durum vardı ve Devlet de buna karşı kendi pozisyonunu alıyordu...
Yeri gelmişken belirteyim ki, eskilerin "Hikmet-i Hükümet ya da Hikmet-i Devlet" dedikleri ve İngilizcedeki “Reason of State” teriminin karşılığı olan "Devlet Aklı" terimi, “Tek tek insanların çıkarları dikkate alınmaksızın devlet çıkarlarına mutlak öncelik ve egemenlik tanınması" manasına gelir...
Gelelim Bahçeli'nin sözlerini "Hainlik" olarak görenlere "aslında ne olduğunu" anlatmaya;
Yakın geçmişte ABD yetkilileri Barzani'nin kulağına Türkiye, İran, Irak, Suriye, Ermenistan kesişimindeki bölgede bir Kürdistan Devleti kuracaklarını fısıldadılar ve bu sinsi planı İsrail-Filistin ve Lübnan savaşı ile eş zamanlı olarak devreye soktular. Ekim Ayının ortasında ise Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Bölgenin içinde bulunduğu hassas dönemde gerçekleştirilen bu ziyaret kapsamındaki görüşmeler sırasında Barzani ABD'nin sinsi planını üstü kapalı olarak Türk yetkililere deşifre etti. İşte tam da bu noktada devlet aklı mecburen karşı bir hamle üretti ve terörist başını Meclise davet edip konuşturmak üzere bir çağrı yapma kararı aldı. Siyaseten riskli ve bedeli ağır olabilecek olan bu çağrıyı ise Ak Parti yerine Bahçeli'nin yapması uygun görüldü ki, bu suretle MHP'nin muhalefeti daha en başta engellenmiş oldu.
Öte yandan, belirtilen konularla ilgili olarak Özgür Özel de ayrıca bilgilendirildi.
ABD'nin bölgede PKK öncülüğünde bir Kürt Devleti kurma planına karşı yapılan bu karşı hamle, doğal olarak başta ABD olmak üzere herkesi ters köşe yaptı ki, sanırım satrançtaki veziri vererek şahı mat etme planı bu olsa gerek...
İsterseniz şimdi de DEM'li bazı milletvekillerinin elini sıkarak yeni bir döneme geçildiğinin işaretini veren Bahçeli'nin malum sözlerinin muhtemel sonuçlarını hep birlikte analiz edelim;
- Bu çağrı, Kürt kimliğine bürünmüş 50 yıllık Marksist bir terör örgütünü bitirme fırsatı sunan çok önemli bir çağrıdır,
- Bu çağrı, PKK üzerinde Öcalan’ın mı yoksa CIA ve MOSSAD gibi istihbarat örgütlerinin mi daha çok söz sahibi olduklarını, Öcalan'ın lider mi yoksa kukla mı olduğunu ve Kandildekilerin Öcalan'ı ne kadar kale aldıklarını ortaya koyacak bir çağrıdır,
- Bu çağrı MHP’nin temsil ettiği Türk Milliyetçiliğinin, ırkçı, şöven, faşist olduğu ve MHP’nin kan ve gerilimden beslendiği iddialarını çürütür mahiyette bir çağrıdır,
- Bu çağrı ülkemizdeki iç barışın sağlanması için tarihi bir fırsat olup, olumsuz sonuçlanması halinde Türkiye Cumhuriyeti Devletine “Elimizi uzattık ama almadılar” deme imkanı veren, çağrının makul bir karşılık bulmaması halinde ise askeri çözüm sürecinin devamını meşrulaştıran, böylece Misak-ı Milli sınırlarının realizasyonunun da yolunu açan bir çağrıdır,
- Bu çağrı, yaklaşan Amerikan seçimleri öncesinde ve sonrasında İsrail’in ABD’nin elindeki PYD’yi daha fazla içselleştirmesi ihtimaline karşı blokaj uygulayan bir çağrıdır,
- Bu çağrı, ertelenen "Rojava" seçiminin ABD marifetiyle bir referanduma dönüştürülmesi ihtimalini ortadan kaldırmaya yönelik bir çağrıdır,
- Bu çağrı, Türkiye’nin Filistin’e verdiği desteğe karşılık olarak Kürtlerin İsrail tarafından kullanılmasının yolunu tıkayan bir çağrıdır,
- Bu çağrı, DEM’e meşruiyet kazandırıp Türkiye partisi yapmanın yolunu açabilecek ve Kürt seçmenin ABD’nin güdümündeki PYD’nin kucağına düşmesinin önünü tıkayabilecek bir çağrıdır,
- Bu çağrı, Türkiye'nin Kuzey Irak’ta Kürtlerle birlikte siyaset üretmesinin ve böylece Kerkük Türkleri'nin emniyeti için alınan tedbirlerin kalıcı bir boyut kazanmasının yolunu açan bir çağrıdır...
Unutulmaması gereken şey, bu sürecin yeni bir açılım süreci olmadığı, nihai tablonun Bahçeli'nin çağrısına karşı muhataplarının vereceği tepkiye göre şekilleneceğidir...
“Bebek katili Gazi Meclise nasıl girer, teröristle müzakere değil, mücadele olur” diyerek infial yaratanlara sözüm şudur;
Zannımca hiçbir şart altında Apo meclise adım atamayacak ve konuşma yapamayacaktır; tıpkı Tayyip Erdoğan'ın yılllar önce FETÖ elebaşını Türkiye'ye davet ettiğinde, sümüklünün ülkeye gelemediği gibi. Hadi diyelim ki Apo büyük bir cesaret örneği gösderdi ve gelip mecliste konuşma yaptı, bunu da dünyanın sonu olarak görmemek lazım. Zira, Meclis çatısı altında 25 yıldır kaç bebek katiline ne kadar maaş ödendiği düşünüldüğünde, sözlerimin haklılığı zaten anlaşılacaktır. Kaldı ki 75 yaşındaki Apo’nun salya sümük ve elinde mendille vatandaşlarımızın karşısına çıkmasından ve Bahçeli'nin talep ettiği minvalde bir konuşma yapmasından çok büyük faydalar sadır olabilir...
Öte yandan, el sıkışmak için uzanan elin boğaz sıkmak için uzanıp uzanmadığını kim bilebilir ki? Nihayetinde savaş bir hiledir ve günümüzde her savaş topla tüfekle yapılmıyor...
Son söz;
Asla unutulmamalıdır ki, devlet her zaman 18 yaşındadır...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.