Takip Et
  • 1 Ağustos 2024, Perşembe

TİLKİYE KÜMES TESLİM ETMİŞLER...

Türkiye'nin 102 sporcu ile katıldığı 33. Yaz Olimpiyat Oyunları geçen Cuma günü Fransa'nın başkenti Paris'te başladı.

Açılışından itibaren eleştiriye açık pek çok hadisenin yaşandığı olimpiyatların, kapanışa kadar da pek çok ilginçliğe sahne olması bekleniyor...

Şimdiye kadar yaşanan sıradışı hadiselere bir göz atmak gerekirse;

Kendi sporcularına başörtüsü ile yarışma izni vermeyen sözde laik Fransa, açılış töreni öncesinde oyunlar için bir klisede ayin düzenledi...

Açılış töreni sırasında Güney Korenin isminin Kuzey Kore diye anons edilmesi üzerine Güney Kore bu olaya çok büyük tepki gösterdi, bu nedenle Uluslararası Olimpiyat Komitesi Güney Kore'den özür dilemek zorunda kaldı...

Triatlon sporcularının Sen Nehri'nde yapmayı planladıkları antrenmanlar nehrin kirli olması nedeniyle iptal edildi...

Oyunların açılışındaki törenlerde pedofili ve LGBT unsurları öne çıkarıldı, sergilenen koreografilerde spor ve sporcuyla ilgisi olmayan pek çok eşcinsel tema yer aldı...

Ve daha bunlara benzer pek çok ilginç hadise...

Bahsettiğim hadiselerin ana aktörü ülkemiz olmasa da, törenler sırasında sergilenen öyle bir rezalet vardı ki öznesi tamamen bizdik...

Malum olduğu üzere her uluslararası etkinlikte ülkelerin milli ve kültürel özelliklerini yansıtan kıyafetler giymesi teamüldendir ki, bu seneki Olimpiyatların açılış seremonisinde de hemen hemen bütün ülkeler bu teamüle uygun davrandılar. Bu suretle de Olimpiyat açılış töreni adeta bir moda gösterisine sahne oldu.

Özellikle Moğol sporcuların giydiği geleneksel kıyafetler, taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazandı.

Gelelim bizim sporcularımızın kıyafetlerine...

Türk sporcuların giydikleri kıyafetler neredeyse hiç kimse tarafından beğenilmedi. Bu kıyafetler gerek yurtiçi ve gerekse yurtdışında çokça eleştirildi ve hatta alay konusu oldu. Eleştiride bulunanların çoğu sözkonusu kıyafetleri pijamaya, nevresim takımına ve mahkum kıyafetlerine benzetmişlerdi.

Öyle ki ünlü gazeteci Uğur Dündar, sosyal medya hesabından, "Olimpik gururumuz Busenaz Sürmeli ve Mete Gazoz'u ilk kez pijamalarıyla görüyorum" şeklinde bir paylaşımda bulunmuştu.

Ben de şahsen söz konusu kıyafetleri ilk gördüğümde "Ne kadar güzel, sporcularımız için pijama takımı dahi hazırlamışlar" diye düşündüm. 23 Nisan gösterisine giden çocukların giyebileceği kadar basit tasarlanmış kıyafetlerin milli takımımızın tören kıyafeti olabileceği doğrusu zerre aklıma gelmedi...

Renk ve tasarım olarak bir Türk kıyafetinden ziyade Yunan ve İsrail sporcularının giyebileceği türden kıyafetlere benzeyen söz konusu kıyafetleri ilk gördüğünüzde, "Acaba bu kıyafetleri tasarlamak hangi sivri zekalı ve zevksizin işiydi" demekten kendinizi alamıyorsunuz. Fakat adı geçen kıyafetlerin tasarımını ünlü moda markası Vakko'nun yaptığını öğrenince de bir anda şaşkınlığınız gidiveriyor...

Tilkiyi kümese müdür yapmışlar ve "Ne kadar maaş istiyorsun" diye sormuşlar da, tilki gülmekten konuşamamış...

Sen milli takım oyuncularının kıyafet tasarımını bir Yahudiye yaptırırsan, sonucu elbette böyle olur. Ne demek istediğimi daha iyi anlamak için öncelikle Vakko'nun ve onun sahibi ailenin geçmişine kısa bir gözatmak yeterli.

Vitali Hakko, 1913'te İstanbul'un Fatih ilçesinin Yedikule Mahallesinde Sefaradi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi

1920'lerde iş hayatına atılan Hakko, aynı zamanda Maccabi Musevi Lisesi'nde de eğitimine devam etti.

Mahmutpaşa'da kumaş satan Rum tekstilci Spiros'un yanında çıraklık yapmaya başlayan Hakko, kısa bir süre sonra Kapalıçarşı'daki Kupidis mağazasına tezgahtar olarak geçti. Sadece kumaş satmakla kalmayıp, Kupidis mağazası dahil çarşıdaki diğer esnafların mağazalarının vitrinlerini yapmaya başladı.

Malum olduğu üzere Cumhuriyet'in ilanından sonra, Atatürk'ün yaptığı devrimlerden biri de Şapka Devrimi'ydi. Bu fırsatı kaçırmayan Hakko, 1934 yılında Sultanhamam’da kendine ait ilk mağaza olan Şen Şapka'yı açtı. Bu mağaza, Cumhuriyet Türkiye’sinde kadına şapka giydiren ve bunu yaygınlaştırıp bir moda haline getiren ilk müesseseydi. Vakko’nun temelleri de işte bu Şen Şapka ile atıldı. Hakko, şapkanın modası geçtikten sonra eşarp satmaya başlayan mağazasına Vakko adını verdi. Bugün kadın, erkek, çocuk hazır giyimi ve aksesuarları da satan Vakko mağazaları, ilk kurulduğu 1962 yılından beri Türkiye'nin en saygın giyim mağazalarından biri olarak bilinmektedir.

10 Aralık 2007 günü hayatını kaybeden Vitali Hakko, Neve Şalom Sinagogu’nda düzenlenen törenin ardından Ulus’taki Arnavutköy Musevi Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Çoğumuz Vakko'yu özellikle çok kaliteli, şık ve pahalı eşarplarından tanıyoruz. Ne yazık ki bu firma sermayesinin çoğunu garip bir devrimin ürünü olan şapkadan ve milyonlarca Müslüman Türk kadınının başlarına taktığı eşarplardan elde etti.

Fakat sonunda ne oldu?

Zaman geldi, Vakko Türk sporcularına Yunan ve İsrail çağrışımlı elbiseleri giydiriverdi.

Demek ki neymiş?

Yıllar geçse de fıtrat hiç değişmiyormuş...

Şimdi buradan etkili ve yetkililere sormak istiyorum;

Bizim hiç mi şuurlu ve milli insanımız yoktu da, milli bir konuda gayri milli insanlara iş yaptırabilecek kadar şuursuzları Olimpiyat gibi önemli bir işin idarecileri yaptık?

Bu ülkede kaht-ı rical, yani yetişmiş adam kıtlığı var da acaba biz mi bilmiyoruz?

Lütfen biraz daha dikkat...

Zira memleket neredeyse "Dingo'nun Ahırı"na dönmek üzere...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.